e-25

9K 697 693
                                    

Lalisa'dan

Aynadan kendime bakarken telefonum çaldı. Yatağın üzerinde duran telefonumu alıp ekrana baktım. Jungkook arıyordu, sanırım gelmişti. Daha fazla bekletmeden cevapladım.

"Aşağıdayım."

"Tamam."

Telefonu kapatıp kenarda duran çantamı aldım ve evden çıktım.

Elbisemden ve topuklu ayakkabılarımdan dolayı ilerleyen saatlerde rahat edemeyecektim fakat güzel olmak yolunda her şeye katlanabilirdim. Jungkook beni daha önce hiç böyle görmemişti. Vereceği tepkiyi aşırı merak ediyordum.

Sokağa çıktığımda arabasına yaslanmış bir şekilde bekliyordu. Gözleri beni bulduğunda baştan aşağıya süzmüştü. Gözlerinin tüm bedenimde gezinmesi üzerine kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlamıştı. Aynı şekilde ben de ona baktığımda, siyah bir takım giymiş olduğunu idrak edebilmiştim. İçinde aşırı derecede yakışıklı ve seksi durduğunu düşünmeden edememiştim. Gözlerimiz buluştuğunda bakışlarındaki o değişimi görmüştüm. Sanırım etkilenmişti, benim de aynı şekilde ondan etkilendiğim gibi.

Aramızın biraz bozuk olması umrumda değildi. Bu gece ondan asla uzak kalamazdım. Yanıma geldi ve kollarını belime sardı. Saçımı topladığımdan ötürü açıkta kalan boynuma sıcak dudaklarını bastırmış ve ateşimin yükselmesine sebebiyet vermişti. Daha sonrasında başını boyun hizamdan yukarıya doğru çıkardı ve kulağıma doğru fısıldadı.

"Çok güzelsin."

Her bir hareketi, her bir kelimesi beni şu an aşırı etkiliyordu. Özellikle son öpüşmemizden sonra onunla daha farklı şeyler düşlemeye başlamam hiç işime yaramıyordu. En sonunda etkisinden çıkıp kendime geldim ve iltifatına karşılık verdim.

"Sen de çok yakışıklısın."

Ensesine düşen küçük saç tellerine parmaklarımı dolamış ve okşamıştım.

Geri çekildiğinde arabanın kapısını açmış ve binmemi beklemişti. Jungkook'un kendisine aykırı hareketlerinin bende yarattığı şok etkisiyle başlarda sadece bakakalmıştım.

"Lalisa binmeyecek misin?"

Kendime gelip başımla onayladım ve kısa olan elbisemin açılmamasına özen göstererek koltuğa yerleştim. Kapımı kapattıktan sonra ön taraftan dolanıp şoför koltuğuna bindi. Arabayı çalıştırdıktan sonra ona gideceğimiz yeri söyledim. Ardından aramızda hiç konuşma geçmemişti. Bu biraz garip hissettirmişti.

Öylece camdan dışarıyı seyrederken beklemediğim bir anda onun ağzından dökülen iki kelimeyi işitmişti kulaklarım.

"Özür dilerim."

Bu ne içindi? Kavgamız için miydi? Kendisini haklı bulduğu için bu özrü kesinlikle beklemiyordum.

"Ne için?"

"Fazla bağırdım dün."

Bunu düşünüp tartması ve bu hatasını anlaması beni içten içe havaya uçurmaya yetmişti.

"Bunu anlayıp özür dilediğin için teşekkür ederim.

"Sakın... yapma tamam mı?"

"Neyi?"

"Ot kullanmayı aklından bile geçirme."

Bunu gayet sakin ve ikna edici bir ses tonu ile söylemişti. Onu darlamak istemiyordum artık. Sürekli değil, ara ara hatırlatmalar yaparak onu tedaviye ikna edebileceğimi düşünüyordum.

"Tamam."

"Güzel."

Elbisemi düzelttiğimde gözleri anlık bacaklarıma kaymıştı. Bunu hissetmiştim. Vücudumun yine alev aldığını hissederken, yutkundum.

elpaso, liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin