e-31

7.9K 699 203
                                    

Lalisa'dan

Sabaha kadar ağlamıştım. Gözüme bir gram uyku girmemişti. Her şey bok olmuştu ve benim yüzümdendi. Ama en azından çabalamasını beklemiştim, öylece kestirip atmasını değil. Merakımdan ölecektim. O yüzden telefonu elime aldım ve Jaehyun'a mesaj attım.

Aptal Sarışın: Jae
Ne yapıyorsun?

Beyin Fakiri: Bizimkilerle kahvaltıdayız
Niye?

Aptal Sarışın: Jungkook yanında mı?

Beyin Fakiri: Hayır
Telefonu kapalıydı

Aptal Sarışın: Tamam

Beyin Fakiri: Dün kavga etmişsiniz yine
Görenler söyledi
Ne oldu?

Aptal Sarışın: Aynı mevzular
Eğlenmene bak
Afiyet olsun

Beyin Fakiri: Yanına gelebilirim?

Aptal Sarışın: Yalnız kalmaya ihtiyacım var
Görüşürüz

Beyin Fakiri: Tamam❤

Aptal Sarışın: Bana o sikik kalbi atma

Beyin Fakiri: Ne?
(Görüldü✔✔)

Sinirle telefonu fırlattım. Hala onu merak ediyor oluşuma aşırı sinirleniyordum. Beni sevmiyor oluşuna da sinirleniyordum. Tam bir aptaldım. Her konuda kendi kendime gelin güvey olmuştum.

Evde boğuluyordum sanki. Onunla konuşmak istiyordum deli gibi. Tekrardan gözden geçirmek istiyordum ilişkimizi. Bunu yapması gereken taraf ben değildim, bunun farkındaydım ama kendimi durduramıyordum. Ona olan aşkım beni gurursuzlaştırmıştı. Köpek gibi peşinden koşuyordum.

Üzerimi değiştirdim ve dün döndüğüm yolu tekrardan gitmek üzere evden çıktım. Bir taksi çağırdığımda çok geçmeden gelmişti. Adresi söyledim ve camdan dışarıyı izlemeye başladım. Fazla uzak olmadığı için yaklaşık yirmi dakika sonra varmıştım.

Dün ağlayarak indiğim merdivenleri geri çıktım ve kapısına dayandım. Zile bastığımda bekledim fakat açan olmadı. Sert bir şekilde kapıyı yumrukladım. Bekledim ve yine açan olmadı. Tam sağlam bir yumruk daha geçirecektim ki kapı açıldı. Elim havada kalmıştı. Onu da dağılmış bir şekilde görmek kalbimi daha da kırmıştı. Böyle olmak zorunda mıydık?

"Lalisa."

Dudaklarının arasından dökülen ismimle kalbim hızlı atmaya başlamıştı. Onu hangi ara bu kadar çok sevmiştim bilmiyordum.

"Düzgünce konuşalım."

"Konuşacak bir şey kaldı mı?"

Gururum ayaklarımın altındaydı ve ben üzerinde zıplıyordum.

"Evet." Bedenini kenara itip içeri girdim. Masada alkol şişesi ve toz duruyordu. Kenarda, yerde kırılmış bardaklar vardı.

"Jungkook neden böyle yapıyorsun?!"

"Benim bir şey yaptığım yok. Sen yapıyorsun."

"Tedavi olmayı kabul etmek bu kadar mı zor?!"

"Gözlerini kapatıp benim bu yönümü görmemen bu kadar mı zor?"

Bana karşın sakin olan sesi beni daha da sinirlendiriyordu.

"Beni hiç sevmedin mi?"

Esasında en çok bunu merak ederek gelmiştim buraya.

"Git burdan."

"Sana soru sordum!"

"Sevdim! Seviyorum! Susmamanı, salak salak şeylere sevinmeni, sürekli gülmeni, çocuklarla çocuk olmanı... her şeyi. Ama sen gidip bu gülüşü söndürmeye çalışıyorsun!"

Gözyaşlarımı tutamamıştım. Titreyen bacaklarım beni daha fazla tutamamıştı ve olduğum yere çökmüştüm. "Sadece iyi olmanı istiyorum." Sesim güçsüz çıksa da duyduğuna emindim.

"Sadece öldün mü diye kontrol etmemek istiyorum."

Yanıma çökmüştü ve ellerini yanaklarıma çıkarmıştı. "Özür dilerim."

"Ne için?"

"Sana bunları yaşattığım için."

"Yaşatma o zaman."

Başını iki yana salladı. "Zor. Çok zor Lalisa. Bırakamam."

"Tedavi olabilirsin. Kolay değil zaten ama yapabilirsin."

"Biliyorum. Bu işi herkesten iyi biliyorum. Gözümün önünde nasıl kıvranıp acı çektiklerini biliyorum."

"Nerden biliyorsun?"

"Onları tedavi edenlerden biriydim."

Bu duyduğumla şaşırıp kalmıştım. Bu kadarını da beklemiyordum.

"N-Ne?"

"Bulaştım bir şekilde ve ilerledi. Tedavi olmak istemiyorum. O acıları çekmek istemiyorum."

Yüzümdeki ellerinin üzerine ellerimi koydum. "Jungkook bir süre zorlanacaksın evet ama kalan yaşamında rahat edeceksin. Mutlu olacaksın. Düşünsene... beraber mutlu oluruz. Sadece biraz sabretmen gerekecek. Her zaman, her dakika yanında olurum. Ne kadar sürerse sürsün yanında olurum. Seni asla yalnız bırakmam. Lütfen, yalvarıyorum sana."

"Olmaz."

"Kardeşin seni böyle görseydi, abisini böyle görseydi ne kadar üzülürdü."

"Görmediği için sıkıntı yok."

"Jungkook lütfen dene. Lütfen."

Kendisini geri çekti ve ellerini de indirdi.

"Korkuyorum."

"Ben yanındayım. Arkadaşların yanında olacak."

"Bilmiyorum Lalisa. Bilmiyorum. Biraz uzak kalınca bile ellerim, her yerim titremeye başlıyor."

Ellerini ellerimin arasına aldım.
"Tutarım ellerini, sana unutturmaya çalışırım. Kafanı dağıtırım. Sana saçma sapan hikayeler anlatırım."

Ağlamaya başlamıştı. Ben zaten ağlıyordum ama onu görünce daha da ağlayasım gelmişti. Ona doğru uzanıp sarıldım.

"Bu dünyada bir dilek hakkım olsa senin üzerinde kullanırdım. İyileşmeyi kabul etmeni dilerdim."

"Lalisa benim yüzümden buna bulaşmandan korktum. Benim gibi olmanı istemedim."

"Salaklıktı. Asla yapmam, asla. Lütfen sadece kabul et. Deneyelim. Beraber deneyelim. Hadi lütfen."

Bir şey demeden ağlamaya devam etmişti. Saçlarını okşayarak sakinleştirmeye çalıştım.

"Beraber atlatacağız. Beraber... Birlikte..."

Kollarını sıkıca sarmıştı. Küçük bir çocuktan farkı yoktu şu an. Aslında ne kadar çaresiz olduğundan kimsenin haberi yoktu.

"Tamam Lalisa. Ama bana biraz zaman ver. Kendimi hazır hissedince gideceğim. Bana zaman ver."

Bu duyduğumla birlikte dünyalar benim olmuştu. Onu daha da kendime bastırdım. Ona galiba kabul ettirebilmiştim. Bu sefer başarabilmiştim.

elpaso, liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin