12 - her şekilde özlüyordum

455 92 76
                                    

Tam bir (1) geçiş bölümü. Sonraki bölüm üzüntülü şeyler var oraya geçerken okuyoruz sanırım iyi okumalar asklarım 💞💞

×××××

13 Haziran 2016

İlk yılım bitiyor... Bu zamana kadar bana dayanıp hikayemi dinleyenlere ve dinlemeye devam edecek olanlara teşekkür ediyorum.

Changbin'in ölümü, elbette okulu büyük ölçüde sarsmıştı. Onu son gören insanlardan biri ve okuldaki en yakın arkadaşı olduğum için, beni tanıyan insan sayısının arttığını da söyleyebilirim.

Açıkçası Changbin'i tanıyarak ya da tanımayarak onun için üzülen bir sürü insan biliyorum ama aralarında beni çok şaşırtan biri vardır ki o da Felix'tir. Ki Jisung bile onun bu kadar üzülmesine şaşırıyor.

Felix'i az çok tanıdınız. Garip espriler yapar, mutludur çoğu zaman ve egolu olduğunu söylesem şaşırmazsınız. Kantine girdiğinizde kalın sesiyle attığı kahkahaları duyar Chan ile elleşmelerini görmeye maruz kalırsınız ama Changbin'in ölümünden beri bunları görmek bir yana Felix'i zor görüyorduk. Hatta bana öyle geliyordu ki Chan ile aralarında büyük bir soğukluk vardı ve nedenini kimse bilmese de bunun da Changbin ile bir ilgisinin olduğunu düşünüyordum.

Bu konuya daha sonra tekrar değineceğiz. Şimdilik yaz tatilimin nasıl geçtiğinden bahsetmek daha iyi olacak.

Okulun kapandığı gün, her zamanki dörtlü -Hyunjin, Jisung, Seungmin ve ben- bahçede tatilde neler yapacağımızı konuşmuştuk. Seungmin çok sessizdi o gün, biraz endişelendirmişti bu beni. Hyunjin "Babamın şehir dışında işleri var bu yüzden tüm aile yazın büyük bir kısmı şehir dışında olacağız." dediğinde Seungmin'in neden moralinin bozuk olduğunu anlamıştım.

"Ben de ders çalışacağım yazın. Malum 11 oluyoruz, üniversite sınavı yaklaşıyor. Hyunjin de yok zaten. Siz de çifte kumrular gibi dolaşırsınız kendimi 3. teker gibi hissederim." demişti Seungmin huysuzca.

Böyle konuşmamızdan hepimizin çok mutlu olduğunu, Changbin'i unuttuğumuzu düşünmeyin sakın. Changbin'in -ve annesinin- ölümünden sonra ailem endişelenerek beni bir psikologla görüştürmeye başlamışlardı. Size aradan yıllar geçmesine rağmen hala Changbin'i rüyalarımda gördüğümü, sesinin hala dün gibi kulaklarımda olduğunu söylemiştim. Bir de o zamanı düşünün.

"Böyle yapma Seungmin, zaten her şey çok zor, özür dilerim." diyerek Seungmin'e sarılmıştı Hyunjin. Hikayemizin akışını pek değiştirmeyeceğinden, Hyunjin'in babasının şehir dışında önemli bir işi olmadığını ve Hyunjinlerin şehirden hiç ayrılmadıklarını ve bunu benim dışımda oradaki herkesin bildiğini söyleyebilirim. Sadece kaçmak istedikleri şeyler vardı, sadece hepsi üzerlerindeki ağır yüklerin altında ezilmek üzereydiler ve bu yüke beni de sokmak istemiyorlardı.

Beni seviyorlardı ama keşke beni de haberdar etselerdi bu durumdan.

"Biz Minho ne isterse onu yapacağız. Ya da doktoru..." demişti Jisung. Benim için gerçekten endişeleniyordu. Üzerime eskisinden daha çok düşüyordu. Bazen gecenin bir vakti uyuyup uyumadığımı kontrol etmek için arıyor ve uyuyamadıysam -ki çoğu geceler böyle olurdu- bana eğlenceli şeyler anlatıyor, aklımdaki kötü düşünceleri alıp pataklıyordu.

Beni seviyordu, keşke yeri geldiği zaman söyleseydi bunu. Keşke onu bırakıp gitmeden önce söyleseydi.

"Haftaya beraber son bir buluşma mı yapsak?" diye sormuştu Hyunjin. "Yeniden buluşana kadar o günü hatırlar güleriz. Yani umarım gülebileceğimiz bir gün olur." dediğinde "İnsanlar genelde üzücü anılarına sormadan gülerler. Umarım anlatırken ağlamak isteyeceğimiz bir gün olur." demiştim. Karamsarlığımın o zamandan başlamış olduğunun söyleyebilirim, asıl merak ettiğim bunu 5 yıl boyunca nasıl gizlemiş olduğum.

