22 - sana çok şanslı olduğunu söylemek istiyorum

419 80 46
                                    

son bölüme kimse yorum yapmamış ağlıyom tsk

canım ficime bölüm atamamak bu userı üzdü ama döndüm ve bu gidişle fic 40 bölüm falan olacak galiba ne diyeyim başta 20 bölüm olur demiştim

×××××

15 Eylül 2015

Her şeyi öğrenebilmen için okulun ilk gününden başlamam gerektiğini düşünüyorum.

Açıkçası hayatımın en güzel günü olduğunu düşünmüştüm, her şeyin çok iyi gideceğine ve lise hayatımın mutlu geçeceğine olan inancım tamdı. Ne yazık ki öyle olmadı.

Seni bahçede hiç görmemiştim Minho ancak Felix, Chan, Hyunjin ve Seungmin'i görmüştüm. Çoğu kişinin aksine o gün oraya ailem olmadan gitmiştim ve yalnız hissediyordum. Eh, ayrıca fazla telaşlıydım ve elim ayağıma dolaşmıştı.

Şu an bunu okurken ne kadar benzer durumda olduğumuzu düşünmüş olabilirsin ki sana katılmak zorunda kalacağım.

Sakince yerimde beklerken Chan yanıma gelmişti. "Yalnız görünüyorsun, yeni geldin sakın bu gözünü korkutmasın" demişti ve ben de 'ne kadar iyi biri' diye düşünmüştüm bazen kendime gülüyorum bu yüzden. Ama yine cesur hareketler sergilemek istemiş ve "Endişeli falan değilim ya." tarzı bir cümle kurmuştum ona. Elini omzuma koyup pat patlamıştı aslında normalde ve özellikle ilk tanışmalarda teması fazla sevmesem de onunki hoşuma gitmişti.

"Gel istersen bizimkilerle bir tanış." dediğinde az önce gördüğüm kişilerin arasına Jisung eklenmiş, Felix gitmişti. Sana bunları yazarken hiç tanımıyor gibi yazmıyorum, çok mantıksız olurdu. Ve sanırım Felix o sırada seninle konuşmakla meşguldü, bilmiyorum dediğim gibi seni bahçede görmemiştim.

Jisung ve Hyunjin pek sıcak değillerdi tahmin edersin ki. Seungmin de gergin duruyordu ki onunla yıldızlarımız hiçbir zaman tutmamıştır. Seninle olan ilişkisinin aksine aramız pek iyi olamadı sana neden bu kadar değer verdiğini de hiç anlayamadım. Sanırım tam boşluğa düştüğü anda karşısına çıktığın için olmalı ama onun sana verdiği değeri veremedin ona. Büyük ihtimalle onun sana verdiği değeri pek anlayamamışsındır. Seungmin'in duygularını -mutluluk dışı duygularını- Hyunjin'den başka anlayabilen birini görmedim, varsa da göremeyeceğim.

Umarım bunları okurken sıkılmazsın çünkü her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatmak istiyorum sana.

Her neyse, dediğim gibi bahçedeydik en son ve saçma bir sohbet yürütüyorduk Chan ile çünkü diğerleri pek katılmıyordu. Felix koşarak yanınıza gelmiş ve hallettim demişti. Neyi hallettiğini öğrenmem için pek vakit geçmesi gerekmeyecek ki senin de az çok fikrin vardır belki.

Aslında sana çok şanslı olduğunu söylemek istiyorum Minho. Seni o kadar kıskanıyorum ki bazen, kızıyorum sana. Biliyorum kızmam gereken ya da bunu hak eden sen değilsin ama kızıyorum. Belki şimdi bunu okurken sen de bana kızıp benim çok şanslı olduğumu düşünüyorsundur. Haklısın, insan hep elinde olmayan şeyleri istiyor. Kendimizi bir şeye bağlayıp mutlu olacağımızı düşünmemizden olsa gerek. Halbuki mutluluğun eşyalarda, kişilerde değil ; bizim içimizde yatıyor olması gerekiyor, değil mi? Böyle de olsa hala benim için çok şanslısın çünkü aklımla kavrasam da bir şeyleri kalbimle hala tonla şeye bağlıyım ve onlara sahip değilim bu yüzden mutsuzum şimdi de ölüyorum. Ya da yalnızca mutsuzum ve eşyaları bahanem olarak sunuyorum çünkü insanlar hep mutsuzluğum için bir sebep sunmamı istiyorlar benden.

