11 - yaşamın bize sunduğu şarap

497 98 110
                                    

Ficin adını değiştirdim hehe, her bölümün medyasına koyacağım şarkıyı ficimizle çok uyumlu teşekkürler, iyi okumalar, üzülelim bakalım

×××××

11 Nisan 2016

Hikayemiz boyu benim için 2 büyük dönüm noktasından bahsedeceğim size. Bunlardan biri okul yaşamımı tamamen alt üst eden, hayatımı değiştiren ve az sonra anlatacağım olay diğeri de şu an burada olmamın en büyük tetikleyicisi. İkisine de iki farklı insan etki ediyor. Biri benim için çok önemli biri, diğerinin ise hiçbir zaman önemini anlayamamışım.

Evet, bugün Changbin'e veda ediyoruz.

Gelen telefonla hemen giyinmeye başladığımı hatırlıyorum. Jisung'u uyandırarak Changbin'in annesinin beni aradığını ve gelmem gerektiğini söylediğini anlatmıştım. Oda çok karanlıktı, tepkisini görememiştim ama şaşırmış olmalıydı.

Beraber çıkmıştık evden, Jisung benimle gelmekte ısrar etmişti.

Changbin'in evine otobüs ile gittiğini söylemiştim, otobüslerin çalışma saati henüz gelmediği için Jisung'un babasının arabasını almıştık.

"Baban kızmaz umarım, ayrıca ehliyetin var mı ki senin?" dediğimde "İkisine de hayır diyorum." diyerek sürmeye başlamıştı. Umarım birilerine yakalanmazdık.

"Endişelenme Minho, ana caddeye çıkmadığımız sürece kimseye yakalanmayız. Araba sürme yetkisi gökten inmedi ve defalarca sürmüş olmama rağmen hiç yakalanmadım." demişti Jisung ben koltuğumda kıpırdanıp dururken. İfadelerim çok mu belli ediyor duygularımı diye düşünüyorum şimdi. Ya da sadece Jisung beni okumakta iyiydi.

Eve yaklaştıkça... Eve yaklaştıkça ambulans sesleri ve bağrışmalar kulağımıza doluyordu. Evi görebileceğimiz bir mesafeye geldiğimizde...

Yanıyordu.

Cayır cayır yanıyordu.

Geldiğimi gören Changbin'in annesinin yanıma koştuğunu hatırlıyorum. "Changbin içeride, içeride!" diye acıyla haykırmıştı. Şok olmuştum, ne yapabilirdim? İçeride en yakın arkadaşım canı için savaşıyordu ve ben ne yapabileceğimi bilmez bir biçimde duruyordum kapının önünde. Yangın çok şiddetliydi, kapının önü alevlerle kaplıydı ve kimse giremiyordu içeri.

"CHANGBİN!" annesinin çığlıklarını hala kulağımda duyuyor gibiyim. Her gece yeniden yaşıyorum o günü; o manzarayı yeniden görüyorum, sesleri yine duyuyorum kulaklarımda.

Dizlerimin titremesine daha fazla dayanamayarak yere çöktüğümü hatırlıyorum. Jisung koşarak yanıma gelmiş ve beni kaldırarak arabaya geri götürmüştü.

İşte duruyorduk. Yangın evi cayır cayır sarmış ve içindeki genç adamla birlikte elinden gelen her şeyi yok ederken, biz arabada izliyorduk onu. Kolaysa başına gelsin der diye korktuğumuzdan kolay gelsin de diyememiştik, ah ne kötü.

Kapıdaki alevler biraz dindirildiğinde, bir itfaiyeci içeri girmişti. O kadar aptal biriyim ki hala umut vardı içimde Changbin'in o evden sağ çıkacağına dair. Her şey kül olmuştu neredeyse ama ben Changbin'in hiçbir yara almadan çıkacağına inanıyordum.

Zamanın bir türlü geçmediğini hatırlıyorum. Sadece 10 dakika geçmişti ama bana yıllar gibi gelmişti bu süre ve görmüştük itfaiyeciyi kollarında yanmış bir bedenle.

Çok yanmıştı, çok fazla yanmıştı ama yine de biliyordum onun Changbin olduğunu, tanıyabiliyordum. Keza annesi de bedene yaklaşıp görür görmez, büyük bir çığlık atarak ağlamaya başlamıştı.

listen before i go  ¬¬ minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin