galiba artık ciddili trigger warning vermem gereken yerlere giriyoruz,, iyi okumalar ağzını yüzünü yediklerim.
×××××
17 Eylül 2016 ÇarşambaEski Jeongin'i özlüyorum Minho. Saf Jeongin'i. Bir şeyler için kendini suçlamayan Jeongin'i. O günden önceki Jeongin'i
Bu satırları yazarken istemsizce gözyaşlarım dökülüyor. Tek bir hatanın tüm hayatımı mahvedip beni kendimi bir tavana asmaya sürükleyişini izliyorum sakince. Hiç dinmeyecek yaralarım var, kabuk bile bağlamıyorlar artık. Sadece kanıyorlar Minho, kanıyorlar ve ben onları durduramıyorum.
O günün sabahı içimde yersiz bir huzursuzlukla uyanmıştım aslında. Belki tüm bu kötülük ağırlık yapmıştı kalbime bilmiyorum. Yine de gülümsemeye çalışarak girmiştim okula. Chan'a el sallamışım o ise kendimi tavana asacağım halatı tutuyordu ellerinde bu yüzden karşılık verememişti selamıma.
Changbin'i görmüştüm. Ah, Changbin... İlk kez o gün konuşmuştuk onunla. Bana ilgi çekici biri olduğumu söylemişti. 'Gizemli bir havam' varmış. Sanırım Changbin'i bu şekilde konuşurken hayal edebiliyorsundur. Ben de ona biraz içime kapanık olduğumu söylemiştim. Sanki bana tamamen zıt gibiydi o. Herkesle anlaşabilrdi, benimle bile çok iyi anlaşmıştı hemen. Çok iyi kalpliydi...
Gün içinde Chan yanıma gelerek çıkıştaki gezi için heyecanlı olup olmadığımı sormuştu. Bilmiyordum, sanırım endişeliydim. Annemin sözünü dinleyip doğru düzgün tanımadığım insanların arabasına binmemeliydim. Belki de endişem bu yüzdendi. Yapmam gereken ve yapmak istediğim şeyin savaşı vardı içimde. Çoğu zaman bu ikisinin savaşı kimseye bana verdiği kadar büyük bir zarar vermez bence çünkü bazen yapmam gereken aslında yapmak istediğimdir, bazen sadece kafam karışıktır... Düşüncelerimi toparlayamıyorum, üzgünüm...
Hatırlıyor musun, o gün Jisung ile tuvalette karşılaşmıştın. Felix ve Chan bizim sınıftaydı, biraz Changbin biraz ben biraz da senin için. Siz ikinizin peş peşe çıktığını görünce hemen şüphelenmişlerdi. Belki de kendileri sürekli şüphe uyandıran şeyler yaptıkları için insanlardan bu kadar kolay şüpheyleniyorlardır. Ardından sen aşırı gergin bir şeklide girmiştin içeri. Biliyor musun, çoğu zaman Jisung'a bakışından, davranışından hatta o yokken onun hakkında konuşma şeklinden bile onu ne kadar sevdiğin belli oluyordu. Ben sevgimi hiçbir zaman böyle belli edemedim belki de seni kıskanmamın bir sebebi de budur.
Merak etme Felix ve Chan'ın umrunda bile değildi sen ve Jisung'un konuşması. Hatta konuşsanız ve seni de tayfalarına katsalar epey mutlu olurlardı.
Merakla çıkışı beklediğini biliyorum bu yüzden daha fazla uzatmadan oraya geleceğim ki gün içinde anlatmam gereken her şeyi anlattım.
Çıkışta... Çıkışta Hyunjin kapının önünde beni bekliyordu. Chan'ın arabasına o götürmüştü beni, gergindim ve seni arabaya bindikten sonra bahçede görmüştüm ardından hemen hareket etmiştik. Chan çok keyifliydi. Yol boyu sürekli konuşmuştu, diğerleriyle oraya gideceğimiz zaman buluşacağımızı söylemişti. Israrla gittiğimiz yeri öğrenmeye çalışsam da başarısız olmuştum.
Yolumuz uzun muydu kısa mı ya da ne kadar sürede vardık gibi şeyleri hatırlamıyorum pek. Eğlenceli diyebileceğim -Hyunjin'in ağzını açıp tek kelime söylemediği- bir yolculuktan sonra depo gibi bir yere varmıştık. Korkmaya başlamıştım biraz çünkü burası sağlıklı bir arkadaş grubunun gidip takılacağı bir yere benzemiyordu. Kimse hiçbir şey söylemeden hızla arabadan indiğinde bana da aynısını yapmak kalmıştı.
"Nasıl beğendin mi mekanımızı Jeongin?" demişti Chan. İçeriden çok tanıdık bir çığlık yükselmişti, bugün duyduğum bir sesti bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
listen before i go ¬¬ minsung
FanficSanırım ölmeden yani kendimi bu çatı katından atmadan önce, herkes gibi olan birinin -yani benim- başından geçen bu trajik hikayeyi anlatmam gerekiyor. Belki biri, diğer insanların ellerinde yitip giden yaşamımın intikamını alır. Belki yaşadıklarımd...