Daha fazla uzatmayacağım.

Herkes içeri girmeye başladığında, Chan benim için sınıfımı bulmuş ve eşlik etmişti. İşte seni tam o zaman görmüştüm Minho. Dikkat çekici birisin bunu kabul et. O gün çekmiştin dikkatimi. Kahverengi saçların alnından gözlerine doğru dökülüyordu, sen ise sakince masanın üzerine koyduğun kaleminle oynuyordun. Sınıfın neredeyse tamamı boş olduğu halde yanına oturmuştum. Sakın senden hoşlandığımı falan düşünme, sadece güven verici bir havan vardı.

Neden bunca zaman boyunca hiç konuşmadık seninle? Kendimi hep çok yalnız hissettim aslında sen hep yanı başımdaydın, anlatsam dinler miydin beni? Ben soruyu sormak, sen ise cevabı vermek için çok geç kaldın.

Öğle teneffüsleri kantin kalabalık olur diye bir teneffüs öncesi yerdim yemeğimi hep. Yine o vakitte kantine indiğimde Chan ile karşılaşmıştım. Sanırım o ve Felix tüm hayatlarını kantinde geçiyorlar çünkü ne zaman insem orada olurlardı. Bilmiyorum.

"Oo Jeongin, sabah tanışamadık." diyerek yanıma koşmuştu Felix. "Ben Felix." demişti ve el sıkışmıştık sonrasında. Sıra birikmeden kantinden yiyecek bir şeyler almış onların masasına oturmuştum. Sadece Felix ve Chan vardı ama sohbetleri bir ordu kişiye bedeldi. Açıkçası güzel bir ilk izlenim edinme konusunda üstlerine yoktu. Yani en azından benim için.

"Çarşamba okul çıkışı küçük bir araba turu yapacağız, gel istersen." demişti Chan. Ben de korkuyor ya da asosyal takılıyor gibi gözükmemek için kabul etmiştim bu teklifi. Benim için tüm bu acı ve sefaletin başladığı gün o olmalı. O gün o teklifi kabul etmemiş olsaydım yine ağlarına çekebilirler miydi beni?

Daha sonra yukarı çıkmıştık. Felix de sınıfa eşlik etmişti benimle, Changbin ile konuşmak istiyordu. Sen yoktun o sırada sınıfta, Felix hemen Changbin ile tanışmıştı. İnan muhabbet edip sıkı bir bağ kurmada üstüne yoktur, bu konudaki yeteneği beni her daim şaşırtırdı.

Changbin'in adını anmak direkt ölümünü getiriyor aklıma. Oraya da geleceğiz vakti gelince ama kendimi çok suçlu hissediyorum Minho. Onu kurtarabilecek bir sürü insan vardı, hiçbiri yapmadı bunu. Yapamadık... Ben kendimi yeterince suçluyorum, lütfen sen de suçlama.

Teneffüs bitişinde hoca gelmeye yakın Felix gitmiş hemen peşinden de sen gelmiştin. Ertesi teneffüs de gidip onlarla yemek yemiştin. Tabii gözümle görmedim ama muhabbeti fazlasıyla geçti diyebilirim.

Dediğim gibi gerçekten şanslısın Minho. Tüm ilişkiniz bir kantinde aptal yiyeceğinizi yemekle kaldığı için şanslısın.

Şimdi sana Chan'ın arabasına binmemi ve beni götürdüğü yeri anlatacağım. Kendini hazırlasan iyi edersin.

listen before i go  ¬¬ minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin