11. Bölüm: Satürn
Asla unutmayın; bu dünyadan sıyrılmak için kilometreler aşmanız gerekmez, siz istediğiniz sürece zaten her yer farklı bir gezegen...
.Deniz'in yanında nereye gittiğimizi bilmeden yürüyorduk, bizi evden öylece çıkarmıştı. Eren üzerini giyinip odadan çıktığında lacivert ceketi üzerindeydi, bu sıcakta ceketle çıkmıştı ve biz bu duruma bir türlü anlam veremiyorduk.
"Deniz," dedi yorgun sesiyle.
"Nereye gidiyoruz?"
Deniz, Eren'e oldukça pozitif bakışlarla döndü.
"Şu hep gittiğimiz park var ya... oraya."
Eren oflarken ellerini ceketinin cebine soktu. Mızmızlanmasının fayda etmeyeceğini bildiği için sustu. Yol boyunca biz günlük muhabbetler ediyorduk ama Eren bize katılmıyordu. Sessiz bir şekilde elleri ceketinin cebinde, başı yere eğik yürüyordu.Parka vardığımızda büyük bir çınar ağacının altında çimlerin üzerine oturduk. Hepimiz yan yana dizilmiş ileriye doğru bakıyorduk. Eren bakışlarını karşıdan çevirmeden konuştu.
"Deniz, hiç havamda değilim, neden geldik biz buraya?"
Bitkin çıkıyordu sesi.
Deniz bir süre sessiz kaldıktan sonra alakasız bir soruyla lafa girdi.
"En sevdiğiniz gezegen ne?"Önce hepimiz afalladık beklemediğimiz bu soruyla. En sonunda birinin cevap vermesi gerektiğini düşünerek yanıtladım.
"Satürn."
Ama sadece benim sesim çıkmamıştı, Eren ve Duru da aynı cevabı vermişti aynanda. Yüzümüzde bir gülümseme oluştu.
"Benim de Satürn." dedi Deniz.Duru gülümseyerek karşıya bakarken "Ne güzel..." diye mırıldandı.
Ama hâlâ Deniz'in bizi neden buraya getirdiğini ve bu alakasız sorunun sebebini anlamamıştık. Konu Deniz'in davranışları olunca bir yanım delicesine merak ediyor sormak istiyor, diğer yanım sabretmemi ve bu defa beni nasıl büyüleyeceğini bekleyip görmemi söylüyordu. Neyse ki Deniz beni fazla merakta bırakmadı.Müthiş huzur veren bir sesle "Şimdi hayal edin..." dedi ve cümlelerini sürdürdü.
"Dördümüz, sadece biz... Sadece bizim gezegenimizmiş Satürn. Dünyadan bıktığımızda, her şeyi bir kenara atmak istediğimizde gittiğimiz bir gezegen. Peri masallarının yaşandığı yer..." O an fark ettim huzur veren şeyin ses tonundan ziyade söyledikleri olduğunu.
Yüzündeki gülümsemeyle dönüp yanında sıralanmış oturan bize baktı.
Onu ne kadar ilgiyle dinlediğimizi gördü ve "Şimdi başınızı yukarı kaldırın." dedi gözleri hâlâ bize bakarken. Yüzümüzdeki tebessümle tereddüt etmeden başımızı yukarı kaldırdığımızda gülümsediğini hissettim. O da başını yukarı kaldırdı ve konuşmaya devam etti."Gökyüzü umuttur, bunu hiç unutmayın. Çünkü gökyüzünün umut olduğuna inananlar asla umutsuz kalmazlar, gökyüzü hep oradadır..." Duraksadı.
Çınar ağacının ince dallarındaki yaprakları ardından gözüken gökyüzüne bakmaya devam ettik. Masmavi gökyüzü parça parça bembeyaz bulutlarla süslenmişti ve mükemmel gözüküyordu. Deniz yüzünde olduğunu bildiğim gülümsemesiyle ve parladığına emin olduğum mavi gözleriyle konuşmasını sürdürdü."Bulutlar, engeller... Onlar gökyüzünün birer parçası olduğu gibi engeller de umutların birer parçasıdır. Gökyüzü bulutlarla süslenir, güzelleşir. Eğer engeller olmasaydı da umut bu kadar güzel olmazdı. Bazen bulutlar olmaz, yolumuz açık olur yani, ama bazen bulutlar oradadır. Bulutları aştığında ulaşabilirsin ancak maviye..."
"Gece mavi yoktur ama..." diye lafa girdi Eren, Deniz sustuğunda. Ve ekledi:
"Gece de gökyüzü orada ama mavi yok... ya biz gece umut bulmak istersek? En çok geceleri umuda ihtiyacımız duymaz mıyız Deniz?"
Bu soru öylesine bir soru değildi. Eren umudu bulmayı gerçekten istiyordu. Lütfen bana umudu bul! diye Deniz'e yalvarıyordu sanki bu sorusuyla.
![](https://img.wattpad.com/cover/270145231-288-k699699.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peri Masalı
Novela Juvenil"Bizim arkadaşlığımız bir peri masalı. Ve ben peri masalına aşığım..." --- "Peri masallarına inanır mısın?" Çocuk bir kez daha şok oldu, ama hiç sertliğinden ödün vermeden ve Deniz'in gözlerinden bakışlarını bir saniye bile ayırmadan net bir sesle...