bu ficimi çok çok özledim.. bekleyen varsa bu kadar beklettiğim için çok üzgünüm. umarım severek okursunuz, bol bol yorumlarınızı bekliyorum. fic 40 bölümü bulmaz diye düşünüyorum yani çok az kaldı..xxxxxxx
03 Şubat 2016 -18 Eylül 2016
Bu sefer kafam tamamen ayık olarak geçtim masamın başına. En son yazdıklarım gözüme biraz sarhoş zırvalamaları gibi gelse de, silip yeniden yazmak ikimiz için de vakit kaybından ileri gitmez bence bu yüzden kaldığım yerden daha düzgün bir anlatımla devam ediyorum.
Şubat soğuğu kırıp geçiriyordu o sıra belki hatırlarsın. Kar yağıyordu hatta botumu kapayacak kadar birikmişti yerlerde. Kendimi en özgür, mutlu, yaşar hissettiğim zaman dilimi; bana kendimi bildim bileli hiçbir zaman güvende olmadığımı hatırlatan o koca evden çıkıp okula gelene kadar sokakta geçirdiğim vakitti Minho. Bu yüzden devamsızlık yapmam çok nadirdi o zamanlar. Tabii sonrasında evden okula diyerek çıkıp tüm günümü kendimi mutlu hissetmeye çalışarak geçirmeyi çözdüğümde okula gelmek aklımın ucundan bile geçmez olmuştu orası ayrı bir konu. Mutlu olmam için kendimi unutmam gerekiyordu ve bunu sarhoş olmak dışında bana getiren hiçbir yolu bulamadım. Tüm o meditasyonlar, zihin açmalar; hayattan zevk almaya meyilli insanların bu kapasitelerini geliştirmek için varlar bence. Ama ben öyle değildim, hala değilim. Kendimden çok bahsediyorum halbuki konumuz sana gerçekleri açıklamak olmalı. Bunlar da gerçek Minho. Sadece kimse görmek, görse de kabullenmek istemiyor.
Changbin önceki gece mesajlaştığımızda bana, senin Jisung'a açılmaya çok meyilli olduğunla ilgili şeyler yazmıştı. Son mesajlaşmalarımızdandı bunlar. Keşke bilseydim, keşke yazdığı her bir harfi aklıma kazısaydım o sıralar.
Sabah okula ne kadar mutlu girdiğini hatırlıyorum. Bir günde ne kadar da değişmişti öyle ruh halin, verdiğin kararlar ve davranışların. Changbin bana bakıp göz kırpmıştı, o da çok mutluydu sizin için. Ben de mutlu olmuştum artık biri için ne kadar mutlu olabiliyorsam.
Yan yana oturuyorduk yine ve sen deli gibi çırpınıyordun benimle konuşmak için. Gülmemek için zor tutmuştum kendimi çünkü o kadar komiktin ki... Sonra dönüp Jisung'un sınıfını sormuştun ki seve seve söylemiştim ben de. Aslında Changbin'e sorsan o da bilirdi ama aklına gelmemiş olmalı.
Senin Jisung'una koşup çıkma teklifi etmeni anlatmadan önce Changbin ve şu 'her şeyi anlatma' meselesinden bahsedeyim. Changbin'in hayatını bitiren ve benim sefil yaşamımı görmemi birazcık da olsa engelleyebilen perdeyi ortadan kaldıran olaylara sebebiyet veren karardı bu. Bana dolaylı yoldan ne kadar acı çektirdiğini görüyor musun? Sana gerçekleri anlatmanın bana ne kadar pahalıya patladığını nasıl hissettirebilirim sana? Kaybettiklerimi nasıl geri kazanacağım?..
İsyan etmem bir boku düzeltmeme yaramayacağına göre Changbin'i engelleyen Chan'ın bir portresini çizmeliyim.
Sana her şeyi anlatma kararından sonra bunu sorması gereken 1-2 kişi elbette bizdik. Jisung'a sormayacaktı ama Hyunjin, ben ve Seungmin akıl danışacağı üçlü olarak çoktan seçilmiştik. Tabii yine aksilikler bulması gerektiği gibi bizi buldu ki bunda Chan'ın her yerde kulağının olmasının etkisi tahmin edeceğinden de büyük.
Changbin bize her şeyi nasıl ve ne şekilde açıklayacağından bahsederken Chan'ın tayfasından Yunho -şu an bir şirkette mühendislik yapıyormuş- her şeyi ona yetiştirmişti ki bizim hiçbirinden haberimiz yoktu bunların.
Bizde de biraz suç var yani neden uluorta yerde konuşuyoruz? Chan'ı ya da tayfasını bilmiyor muyuz? Böyle bir şeyi nasıl riske atabiliyoruz biz? Neyse artık gerçekten kendimi suçlamayı bırakmalıyım, en azından hayatımın son günlerinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
listen before i go ¬¬ minsung
Fiksi PenggemarSanırım ölmeden yani kendimi bu çatı katından atmadan önce, herkes gibi olan birinin -yani benim- başından geçen bu trajik hikayeyi anlatmam gerekiyor. Belki biri, diğer insanların ellerinde yitip giden yaşamımın intikamını alır. Belki yaşadıklarımd...