13'o yellozdan ayıralım

269 42 81
                                    

'Kwan hayatım Soon geçenlerde bana bir şeyler anlattı ama sana dönüş yapamamıştım biliyorsun bu aralar fazla yoğunum. Hansol denen ev arkadaşın küçükken yan mahallemizde yaşayan sessiz sakin biriydi. Tabi sen o zamanlar çok popüler olduğundan onu da kendi büyün altına almıştın ve çocuk sana senden hoşlandığını söylediğinde onu reddedip daha doğrusu herkes içinde rezil edip göndermiştin. 1 yıl sonra ise bu çocuk sana bir mektup yazmıştı. Aslında bunu söyleyip o güzel kalbini kırmak istemiyorum fakat inatla bilmek istediğinden söylemek mecburiyetindeyim. Senin yüzünden arkadaşları bile ondan uzaklaşmış 1 yıl boyunca yalnız bir hayat geçirdiğini yazmıştı. Tabi bir de seni asla affetmeyeceğim diye eklemişti. Hayatım çocuktun o yüzden fazla kafana takma seni seviyorum.'

Okuduğum kelimelerin ağırlığı altında eziliyordum ve yaşlarla dolan gözlerim yüzünden bulanıklaşan kelimeleri zar zor seçebiliyordum. Benim yüzümden yalnız bir çocukluk geçirmişti. Benim yüzümden iğrenç bir travması olmuştu.

Ben ne yapmışım böyle?

Kendimi durduramayarak yere oturup ciğerim sökülene kadar ağlayıp çığlık atmıştım. Böyle bir gerçek ile yüzleşeceğimi hiç düşünmemiştim ve bu da benim kalbime oldukça ağır gelmişti.

Mesajı her okuduğumda kalbime bir cam parçası daha batıp kanatıyordu. İğrenç bir insanım. Ben onun gibi birinin sevgisini hak etmeyecek kadar zavallı bir insanım. Onu yalnız bırakıp ağlattıktan sonra ona duygu beslemiştim. Utanmazın tekiyim.

"Kwan neyin var aç şu kapıyı?" Endişeli sesi beni daha da mahvediyordu. Benim gibi biri için endişelenmemeliydi ve küçükken söylediği gibi beni asla affetmemeliydi.

"Açmazsan kıracağım!"

Söylediği ile kapıyı açıp suratına baktım. Utanıyordum. Ona daha fazla bakmaya dayanamayarak kendimi dışarı atıp kaldırımda sert esen rüzgarın ve hafif hafif yağan yağmurun altında öylece oturdum. Özür dilemek böyle bir durumda onu rahat hissettirmezdi. Hatta daha kötü ruh haline sokabilirdi ama elimden başka ne gelirdi ki?

Tekrardan çığlık atıp elimi kaldırıma sertçe vurdum. Bu arada yağmur şiddetlenmişti rüzgar ise üzerimdeki ince tişörtü yırtmak istiyormuş gibi mücadele veriyordu.

Hansol sessizce yanımda durup şemsiyesini başıma tuttu.

Yanımda öylece durması kendimi rahat hissettiriyordu. Yüzüne bakmaya utandığım kişinin yanımdan bir saniye bile ayrılmasını istemiyordum. Çok küstahtım.

Ağlamalarım kesildiğinde yanıma ıslak kaldırıma oturdu.

"Şimdi daha iyi misin?"

"Çok utanıyorum."

Nefes nefese söyledim bu iki kelimeyi. Daha da kelime edememiştim zaten.

"İçeriye geçelim."

Beni ıslak yerden kaldırıp omuzlarımdan destek vererek banyoya götürdü. Sıcak suyu ayarlayıp havluyu da asarak banyodan uzaklaştı.

Uzun süren duşun ardından odama geçtim. Duşta öylece oturup ne söylemem gerektiğini düşünüp kafa patlamıştım. Başım sızlıyordu.

"Hansol" dedim o da duştan çıktıktan sonra. Koltukta oturup onu beklemiştim.

"Efendim?"

Ruh halim ve eminim ki kan çanağına dönmüş gözlerim yüzünden bana acıyıp kibarlaşmıştı.

"Şöyle ki ben iğrenç bir insanım." Kaşları çatıldığında usulca devam ettim. "Sen o küçük yaşta yaşadıklarını hak etmiyordun. Benim yüzümden yalnız çocukluk geçirdiğin için özür dilerim. Ne kadar özürlerim o zamanları telafi etmese de içtenlikle özür dilerim. Lütfen say söv. İstediğin her şeyi yapmakta haklısın."

housemate 'verkwan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin