6. Bölüm: Mutluluk
Her gecenin bir gündüzü olduğu gibi her gündüzün de bir gecesi vardı, önemli olan kararan o havada da gözyaşlarını silecek dostlarla gülümseyebilmekti. Gecenizi gündüz edecek dostlardan ziyade, geceyi de sevmeyi öğretecek dostlar edinmeliydik...
.
Ailemle yaptığım nadir güzel kahvaltılardan birinden kalmıştım ve bu yüzden mutluydum. Site merdivenlerinin önündeyken Duru'yu karşı apartmandan çıkarken görünce ona gülümsedim. Işıl ışıl bir gülümsemeyle Deniz ve bana doğru geldi. "Günaydın!" dedi neşeli sesiyle. Biz de ona aynı neşeyle karşılık verirken merdivenlerden çıkmaya başlamıştık. Onların kafeye geldiğimizde içeriye şöyle bir göz gezdirdim.
Burayı devren almışlardı, bir kaç aydır işleyen bir kafeydi ama ilgi alanıma girmediği için hiç içine dikkat etmemiştim. Şimdi bakıyordum da, epey geniş ve güzel bir yerdi. Kare masalarla içerisi dizayn edilmiş, masalar ve sandalyeler renk renkti. Tam karşıda şuan boş olan camlı pastane raflarından vardı. Onun ön tarafında, solda hesap ödenmek için olan o kahverengi kasa duruyordu. Pastane raflarının arkasında tıpkı bir mutfak gibi beyaz dolaplar döşenmişti ve çeşme ile fırınla birlikte ocağı da kapsayan bir tezgah vardı. Tezgahın bitişinde, sağ tarafta bir kapı bulunuyordu ama kapı kapalı olduğu için iç kısım gözükmüyordu.
Duru bir kaç adım ilerledi biz etrafı süzerken. Sonra bize doğru dönüp ellerini iki yana açtı. "Nasıl buldunuz?" Bakışlarım kafeyi süzmeyi bırakıp Duru'yu buldu. "Burası gayet güzelmiş." "Ve büyük." diye ekledi Eren. "Temizlik işine hemen başlamazsak yetiştiremeyeceğiz!"
Bizi orada bırakıp kafede ilerledi, rafların orada durdu. Duru gülümseyip arkasını döndü, "Ben o zaman bir kaç bir şeyler alıp geleyim temizlik için." derken arka taraftaki odaya girdi. O geldiğinde bir çok iş bizi bekliyordu ve bir yerden başlamak zorundaydık.
Temizliğe başlandı, Duru'nun annesi biz temizlikle uğraşırken bir süre yanımızdaydı, sonra evde yarından sonraki açılışta sunacağı çeşitli tatlılar için malzeme almak üzere yanımızdan ayrılmıştı. Biz temizliğe başlayalı bir kaç saat geçmiş, artık müziğimizi açmış kendimizi iyice kaptırmıştık.
Biz Deniz'le birlikte kafenin giriş kapısının iki yanındaki camları siliyorduk, Duru ve Eren de en ilerideki dolapları. Deniz kafenin dışındaydı ben ise içeride; ellerimizde birer bez, birer de cama sıktığımız fısfıslardan vardı. Deniz camın ardından bana baktı, baktı... mavi gözleri dikkatle gözlerime bakarken yüzünde de bir gülüş vardı ve bu bakışın altından bir şey çıkacağını anlamıştım. Bakışlarım anlamak için ona sabitlendiği anda elindeki fısfısı camda tam yüzümün hizasında sıkınca bir an yüzümü hızla çevirip bir adım geriye kaçtım. O ise benim bu halime kahkahalarla gülmeye başlamıştı.
"Ya Deniz..!" diye söylendim bir yandan kızıp bir yandan ben de kendi kendime gülerken. O sırada arkadan Duru ve Eren'in seslerine kulak verdim. Duru, "Eren şu üstleri silsene." diyordu altlarını silip de üstlerdeki yetişemediği yerleri kast ederek. Eren Duru'ya omzunun üstünden boy farkını fark ettirmek istercesine eğilerek bakıyor, "Silemem." deyip omuz silkiyor ve ekliyordu. "Kendin sil." Duru ona öfkeyle baktığında gülüşünü tutamadı.
"Sil de deveden bir farkın kalsın, işe yara biraz!" Eren'in gülüşü daha da artarken şaşkınlık içinde Duru'ya baktı. "Bana deve mi dedin Duru?!" Duru bilgiç bir tavırla Eren'e baktı. Onun hayret dolu sesini taklit etti, "Evet, sana deve dedim Eren!" Hemen ardından bir kaç adım geriye çıkmış olan Eren'in göğsüne doğru elindeki bezi fırlattı. "Sil hadi şuraları."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peri Masalı
Roman pour Adolescents"Bizim arkadaşlığımız bir peri masalı. Ve ben peri masalına aşığım..." --- "Peri masallarına inanır mısın?" Çocuk bir kez daha şok oldu, ama hiç sertliğinden ödün vermeden ve Deniz'in gözlerinden bakışlarını bir saniye bile ayırmadan net bir sesle...