"Ağlamak yok artık. Ben olduğum sürece hiç bir şey sana zarar veremez. Belki sonsuza kadar değil ama sonuna kadar buradayım."
Sonsuz değildi ama sonu güzel olacaktı.
"Teşekkür ederim.." "yemek yemeye ne dersin?"
"Hayır demem açıkçası"
"O zaman gel. Seni bir yere götüreceğim."
"Sürprizleri sevmen"
"Bende inatçı insanları ""Şimdi söyle bakalım. Ne tür yemekler seversin."
"Bilmem"
"Bu cevap ile baya aydınlandığımı söyleyebilirim."Gülüyordu. Gülüyordum. Gören düne kadar bu ikisi nasıl her şeyini kaybetmiş olabilir derdi.
"O zaman gel. Seni bir yere götüreceğim."
"Hanımefendi istiyorsanız koşmayın."
"Neden?"
"Çünkü seni rahatlıkla geçerim."Geçmişti de.
"Haklıymışsın. Oh- nefesim kesildi."
"Benimde."
"Ahahahah Hiç etkilenmişe benzemiyorsun ama"
"Öyle mi?"
"Öyle. Yani benimde böyle bir vücudum olsa etkilenmezdim sanırım."
"Gel buradan sağa döneceğiz veee tadaaa"
"Uzak doğu yemekleri demek"
"Herkes uzak doğu yemeğini sever. Ve buranın yemekleri o kadar iyi ki parmaklarını yiyeceksin."
" tamam o zaman menü sende."
"Tamamdır. GARSON!"
"İkimize birer tabak ramen getirir misiniz ve yanına da soğuk bir meşrubat. Teşekkürler."
"Şu güçlerin seni rahatsız ediyor mu?"
"Kendimi kontrol edemiyorum tek rahatsızlığı bu olsa gerek."
"Zor olmalı"
"Sen peki? Bana anlatmak ister misin?"
"Ben bile ne olduğumu bilmiyorum. Tek bildiğim benimde hiç masum olmadığım."
"İnan bana karşımıza ne zorluk çıkarsa çıksın senin her zaman yanındayım."
"Sen kötü birisi değilsin. Her şeyin bir sebebi var. Belki bu da senin fırsatın."
"Ne için?"
"Dünyayı değiştirmek için"
"Değiştirmek mi? Daha kontrol bile edemiyorum. Hem dünyayı koruyan bir çok insan var. Bay stark, captain america-"
"Captain america"
"Ne oldu?"
"Hiç."
"Yani bu bana düşmez. Kimsede katil birisini kahraman olarak görmek istemez. Neyse bunları konuşup sıkmayalım canımızı."
"Tamam."
"Yemeklerimizde geldiii."
"Bakıyorum da çok mutlusun."
"Bana bu hayatta her şeyi unutturan şeylerden biri yemek."
"Güzelmiş."
"Öyledir."İlk defa bir yemekten keyif almıştım. İkimizde acılarımızı bir kenara bırakmıştık. İlk gördüğümdeki adam ile bu adam arasında dağlar kadar fark vardı.
"Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun tris"
"Açıkçası bilmiyorum. Sanırım şu bir kaç gün dinlensem güzel olacak."
"Bence de."
"Çıkalım mı"
"Olur."
"Ben hesabı ödeyip geliyorum."
"Tamam."İçimde çok kötü bir his vardı. Bir şeyler olacaktı ama ne olacağını bilmiyordum. Olacak şey ne olursa olsun o gelene kadar bu zamanı güzel değerlendirmem lazımdı.
"James."
"Evet."
"Otele mi gidelim?"
"İyi olur. Dışarıda her an her şey olabilir."
"Tamam"Yürürken kollarımı koluna geçirmiştim. Güvende hissetmem lazımdı. O kadar iyi birisiydi ki kendine neden masum değilim dediğini anlamıyordum.
"Ben markete gireceğim sen git. Al bu anahtarları. Gelirim on dakikaya."
"Hayır. Seni yalnız bırakamam. Senin için tehlikeli."
"Beni merak etme james. Bana bir şey olmaz. Hadi git."
"Tamam dikkat et kendine."Beni benden çok düşünüyordu. Bu güzel bir histi. Marketten bir kaç alkol ve yiyecek alıp çıkmıştım. Kesin mutlu olacaktı. Ve bende öyle. Odaya geldiğimde banyoya girmişti. Yatağın üstüne poşetleri koydum. Hazır o banyodayken bende üstümdeki tişörtü değiştirsem güzel olacaktı. Sırtım yara içindeydi ama silah ile ateş ettiklerindeki iz yoktu. Bunlar nasıl oldu bilmiyorum. Hiçbir şey hatırlamıyorum. Tam üstümü çıkarmıştım ki o içeri girdi.
"HEY"
"Ow-Özür dilerim."
"Sorun değil. Ben sadece sen duştayken üstümü değiştirmek istemiştim."Arkamı döndüğümde saçları yüzündeydi. Üstünde bir şey yoktu vücudunun yarısını havlu ile kapatmıştı. Kalbim nedensizce hızlı atmaya başlamıştı. Yüzümün kızardığını on dolara bahse girebilirdim.
"Demek alkol aldın. Güzel seçimler yapmışsın."
Aniden gelen özgüvenle cevap vermeden yanına gittim. Gözlerine bakıyordum. O kadar güzeldi ki denizin rengi bile bu kadar rahatlatmıyordu beni. Yüzündeki saçları kulağının arkasına atmaya başladım. Bundan ne o nede ben rahatsızlık duymuştum. O anın bitmemesi için bunu o kadar yavaş yaptım ki her elimi yüzüne götürüşümde kalbimin sesi odanın diğer tarafına duyulur oldu. O an anlamıştık ikimizde artık hayatlarımızın eskisi gibi olmayacağını.
Elimi tutmuştu. Yavaşça dudaklarına götürüp ellerimi öpmüştü. İçimde öyle güzel şeyler uçuşuyordu ki bunun durmaması için her şey yapabilirdim.
Kafamı göğüsüne koymuştum. Teni o kadar sıcaktı ki kışın yanımdan ayırmayacağım bir battaniye gibiydi. Böyle şeyler sadece masaldan ibare değildi. Bunlar hayatın bir parçasıydı. Artık huzurunda nasıl bir şey olduğunu tatmıştım. Sonsuza dek değil demişti ama o benim sonsuzum olmuştu.
"Ağaç hanım acaba hep böyle mi kalacağız çünkü biraz daha böyle durursak bana da ağaç diyeceksin."
"Ahahaha peki. Al iç bakalım."
"Yalnız mı?"
"Hayır tabi ki de"
O kadar mutluydum ki anlatamam. Doğruydu bir şeylerin bitişi daha güzel şeyler için başlangıçtı.
"Eee sonra ne oldu?"
"Ne olabilir ki kızı yaktım."
"Cani seni ahaahah"
"Ben cani değilim. Sadece bunu o istedi. Eğer bunu yapmamış olsaydım stark endüstride olurdum büyük ihtimalle."
"Hmm."
"Ahh.. neyse şuan buradayım ve mutluyum."
"Bende"
Elimi elini tutmak için uzatmıştım. Demirle kaplı da olsa o onundu. Tam elim eline değdiği an bir şeyler gördüm. Onu acı çekiyordu. Onu da bir fanusa kapatmışlardı. Ve masada bağlı bir şekilde elektro şok veriyorlardı. Bir an kendimi tutamadım ve titremeye başladım.
"Tris! İyi misin? Tris"
Her şeyi görüyordum. Geçmişinin hepsini hem de.
"HAYIRR!"
"Hey iyi misin ne oldu?"
"B-ben seni gördüm. Sen-"
Ağlamaya başlamıştım
"Senin canını çok yakmışlar. Ben özür dilerim. Senin iznin olmadan yaptım bunu."
Yataktan kalkarak koşarak odadan ayrılmıştım. Çatıya çıkmıştım. Yıldızları izleyip yaptığımı düşünmemeye çalışıyordum. Daha çok da onun da acı çekişini gördükten sonra iyice kendimi kötü hissetmeye başlamıştım.
"Buradasın" " ben özür dilerim-"
"Asıl ben özür dilerim. Bunca şeyden sonra seni yanımda tutamam. Sana bir şey olursa b-ben Hayır bunu yapamam bak bensiz daha iyisin güvendesin."
"Sen ne saçmalıyorsun tris. Ben senin yanında güvendeyim."
"HAYIR DEĞİLSİN."
"EVET ÖYLEYİM. BAK ANLAMIYORSUN. BENİM O İNSANLARDAN UZAK KALMAM LAZIM. TAMAM MI?"
"Asıl sen anlamıyorsun. Seni tehlikeye atamam ben. Bu lanet şeyi kontrol dahi edemiyorum. Senide kaybedemem"Ayağa kalktım. Beni anlamıyordu. Çıldırmak üzereydim.
"Ben-ben bunu yapamam. Bu gözlerin sonsuza dek kapanmasına izin veremem. Y-yapamam..."
"bana bak. Bana bak dedim. Ne kendi gözlerimin nede seninkinin kapanmasına izin vermem."Elleri yüzümde, gözleri gözlerimdeydi. Göz yaşlarımı eli ile yavaş yavaş siliyordu.
"Seni seviyorum tris"
"Seni seviyorum james"Dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı. Kalbim çıkacak gibiydi.
"Sakın bir daha böyle konuşma."
Ve öpmüştü. Bu o kadar iyi bir histi ki hislerin en güzeli ve özeliydi. Bunun için bir asır daha bekleyebilirdim.
"Seni seviyorum."
"Bende seni"
Sımsıkı sarılmıştı. Artık biliyordum o olduğu sürece ben bendim.
Onu hissediyordum. Beni hissediyordum. Artık biz vardık.
Sonsuz sandığımız bir biz vardık....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Yaşanmışlık- Bucky Barnes
Novela JuvenilO gün çoğu gemi etksiz hâle getirilmişti. Captain i sudan çıkarmıştı. Ama kendisine ne olmuştu? Kayıp olan yılları bucky barnes ın en yakınından, bilinmeyenininden yazıyorum...