Affet

58 3 0
                                    

" Deniz ne işimiz var burada? Zaten ağrım var dolaştırıp duruyorsun." Tam iki saattir beni bir yerlere getirip duruyordu. Arada benden gizli telefon görüşmeleri de yapması gözümden kaçmıyordu tabi.

" Ne kadar meraklı çıktın yaa. Az kaldı sabret. Çok mu yoruldun ?"

" Biraz." Yüzümü elimde olmadan buruşturdum. Bugün bebek fazlasıyla hareketliydi. Ve kasıklarım fena ağrıyordu.

 Deniz birden ellerini belime koydu ve beni kucağına aldı.Ben ona 'doğruyu söyle ne içtin' bakışı atsamda yüzsüz yüzsüz güldü. Neyse sesimi çıkartmayacaktım. Ağrı çekilecek gibi değildi zaten.

Sonunda beni kucağından indirdiğinde her tarafı perdelerle örtülmüş bir yerin önündeydik. Garip olan ise burası bir alışveriş merkeziydi. Yani kocaman bir mekanı benim için mi kapatmıştı? Ve her tarafı neden perdeyle kapatılmıştı?

" Burası niye kapalı Deniz?"

"Senin için." Demek bir haftayı değerlendirmeye başlamıştı. O zaman zorluklara da hazır olmalıydı. Çünkü yaşattıklarını kolay kolay silemeyecekti.

"Peki. Görelim bakalım."

İçeri girdiğimizde üzerime beyaz, küçük tanecikler düşmeye başladı. Burası bir buz pateni pistiydi. Ve her yer karla kaplıydı. Dudaklarıma düşen gülümsemeye engel olamadım. Tanıştığımız günü unutmamıştı.

" Hadi yanıma gel." Gözlerimi Deniz'e çevirdiğimde yere uzanmış yatıyordu. Gülerek yanına gittim, ve uzandım.

"Manyaksın sen." Cevap vermek yerine elimi tuttu. Gözlerimi ona çevirdiğimde gözleri dolmuş vaziyetteydi.

"Noldu?" Bir süre bekledikten sonra konuşmaya başladı.

" Keşke sana hiç öyle şeyler yaşatmasaydım. Değerini bilebilseydim. Seni o kadar özledim ki. Her özlediğimde aklıma ilk bu an geliyordu. Beyazların içindeydin ama beyazlar bile senin yanında soluk kalıyordu. Bense bana verdiğin sevgiye karşılık şerefsizlik yaptım. Bana ne söylesen ne yapsan haklısın." Gözlerini başka yöne çevirdi. "Ama bu bebeği benden alma. Onu o kadar çok istiyorum ki. İkimize ait bir şey. Düşüncesiyle bile mutlu olabiliyorum. "

Bu sefer ben gözlerimi kaçırdım. Ona inanmak istiyordum fakat bu çok zordu. Zaten olanları daha atlatabilmiş değildim. Şu an onun yanında durmam bile benim için çok büyük bir adımdı.

"Beni anlamıyorsun. Anlamanı da bekleyemem. Anneler bebeklere babalardan daha çok bağlı olur. Ve inan senden daha çok istiyorum. Yani isterdim. Ama yapamam. Daha toparlanamamışken ancak bu bebeğe zararım dokunur. Biz seninle olamayız. Eninde sonunda yine bir şeyler ters gidecek ve ayrılacağız. O zaman üstesinden gelemem ve bu bebek bizden nefret eder."

Bir süre ikimizde hiç konuşmadık. Ben bu sessizlikte düşüncelerimle savaşıyordum. Bu bebekten vazgeçmek hiç kolay olmayacaktı. Ama doğru olan buydu. Ve ben bunu yapmak zorundaydım.

Sessizliğimizi bölen bir adam oldu. Elinde iki fincan kahveyle bize doğru yürürken ben şaşkınlıkla izliyordum. Demek bu kadar ayrıntıyı düşünmüştü. Her zaman Deniz'in yaşadığımız hiç bir şeyi hatırlamadığını, önemsemediğini düşünürdüm.

"Kahve. -ona bakıp gülümsedim- Bizim için en özel şeylerden bir tanesi budur herhalde."

Kahvesinden bir yudum aldı.

"Sessizliğimize ortak olan ilk şey. O gün nasıl oldu bilmiyorum ama o sessizlikte sanki bir şeyler anlatıyorduk. Susmamız, konuşacağımız bir çok şeye bedel gibiydi. Garip ama o sessizlik bana inanılmaz bir huzur verdi."

"Sanırım aynı duyguları paylaşıyoruz."

Ne kadar da yabancıymışız birbirimize. Aslında hiç tanışmamışız. Ne kadar samimi olmuşsak da sahteymiş.

" Zamanı geldi." Anlamayan gözlerle ona baktım.

"Neyin zamanı geldi?"

Parmağıyla yukarıyı gösterdi. Yukarı baktığımda ağzım yırtılacak derecede açılmıştı.  Dev bir balon ayıcık aşağı indiriliyordu. Ve içinde de bir sürü hediye ve kağıt vardı.

"D-deniz bu ne ?"

" Hediyem. Şimdiden söyleyim baya uğraştım. Bu yüzden beğenmeme gibi bir şansın yok. Baksana öküz gibi zaten. Neyse ki sonunda halledebildim."

Ayı balon sonunda aşağı inebildiğinde yanına koştum. Bu çok sevimliydi. Balondu ama gerçek bir ayı gibi yapmışlardı. Ve rengi su yeşiliydi.

Sonunda kendimi tutamayıp yanağından öptüm. Biraz gıcırtı çıkardı ama olsun. Deniz bana -deli misin?- bakışıyla beraber, yanında da ayı var onu niye sevmiyorsun? diye trip atarken ben hala ayıyı seviyordum.

"Ohooo tamam yeter, vur dedik öldürdün. Bu kadar beğenmene gerek yok. Hem içindekiler daha güzel. Hadi patlatalım."

Ben gözlerimi pörtlettim ve hormonlarım yine gözlerimi doldurdu.

" Olmaz. Patlatma. Ben ben onu çok sevdim. Hem yazık daha çok şey yaşayacak. Aşık olacak.  Evlenecek. Hı? ıhı ölmesin."
" Bu arada erkek mi kız mı? "

" Ayı Selis. AYI."

" Çüş yavaş gel. Sen bana ayı mı diyorsun? Ayıp ama ya ayıp cidden."

"Evet yani hayır şey ben ayıya ayı dedim. Of beni de delirttin."

Sonunda bana bir tane daha almak şartıyla patlatmasına izin verdim.  İçinden sürüyle hediye karların içine dökülürken, kendimi uzun süreden sonra mutlu hissediyordum.

İlk başta hediyeleri açmamı istedi. Ve ben bir daha şok oldum. Tanıştığımız gün, kahvelerimizi içtiğimiz bardakları almıştı. İnanamıyordum. Bir ona bir bardaklara bakıyordum. Diğer bir hediye de ona verdiğim bandaj ve bana verdiği bilekliği vardı. Ayrılmadan önce ona geri vermiştim. Bir kutuda en sevdiğim parfümünü buldum. Bir de üzerinde bir küre, kürenin içinde kar ve çam ağacı olan bir yüzük vardı. ( Multimedia da var.) En son ki kutu da, bir gün derste kağıttan konuşmuştuk. O kağıdı da saklamıştı. Hepsi o kadar güzeldi ki çocuklar gibi sevinmiştim. Ve bütün bunları saklamış olması bile beni mutluluktan öldürüyordu.

Sıra notlara gelmişti.
* Gözlerindeki ışıltıya tutuldum. O ışıltının ışığım olmasını istiyorum. (Deniz'in çıkma teklifi)
* Senin kokun, benim dünyam oldu. İçime çekemediğim zaman nefes alamaz oldum. (Deniz'e sarılırken söylediğim bir söz)
*Her şeyinle benim ol istiyorum. Artık sana benimsin diyebilmeliyim.(Birlikte olduğumuz gece Deniz'in söylediği söz)
*Belki de herkesi öldürüp sadece seni benim olmaya zorlamalıyım. (Deniz'e yaptığım saçmalıklardan)

Okumam bittiğinde gözlerim çoktan dolmuştu. Bu kadarını değil beklemek, düşünmemiştim bile.

"Bütün bunları sen mi yaptın? Yani her anımızı hatırlıyor musun?" Tam gözlerinin içine baktım. Gözlerinin içinde bir umut vardı. Dudakları hafifçe kıvrıldı.

"İçinde sen olan her anı."

SELAAAM.
YİNE UZUN YAZMAYA BAYA BİR GAYRET GÖSTERDİĞİM BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. YİNE DE ÜZGÜN OLDUĞUM BİR KONU VAR. KENDİNİ BEĞENMİŞLİK OLARAK SAKIN ALGILAMAYIN AMA HİKAYELERİME VE KURGULARIMA GÜVENEN BİRİYİM. DAHA YENİ YENİ HİKAYELERE BAŞLASAM DA İYİ GİTTİĞİMİ DÜŞÜNÜYORUM. AMA NE OY NE DE YORUM GELİYOR. VE BU BENİM ŞEVKİMİ KIRIYOR. BU ARALAR GERÇEKTEN KÖTÜ BİR DÖNEM GEÇİRİYORUM. VE KENDİMİ HİKAYELERİMLE TESELLİ EDİYORUM. AMA OKUYAN VARSA BİLE YANIMDA KİMSE YOK. KÖTÜ VEYA İYİ YORUM İSTİYORUM. İNANIN BU ZOR BİR ŞEY DEĞİL.  SİZİN BİR YORUMUNUZ BENİ NE KADAR MUTLU EDER BİLEMEZSİNİZ. SİZDEN RİCA EDİYORUM EĞER BEĞENİYORSANIZ YADA KÖTÜ BULDUĞUNUZ BİR ŞEY VARSA BANA SÖYLEYİN. BEN BURADA YAZAR OKUYUCU OLARAK DEĞİL HEPİNİZLE ARKADAŞ OLARAK KONUŞMAK İSTİYORUM. NEYSE YİNE ÇENEM DÜŞTÜ. SİZİ SEVİYORUM. HAYIR SAHTE BİR SÖZ DEĞİL CİDDEN SEVİYORUM. İYİ GECELER, BENİ SEVİN.

A Kiss İs A PromiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin