21 Eylül 2020
Biraz fazla zamanı atladığımın farkındayım ama arada anlatacak hiçbir şeyim olmadığını söylesem yalan olmaz. Yine de o kısımları size biraz anlatacağım, şunu da söyleyeyim her şeyin açığa kavuşmasına epey yakınız.
Okulu bırakıp taşındıktan sonra yaklaşık 2 yıl boyunca düzenli bir rehabilite sürecinden geçtim. Yorucu bir süreçti benim için, herkesten korkup çekindiğim bir süreçti. Başlarda Wooyoung ile görüşüyorduk, hep onun çabalarıyla elbette. Benim hiç kimse için zerre çaba gösterdiğim yoktu. Dediğim gibi onunla görüşüyorduk, hala eski okulumda okumaya devam ettiği için bazen hafta sonları bir otobüse atlar yanıma gelirdi, kalan zamanlarda da telefondan hallederdik görüşmelerimizi. Bana okulda olanları anlatırdı, ben isteyemesem de -istemeyeceğimi biliyordu- özellikle Jisung'dan sık sık bahsederdi.
Jisung'un eskisinden de sessizleştiğini anlatırdı bana. Bunları anlattığı günün gecelerinde ağlamaktan uyuyamazdım. Madem bu kadar özlüyordum, madem konuşmamız gereken milyonlarca şey vardı; neden yanlarına gitmemiştim yıllarca? Ya da neden Seungmin'i aramak için bu kadar gecikmiştim?
Seungmin ve Hyunjin ilişkilerini ailelerine açıklamışlar. Sanırım mutluluk bir tek onlara uğramış, Seungmin Wooyoung'un arada yanıma geldiğini öğrendikten sonra selam bile göndermişti bana. Wooyoung olmasaydı sanırım her şey biraz daha zor olurdu. Arkadaşlığımızın sağlamlığı için birazcık çaba göstermiş olmasaydım da daha kolay.
Onlar da farklı bir şehre taşındığında aramızdaki mesafe artmıştı bir süre sonra. Yani yanıma gelemez olmuştu, aramızda da konuşacak pek şey kalmamış gibiydi çünkü ben hep susuyordum o ise genelde okulu anlatırdı. Eğer birazcık konuşsaydım onunla, yanımda olmasından memnun olduğumu belli edebilseydim nice badireler atlatmış bir arkadaşlığımız olabilirdi.
Zamanla telefon aramaları azaldı, çok üzüldüm buna, kendimi hikayedeki kötü adam gibi hissettirdi. Hiçbir çaba göstermeyen ama üzüldüğü için de hep başkalarını suçlayan adam. Sanırım öyleydim yine de içimden başkalarını suçlasam da kimseye zararım dokunmuyordu, yine de ne kadar suçlarsam suçlayayım mutsuzluğum dinmiyordu.
Rehabilitasyonumsu işlerim bittikten sonra artık kendime gelmem gerektiğini fark etmiştim. Ömür boyu anne babamın uğraş ve çabalarıyla, birilerinin beni aramasını bekleyerek yaşayamazdım. Yanımda gülümseselerde sürekli üzgün olduklarını biliyordum. Ayağa kalkıp yola devam etmek istediğim pek söylenemez ancak hayatta kaç şeyi isteyerek yapabiliyoruz ki zaten?
İlk işim liseye açıktan yeniden yazılmak olmuştu. Yeniden bir okul ortamına katlanamazdım, bunu düşünmek bile strese sokuyordu beni. Bu nedenle açıktan okumanın bana iyi geleceğini düşünmüştüm. Daha sonra eski arkadaşlarımı arayarak iyi olduğumu, eğer onlara kaba davrandıysam üzgün olduğumu falan anlatmıştım. Elbette bu arkadaşlarımın arasında Wooyoung da vardı. Seungmin'in numarasını da çevirmeye cesaret ettiğim ama cevap alamadığım zaman tam da bu zamandı.
Size bir zaman vermem gerekirse eğer okumaya devam etseydim 11. sınıfın sonlarında olmam gereken bir zamana denk geliyor sanırım rehabilitasyon işlerinin bitip, herkesi aradığım ve 10. sınıfı açıktan okumaya başladığım bu zaman dilimi.
Açıktan okurken aynı zamanda bir kafede garsonluk yapmaya da başlamıştım. Para biriktiriyordum ama harcamayı düşündüğüm hiçbir şey yoktu. Biriktirmek gibi bir hedefim de yoktu aslında sadece kazandıktan sonra harcayacak bir şey bulamadığım için öyle kalıyor ve birikiyordu. Çalışmaya da evde kendimle baş başa kalmaya katlanamadığım için başlamıştım. Yani her şey çok kötü olmasına rağmen iyiymiş gibi davranıyordum. Evim tertemiz görünüyordu çünkü tüm kirleri halının altına toplamıştım ve sanki tamamen gitmişler gibi davranıyordum.
Şimdi "Minho biz neden bu kadar zaman atladık? Herkes nerede? Neden tam bu zamanı bize anlatıyorsun? Anlatacak ne oldu ki?" diye soruları olanların ilgileneceği kısma geçmek istiyorum.
Yaklaşık 2 senedir garsonluk işinde çalışıyordum. Başka bir yere girmeyi düşünmemiştim çünkü öyle yükselme hedeflerim yoktu. Hiçbir hedefim yoktu aslında, yalnızca kendimi toparlandığıma inandırmaya çalışıyordum -evet hala-. Etrafımdaki herkes çok fazla inanıyordu buna, böyle bir yeteneğim olsun istemiştim açıkçası.
Yine diğer günlerden hiçbir farkı olmayan o gün eve gitmiştim. Söylemeyi unuttum ama babamın işleri yüzünden annemlerin farklı bir şehre gitmesi gerekti ancak ben yeniden gitmek istemediğim için bir akrabamızın evinde üst katta kalıyorum. Üst kat tamamen benim gibi, yani kimse gelmiyor. Bir nevi küçük ev sayılabilir sanırım.
Üzgünüm bu kısımlar başından beri size açıklamak istediğim kısımlar bu yüzden biraz telaşlıyım. Bir şeyleri unuttuğumdan araya sıkıştırmak zorunda kalınca aklınız elbette karışıyordur. Biraz idare edin.
Her neyse, devam ediyorum.
O gün eve geldikten ve aşağı kattaki mutfakta yemeğimi hazırlayıp odama çıktıktan sonra telefonum çalmıştı.
Ne yani telefonunun çalması mı buradaki aksiyon diyenlere sakin kalmalarını öneriyorum.
Bu öyle bir telefon değildi. Beni annem, babam hariç kimse aramazdı ki ek olarak arayabilecek herkesin de numarası vardı ancak bu bilmediğim bir numaraydı.
Telefonumun çalışıyla merakla bakmıştım ilk önce ve düşünmüştüm. Başta aklıma Jisung gelmişti, çok heyecanlanmıştım. Belki onunla ilişkimiz basit bir lise aşkı olarak kalsaydı, bir gün aklımdan çıkar giderdi ama 4 yıl olmasına rağmen gitmemişti. Çok saçma ve bir o kadar da sinir bozucu bir durum bu.
Açmıştım, bir kadın vardı telefonda. Daha önce sesini duymadığım biriydi. "Merhaba Lee Minho ile mi görüşüyorum?" diye sormuştu. Onaylamıştım ben de. "Size adresi iletmek için aramıştım." dediğinde 'bu kadın ne diyor?' diye düşündüğümü hatırlıyorum. "Niçin? Ne adresi? Bir şeyden haberim yok." demiştim ama çok gerilmiştim nedense. Karşı tarafın nefes verişini duyduktan sonra kısa bir ah çıkmıştı ağzından "Yarınki cenaze için, size haber vermeyi unutmuşuz üzgünüm." demişti
Peki kimin cenazesi?
×××××
Selamlar efenim <3
Hoşçakalın efenim <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
listen before i go ¬¬ minsung
Hayran KurguSanırım ölmeden yani kendimi bu çatı katından atmadan önce, herkes gibi olan birinin -yani benim- başından geçen bu trajik hikayeyi anlatmam gerekiyor. Belki biri, diğer insanların ellerinde yitip giden yaşamımın intikamını alır. Belki yaşadıklarımd...