3'yemin ederim ki seni öldüreceğim

302 49 45
                                    

Hansol evdeki herkesi göndermiş ve bana tek kelime dahi etmeden odasına dönmüştü.

Beni iğrenç hissettiriyordu. Diğer insanlarla gayet iyi anlaşırken
-arkadaşları olması umurumda değil- bana gelince 2 saniyede duvar örüyordu. Daha birbirimizi tanımıyorduk ve benden sebepsizce nefret ediyordu.

Israrla çalan telefonumu açtığımda heyecanlı Chan yüzümün halini gördüğünde neşesi solmuş kaşlarını sinirle çatmıştı.

"Neden ağlıyorsun?"

"Hiçbir şey yolunda gitmiyor."

"Daha oradaki ilk günün sayılır."

"Anlamadığım bir halde benden nefret ediyor ve dünden beri tuhaf insanlarla karşılaşıyorum."

"Kim nefret ediyor? Ne tuhaf insanı? Sen direkt eve gitmemiş miydin?"

Chan yine soluklanmadan arka arkaya sorularını sıralıyordu.

"Dün evde olduğu halde gece yarısına kadar beni kapıda bekletti. Zaten ondan önce markette tuhaf biriyle karşılaştım. Sabah desen yanımda çıplak birini buldum ve ben ağlarken bana sarıldı."

"Ne!"

Sakin olmasını söyleyerek dünden beri yaşadığım bütün saçma olayları anlatıp şokla ağzının açılmasını seyrettim. Beni yalnız gönderdiği için pişmanlık duygusu hissediyordu bunu gözlerinden anlayabiliyordum ama onun suçu değildi ki sadece şans beklediğim gibi yüzüme gülmemişti o kadar.

"Chan ben burada kalmak istemiyorum."

"Babana kendi ayakların üzerinde durabileceğini kanıtlamak için ondan para almadın. Yani yeni bir eve taşınmak için yeterli miktarda paran yok."

Ablama özenip gururlu ayakları pozu keserek bin türlü şey söylemiştim aileme ve Chan haklıydı onlardan yardım isteyemezdim. Tanrım ben ne yaptım böyle?

"Yani buraya sıkışıp kaldım."

"Şöyle yapalım. Zaten tecrüben var orada bir kafe ya da market ne bileyim part time bir iş bul. Bende sana yardım edeceğim."

"Senin de paraya ihtiyacın olacak."

Chan omuz silkti. Gitmesi gerektiğini söyleyerek telefonu kapadı.

Chan ile aynı eve çıkmayı çok istemiştik ama onun üniversitesi cehennemin dibinde olduğu için bu isteğimizden ağlayarak vazgeçmiştik. Bu arada ciddiyim gerçekten ağlamıştık. Şansın hiçbir zaman yüzümüze gülmediği ve bizi fark etmediği için yakınıp durmuştuk.

Kendimi toparlamam lazımdı. Aç midemi doldurup acilen bu evden çıkmalıydım. Hem okul işini halledip hem de Chan'ın söylediği gibi kendime iş bakmalıydım. Bu evden ne kadar erken ayrılırsam benim için o kadar güzel olurdu.

~

Kendimi kandırıyordum yön bulma duygum hiç de iyi değildi. Beşinci defa aynı caddeye gelmiş kavurucu güneşin beni yakmaması için gölgede kalan kısımlardan gitmeye çalışıyordum. Marketteki çocuktan sonra kimseye hiçbir adresi sormak istemiyordum. Kimsenin bir daha beni azarlamasına hiç ihtiyacım yoktu.

Sonunda okulu bulmuş giriş işlemlerimi halletmiş hatta kocaman bahçesini dolaşmıştım. Hayallerimdekinden bile devasa ve gösterişli bir yerdi. Burada yaşayacağım anıları düşündükçe iki gündür bozuk olan moralimi bile saniyesinde düzeltmiş yüzümde gülümseme oluşturmuştu.

Şimdi işin zor kısmına gelmiştim. İş bulmak.

Devasa üniversitemden ayrıldıktan sonra başta kapısında ilan olan küçük bir markete girmiş hayal kırıklığı ile geri çıkmıştım. Öğrenci istemiyorlarmış, erkek çalışan istemiyorlarmış. Kıçım ben de çok meraklıydım zaten senin marketine. Tamam meraklıydım ama beni istemeyenleri ben hiç istemem.

housemate 'verkwan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin