01 - 10 Ekim 2016
Titreyerek aşağı inmiştim. Herkes aşağıdaki cesedin başına toplanmıştı ve bir kısmı da benim gelmemi bekliyordu. Etrafa bakınıyorlardı, sinirli olanlar vardı tıpkı şaşkın olanlar olduğu gibi. Çoğu kişi pek takmıyordu, ciddi anlamda Chan'ın okulda pek seveni yoktu.
Seungmin beni gördüğünde eliyle orada kalmama dair bir hareket yapmış ardından Hyunjin'e beni göstererek belli etmeden yanıma gelmişlerdi. Wooyoung ve Jisung ortalarda görünmüyordu.
"Sen ne yaptın Minho?! Ne yaptın?" diye endişeyle haykırmıştı Seungmin ama sessiz bir haykırıştı bu. "Sakin ol, sakin." diyerek kolundan tutmuştu Hyunjin de.
"Bilerek olmadı, kanıtım var." demiştim ama titriyordu sesim. "Polisi aramışlar, gelmek üzeredirler, sakın kaçayım deme her şey daha kötü olur." demişti Hyunjin. Mutlu muydu yoksa üzgün mü pek anlaşılmıyordu. Bir cesaretle "Jisung nerede? Siz de biliyor muydunuz?.." diye sormuştum ama söyleyememiştim arkadaşımın ölümünü, ağzıma alamamıştım ölüm ve onun adını beraber. Ve o an bilmediğim yeni şey Jisung'a kızgın mı, kırgın mı olduğumdu. Hiçbir şey hissetmiyor bile olabilirdim açıkçası şokun etkisiyle o güne dair pek çok şeyi unuttum şimdi.
"Bilmiyordum, bilmiyorum ama onunla konuşmalısın." demişti.
Onunla konuşmalıydım.
Ama konuşmadım.
Bana söylediği son şey ise 'Hiç kimse' olduğu olmuştu.
Benim ona söylediğim şeyleri düşünemüyorum bile.
Polislerin geldiğini hatırlıyorum. Titreyen ellerimle ses kaydını uzattığımı ve ağlamaya başladığımı, annemin koşarak bana sarıldığını, sağlık çalışanlarının onu benden ayırmaya çalıştığını.
Jisung'u görür gibi olmuştum, elini saçlarımda gezdirdiğini hissetmiştim sanki. Ona bakarken ağlamıştım, hiçbir şey onun gözleri kadar üzmemişti beni daha önce.
Sonra uyanmıştım. Uyandığımda yanaklarımda gözyaşlarımın kalıntıları vardı. Wooyoung yanımdaydı ama Jisung yoktu. Bu yüzden yeniden ağlamaya başlamıştım. Çok saçma gelecek kulağa biliyorum. Herkes neden ağlıyorsun, bir yerin mi acıyor derken anlatamamıştım zaten onlara. Geçirebilecekleri bir acı değildi bu. Yalnızca bir kişi iyileştirebilirdi, doğruları söylemeliydi bana. Sevdiğim insanın ellerinde en yakın arkadaşımın kanı olmadığını söylemeliydi.
Yeniden sakinleştiğimde polisler ifademi almışlardı. Her şeyi olduğu gibi anlatmıştım onlara. Ardından Wooyoung içeri girmişti.
Sanırım şu Wooyoung meselesini de aradan çıkarmalıyım.
Wooyoung'un bizim okulumuza nakil almak için ne kadar heyecanlı olduğunu biliyorsunuz çünkü önceden söylemiştim bunu. Bunun asıl sebebi okulumuzun harika bir üne sahip olması değilmiş elbette, Changbin'in bana anlatamadığı şeyleri Wooyoung'a anlatmış olmasıymış.
Okula geldiği ilk günden beri Chan'ın bu işte bir parmağı olduğuna eminmiş Wooyoung. Ve benim Chan ile konuşup yüzleşmeye karar verdiğim gün eve dönerken anlatmıştı bunları bana. Yine hiçbir şeyin sebebini anlatmamıştı, Changbin ondan bunun için söz almış olmalıydı ve her ne kadar artık aramızda olmasa da hala Wooyoung'un en yakın arkadaşıydı.
Tüm konuşmalarımızı kaydetmemi istemişti çünkü asıl amacımız Chan'ı kızdırarak bu işte parmağı olduğunu kanıtlayan şeyleri söylemesini sağlamaktı.
Fazla ileri gitmiştik.
Wooyoung ile olaydan sonra birbirimize söyleyecek bir şey bulamamıştık aslında. İkimiz de garip hissediyorduk, ikimiz de işlerin bu raddeye gelmesini beklemiyorduk.
Annemin yaşlı gözlerle ani bir şekilde içeriye girdiğini hatırlıyorum, o sırada Wooyoung ile içeride yalnızdık. "Okuldan kaydını sildirdim, yeni bir okula kayıt yaptırmadan önce psikoloğunla görüşmeni istiyorum. En kısa zamanda da taşınıyoruz buradan, konuştum babanla." demişti. Bana sormamıştı, fazlasıyla da haklıydı aslında. Daha okula başlayalı 1.5 yıl olmadan 2 kişi ölmüştü çevremden.
Hastanede 2 gün kalmış olmalıyım ardından eve döner dönmez taşınma hazırlıkları başlamıştı. Ne yapmalıyım bilmiyordum, Jisung'u aramaya cesaret edemiyordum. Bu yüzden yalnızca Seungmin'e gittiğimi anlatan pek uzun sayılmayan bir mesaj atmıştım. Herkese vedam böyle olmuştu işte, sanki kaçıyor gibi gitmiştim oradan.
Eğer Seungmin beni görmeye gelmeseydi.
Evin kapısında birden belirdiğini hatırlıyorum. Çok şaşırmış, çok korkmuştum onunla konuşmaya. Ama yine de yanına gitmiştim çünkü beni camdan görmüştü aksi halde gerçekten evde yokmuş gibi davranabilirdim.
Dışarı çıkıp hafif bir baş sallamayla selam verdikten sonra konuşamadık bir süre. Seungmin bile yanımda konuşacak bir şeyler arıyorsa gerçekten bende bir sıkıntı olmalıydı.
"Demek gidiyorsun.." demişti duraksayarak. Aslında emindim o gün söylemek istediği çok şey olduğuna. Mesela "Jisung ile konuş", "Ne yani artık görüşmeyecek miyiz?", "Nereye gidiyorsun?" gibi şeyler. Belki de benim oraya ya da oranın bana iyi gelmediğini anlamıştı artık ve bu yüzden zorlamadı hiçbir şeyi. Yalnızca bana sarıldı, sımsıkı bir sarılmaydı bu. Ve "Eğer istersen ararsın yine beni... Pek isteyeceğini sanmıyorum ama... Kendine iyi bak." demiş ve gitmişti. Ben de yıllar boyu onu aramayı çok istemiş hatta numarasını kaç kez çevirmeme rağmen ara tuşuna basamamıştım. En sonunda cesaret ettiğimde de numarasının değiştiğini öğrenmiş, aşmam gereken yeni bir duvar doğurmuştum kendime.
Okulu bırakmıştım, ifadem alındıktan sonra mahkemeye çıkmama gerek olmadığı kararlaştırılmıştı çünkü kanıtlarım yeterince güçlüydü. Psikologum bir rehabilitasyon merkezinde kısa bir süre tedavi almamı istiyordu. Okula başlamam şu an doğru değildi ki okul düşüncesi o sıra beni fazlasıyla korkutuyordu.
Ancak annemler onlardan ayrı bir yerde olmamı istemedikleri için biraz paradan fedakarlık ederek iyi bir doktor bulmuşlar, evime geliş gidişini de düzene oturtmuşlardı. Yine de yeni bir okula başlamamıştım. Herkese "ara verdiğimi" söylüyordum.
Chan'ın ölüm haberi televizyon kanallarına çıkmıştı ama benden hiç bahsedilmiyordu. Dünyaca ünlü babası ağlayarak kameralara konuşuyordu, okulun görüntüleri ekrana veriliyordu. Daha fazla dayanamadığım için kapatmak zorunda kalırdım hep o haberleri çünkü neredeyse her kanaldaydılar.
Yıllar boyu eski arkadaşlarımı görmek, her şeyi açığa kavuşturmak için bir otobüsle onca olay yaşadığım yere sadece birkaç saatliğine dönmem yeterliydi. Neden suçlu olduğumu görebiliyor musunuz? Jisung ile hiç konuşmadım, bana çok iyi davranmış olan Seungmin'i bir kez bile aramadım. Sadece gittim, kaçtım ve uzaklaştım. Neden suçlu olduğumu görebiliyor musunuz?
Peki bundan sonra diğerlerinin yaşamı nasıl etkilenecekti? Chan'ın ölümü bir şeyleri değiştirmeye yetecek miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
listen before i go ¬¬ minsung
FanficSanırım ölmeden yani kendimi bu çatı katından atmadan önce, herkes gibi olan birinin -yani benim- başından geçen bu trajik hikayeyi anlatmam gerekiyor. Belki biri, diğer insanların ellerinde yitip giden yaşamımın intikamını alır. Belki yaşadıklarımd...