Açıkçası Changbin'i çok özlüyordum. Son buluşma denince de özlüyordum, yaz tatili denince de. Her şekilde özlüyordum.

"Wooyoung bizim okula nakil aldıracakmış, doğru mu?" diye sormuştu Seungmin ben de başımı sallamakla yetinmiştim. "Gelmemesini söyleyip durdum ama dinlemiyor. Gelecekmiş." dediğimde Jisung'un yüzü düşmüştü. "Wooyoung ile bu kadar konuştuğunuzu bilmiyordum." demişti. Ne diyebilirdim ki buna? Konuşuyorduk. Neredeyse her gün konuşuyorduk.

18 Haziran 2016

Neden gittik, nereden gittik bilmiyorum ama kumsala gitmiştik o gün. Haziran güneşi bir Ağustos güneşi kadar yakmadığı için mi yoksa hiçbir şeyi umursamadığım için mi bilmiyorum ama her şey yerinde görünüyordu.

Ben onunkine sürdükten sonra sırtıma güneş kremi sürmüştü Jisung. Seungmin ve Hyunjin uçurtma uçurmaya çalışıyorlardı, fikir elbette Seungmin'den çıkmıştı siz de tahmin edersiniz ki.

"Hyunjin tut şunu! TUTSANA ŞUNU! YEMİN EDİYORUM AYRILACAĞIM SENDEN GERİZEKALI!" diye bağırıyordu Seungmin. Çok ama çok heyecanlıydı, Hyunjin biraz ürkek duruyordu çünkü Seungmin'in bu haline güven olmazdı,gerçekten ayrılırdı sonra "Neden ayrıldınız?" diye soranlara "Uçurtma ipini tutamadı." derdi. Yanındakiler de kaçık olduğunu falan düşünürlerdi herhalde.

Bazen onun kaçık olduğunu ben de düşünüyorum...

Şaka yaptım aslında ama hikayemde pek eğlenceli kısım bulunmadığı için ciddiye almış olabilirsiniz.

Gülerek onları izlemiştim hatırlıyorum ardından Jisung kendi şezlongundan kalkıp benimkine gelmiş ve tam anlamıyla yapışmıştı bana. Konuşmamıştık yine de bir sıcaklık vardı bedeninde. Yavaşça kafamı kendisine döndürmüş ve öpmüştü beni. Çok huzurlu bir gündü, çok huzurlu bir yerdi. Seungmin ve Hyunjin de ayrılmadan günü bitirebilmişlerdi.

08 Temmuz 2016

Wooyoung'a defalarca söylememe rağmen ısrarla nakil almak istiyordu. Kafasına gelmemesi için silah dayayamazdım. Jisung ondan hoşlanmıyordu çünkü Wooyoung kendisinden iyiyse hemen ondan ayrılıp Wooyoung'a koşabilirdim. Bunu yapmayacağıma nasıl ikna edebilirdim bilmiyordum.

Sanırım seni biraz hayal kırıklığı uğrattım Jisung bu konuda. Bunun için de özür dilerim.

"Müdür çok salak bir adammış." demişti Wooyoung kaydı halledip dışarı çıktığımızda. "Okuldakiler görünce, müdür en akıllıları kalacak inan bana." demiştim.

"Madem bu kadar sevmiyorsun bu okulu, neden nakil aldırmıyorsun?" diye sormuştu. O an 'gerçekten neden yapmıyorum bunu?' desem de cevabı biliyordum. Beni o okula bağlayan şeyler vardı. Onun iğrençliğini kendi güzellikleriyle örten şeyler. Cesaret edemezdim buna. Bunu yapabilmek için pes etmiş olmam gerekirdi. Buna biraz daha vaktimiz var sanırım. Yani pes etmeme.

Ben cevap vermeyince sevimli bir şekilde nefes vermişti Wooyoung. Zaten ne yapsa sevimli olurdu. Elini omzuma atarak beni kendine çektikten sonra sesini incelterek "Ah Jisung ölüp bitiyorum senin için. Aşkınla yakıyorsun beni. O badboy havaların beni sana daha da bağlıyor sanki" diye dalga geçmişti benimle. Söylediği her şeyde haklıydı sanırım.

Aslında Wooyoung ve ailesi bize çok yakın bir yerde yaşıyorlardı yine de tanışamamıştık bu zamana kadar. "Ee artık eve beraber döneriz." dediğinde "Maalesef... Erkek arkadaşım var." diyerek bu sefer de ben biraz dalga geçmiştim. "Seni Jisung'tan önce kapmak vardı." deyince şaka yapıp yapmadığını anlayamadığımdan konuyu değiştirmiştim.

Sakin zamanlarımdı. Jisung ile vakit geçirebildiğim tek yaz tatiliydi hatta. En mutlu zamanlarım olduğunu bilmiyordum, zaten insan hiçbir zaman daha kötüsünü görmeden farkına varamıyor ne kadar mutlu olduğunun.

listen before i go  ¬¬ minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin