kazanmak ve kaybetmek

66 6 6
                                    

Siz hiç ateşe dokunmaya çalıştınız mı? Ne kadar acı verici değil mi?
Ama bir o kadar da ihtiraz ve güç sahibi...
Ben o ateşim. Kötü ellerden korumak için evrenin dört tarafından bir ip gibi sarılmış bir ateş.

Gözlerimi açtığımda taşlar önümdeydi. Ben onları tekrar yaratmıştım. Gücümün sınırı artık yoktu. Ellerime baktığımda bileklerimdeki aylar sanki ateş basılmış gibi yanmaya başladığını hissettim. Ellerimi yüzüm hizasına getirdim. Avuç içlerim yüzüme bakıyordu. Aniden taşlar bileklerime yapıştı. Bütün vücudum ateş gibi yanıyor ve parlıyordu. Bir an üstümdeki kıyafet değişmişti. Saçlarım tekrar beyaz olmuştu. göz bebeklerimin rengi gücüm ile beyazlıyordu.
Gücün verdiği his o kadar iyiydi ki anlatamazdım. Artık kimseden korkum yoktu. Yavaşça dünya atmosferine yaklaştım. Çığlıkları duyabiliyordum. Artık kimse eskisi gibi değildi.
Kara bulutlar manhattan üstünü örtmüştü. Atmosfere girdiğim anda bir ışık süzmesi gökyüzünde patlamıştı. Onları görmüştüm.

Gökyüzünde sayısız uzay aracı vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gökyüzünde sayısız uzay aracı vardı.
İki avuç içim birbirine değecek şekilde ellerimi birleştirdiğim anda tüm uzay araçları atmosferden çıktı ve patladı.
Herkes şaşırmış vaziyetteydi. Özellikle de thanos.

Dr.strange: "O geldi. "

Yere inişim o kadar güzeldi ki her varlığın görebileceği bir biçimde değildi. Yere ayaklarım bastığı an karşı taraf ile aramızda koca bir yarık oluşmuştu. Herkes durmuş beni izliyordu. Bir anda karşı taraftan bir yaratık ışınlanıp karşıma çıktı. Yanıma bile yaklaşamadan güç kalkanı onu toza çevirmişti. Ah çelimsiz varlıklar...
Bu evrendeki en kötü şeyler onlardı.
Her zaman kendilerini bir başkasına kanıtlama gereği duyarlar.

"Sen kimsin?"

"Evrenin koruyucusu. Tanrılardan önce gelen. Var edenin yegane elçisi."

"Amma zırvaladın. GÖRÜYOR MUSUNUZ BENİM SAVAŞÇILARIM. KOLUNA TAKTIĞI UYDURUK TAŞLARI AHAHAH"

Karşı taraftaki herkes gülmeye başlamıştı. Kendilerini o kadar üstün görüyorlardı ki herkesi aşağılama gereği duyuyorlardı.

"Taşların uyduruk olup olmadığını denemek ister misin?"

"Seni ve karnındakini zevkle öldürdüğümde oyuncak olduğunu herkes görür zaten."

"Ahh thanos... o kadar aptalsın ki anlatamam"

"Aptal kim görüyor musun? Aaa sensin. Ellerindeki şeyler gerçek taş bile değil. hem gençsin hem de bir kadın! Kadınlar sadece erkeğe hizmet eden ve doğurgan varlıklardır"

"O zaman sana kötü bir haberim var. Bir kadın tarafından öldürüleceksin."

Thanos koşmaya başlamıştı. Yarığın üstünden zıplamış buraya geliyordu.
Uçmaya başlamıştım. Beni çok hafife alıyordu. Yakına geldiğinde zıplamıştı. Güya beni düşüreceğini sanmıştı. Kalkan onu yanıma bile yaklaştırmamıştı.
Ellerimi açmıştım. Sağ avcum doğuyu sol avcum ise batıyı görüyordu. Güç avuçlarımda birikmişti. Bir anda yere indim ve yumruğum toprak ile buluştu. O an bir dalga yayıldı. Herkes yere düşmüştü. Thanosun yanına doğru yürüdüm. Bana doğru koşmaya başladığı an bileklerimdeki taşlar diğer taşları çağırdı. Eldivendeki taşlar yenilerinin üstüne gelmişti. Vücudumda çok kötü bir acı hissettim. Kontrolsüz bir şekilde yukarı yükseldim. Karnımdaki çocuğun çığlıklarını duyabiliyordum. Canım çok acıyordu. Güneşten daha da parlak bir şekil almıştım. Tüm kemiklerim kırılmış gibiydi. İki elimi yavaşça birbirine yaklaştırmaya çalışıyordum. Bu o kadar güçlüydü ki açık ara evreni yok edebilirdi.
Herkes korkmuş bir şekilde geriye çekiliyordu. Thanos ise şaşkınlıklar içinde izliyordu. Sanki iki zıt kutbu birbirine yaklaştırmaya çalışıyordum. O an karnımdaki çocuğu unutmuştum.
Çok zorlanıyordum. Bir an iki elim birbirine kavuşmuştu. Sanki ipleri koparmış iki öfkeli ve özgürlük isteyen boğalar gibi birbirine değmişti. Dünya sarsılmıştı. Bir bıçak gibi kesmişti dalga onları. Beni ise yere düşürmüştü. Yere düştüğümde anda elimi karnıma koydum. Canım çok acıyordu. Elime baktığımda kan görmüştüm. Beyaz elbise kanlar içinde kalmıştı. Nefes alamamıştım. Canım çok acıyordu. Onlar toza dönüşürken bende kızımı kaybetmiştim. Steve koşarak yanıma gelmişti.

"Hey tris! bana bak iyi misin?"

"Steve. Artık amca olamayacaksın"

Ağlıyordum. Ben bugün bir evreni kurtarıp kızımı öldürmüştüm. O taşların gücüne alışıktı ama iki katı daha gelişimini tamamlayamayan bir bebek için intiharın ta kendisiydi. Kafamı sağa çevirdiğimde james i görmüştüm. Bana bakıyordu.

"James!"

Yanıma geleceğini ümit etmiştim ama o arkasını dönüp çekip gitmişti. O an içimde bir şeyler daha yıkılmıştı. Hem çocuğumu hem de sevdiğim adamı kaybetmiştim.

"Steve! Strange i çağır hemen"

"Hey geldim. Wong portal'ı aç hemen"

"Strange kurtar kızımı-"

"Kız mı?"

Bayılmıştım. Çok güçsüz düşmüştüm. Karnımdan akan kanlar beni daha çok ölüme itiyordu. Steve kucağına almış ve beni portal'dan geçirmişti. Oradaki herkes ben giderken dizinin üstüne çökmüştü. Kibirli tony stark bile...

Herkes vardı ama o beni orada terk edip gitmişti. Ameliyat masasına yatırdıkları anda ruhum bedenimden ayrılmıştı. Kendimi görüyordum. Bitmiştim. Doktor karnımı kestiğinde oradan çıkan şey çocuğumdu. Ben onu öldürmüştüm. Hiçbir zaman iyi bir anne olamayacaktım. Ne iyi bir evlat olmuştum, ne iyi bir kardeş, ne iyi bir sevgili ne de iyi bir anne...
Herkesi ölüme sürüklüyordum. Hani demiştim ya ateşin ta kendisiyim diye. İşte ateş böyle bir şeydi. Kimseyi tanımaz herkesin canını acıtırdı. Bu dünyaya yalnız gelmiş, yalnız da ölecektim ben...

Bilinmeyen Yaşanmışlık- Bucky BarnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin