Wong:"Sence bu sefer kaç ay sürer?"
"Bilmiyorum. Daha 1 hafta oldu"
Wong:"Bence 1 yıldan fazla olacak"
"BAŞIMI AĞRITTINIZ AMA"
Wong:"Tris!"
"Efendim wong"
Wong:"Uyandın"
"Aslında hala uyumaya çalışmakla meşgulüm"
Dr.strange:"Uyanmalısın. Taşlar ait oldukları yere gitmeli"
"Gitti bile."
Dr.strange:"Ne? Nasıl?"
"Aynı anda bir çok yerde bulunabiliyorum ama lütfen şuan uyuyabilir miyim?"
Dr.strange:"Tris bana dön ve anlat"
"UYUMAK İSTİYORUM"
Dr.strange:"Bazı şeyleri kestirip atamazsın. Geçtiğimiz hafta tam bugün seni hayata geri döndürdüm. Ölüyordun. Ve bir haftadır burada ölü gibi yattığına da yemin edebilirim."
Wong:"Ben etmem sonuçta bu tris her şeyi yapar."
"Keşke bıraksaydın da ölseydim."
Gözlerimi açmıştım. Tavanla bakışıyorduk.
"Sen hiç yaşarken ölmek nedir bilir misin? Ben canımın bir parçasını ve kalbimin yarısını kaybettim."
Dr.strange:"Bilirim tris. Herkes hayatında kötü şeyler yaşıyor. Tek sen değilsin. Büyük insanların büyük sorumluluğu vardır. Kaybetmek kazanmayı getirir. Sen çocuğunu kaybettin ama koca bir evreni kazandın. Artık herkes senden korkuyor."
Wong:"Herkes değil"
Dr.strange:"Lütfen susar mısın? bana hiç yardımcı olmuyorsun wong"
"Çocuklar! Tamam ama bir şartım var biraz uyuyabilir miyim?"
Dr.strange:"Hayır"
"AĞHH-"
Dr.strange:"Uyursan uyanmayacaksın o yüzden hayır. 10 dakikaya salonda ol"
"Taaammaam"
Ayağa kalkmıştım. Hala karnım acıyordu. Aynaya baktığımda tek gördüm yıkılmış birisiydi. Evren savaşı kazanırken ben kaybetmiştim. Tişörtümü biraz kaldırdığımda gördüğüm kesik izi beni daha da huzursuz etmişti. Gözümden düşen damlalar yer ile buluşurken dört duvarın feryadını duyuyordum. Tişörtümü geri indirdikten sonra gözlerimdeki yaşları sildim. Ben bugün her şeyimi kaybetmiş olsam da evrenin bana ihtiyacı vardı.
Salona gittiğimde herkes yemek yiyordu.Wong:"Hey tris gel sen de bir şeyler ye!"
"Yok teşekkür ederim. Dışarı çıkacağım acaba kapşonlu bir şeyler var mı?"
Dr.strange:"Var. Kapının orada ki askılıkta duruyor."
"Teşekkür ederim-"
Dr.strange:"Kendine dikkat et. Bir şey olursa beni nasıl çağıracağını biliyorsun"
"Tamam"
Kapıdan çıktığımda yalnızlığım ve ızdırabım bir kez daha yüzüme vurmuştu. Attığım her adım kalbimde çarpıyordu. Rıhtıma doğru yürüyordum. Denizin tuzlu kokusu kadar ruhuma iyi gelen bir şey yoktu.
İnsanların gülüşlerini ve mutluluklarına imrenerek bakıyordum. Ne kadar da özgürlerdi. Ne kadar da dertsizlerdi...
Rıhtıma geldiğimde gemilerin sesleri her yeri kaplıyordu. Kimse kimse duymuyor herkes kendi işi ile meşgul oluyordu. Sakince kenardan yürürken içim havanın kokusu ile doldu. Derdimi unutturmuyordu burası. Hatta daha da yüzüme vuruyordu. Kötü hislerin tek iyi geldiği yerdi burası. Biraz ilerledikten sonra kimsenin olmadığı eski ve tahtadan kayıklar için inme binme yeri olarak önceden kullanılan yere doğru gittim. Kenara oturduğum da bacaklarım suya giriyordu. Gökyüzüne baktığımda bundan yıllar önceki neşesini tekrar kazanmış gibi mutluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilinmeyen Yaşanmışlık- Bucky Barnes
Ficção AdolescenteO gün çoğu gemi etksiz hâle getirilmişti. Captain i sudan çıkarmıştı. Ama kendisine ne olmuştu? Kayıp olan yılları bucky barnes ın en yakınından, bilinmeyenininden yazıyorum...