Küçük Melek- 2

64 3 0
                                    

DENİZ'DEN

Duygularım karmakarışıktı. Ne istediğimi bilsem de Selis bunu zorlaştırıyordu.Kırgın olduğunu biliyordum. Ama benim bir parçamı taşıyordu. Bu nefretini biraz da olsa azaltamaz mıydı? Bir evet dese herşeyi planlamıştım zaten. Ailem zengin olduğu için para sıkıntısı çekmeyecektik. Bir ev tutup evlenene kadar beraber yaşayacak ve liseye açıktan devam edecektik. Onu mutlu etmek için her şey hazırdı. Merve abla da bizim yanımızda olacağı için daha kolay olacaktı. Ama tüm bunlar Selis'in elindeydi.

Onu uyurken izlemek çok güzeldi. Huzursuz kıpırdanışları, arada yorganı kafasına kadar çekmesi , çok şirin görünüyordu.Keşke geçmişi silebilseydim. Onu neden terk ettim veya rezil ettim bilmiyorum. Herkes onun hakkında o kadar küçümseyici konuşuyordu ki etkilenmemek elde değildi. Onun bana yetersiz olduğunu düşünmüştüm. Ama zamanla onun kalbimde iz bıraktığını göreceğimi içten içe biliyordum. Pişman olmam uzun sürmemişti. Onun bana yaşattığı her şeyi başka kimsede bulamamıştım. Onsuz yaşamaya çalışmıştım. Fakat kendimi yine onun yanında bulmuştum.

Ona sunduğum teklifi belki bir tuzak olarak belki de mecburiyet olarak görmüştü. İlk başta zaten hayır diyeceğini bildiğim için şaşırmamıştım. Ne olursa olsun o bebek doğacaktı.

" Neden başımda dikiliyorsun?"

"Ağrın falan olur diye yanında olmak istedim." Hayır onu izlemek için yanındaydım.

Yatakta hafifçe doğruldu ve ellerini birbirine kilitledi.

" Sana bu bebek neyi ifade ediyor Deniz?"

"Seni."

" Nasıl yani?"

" Senin gibi masumiyetin simgesi olacak. Ve gücünü senden alacak. Belki o da senin gibi beni affetmeyecek ama ben onu çok seveceğim. O sevdiğim kadından gelen küçük bir melek olacak."

Gözlerini yorgana indirip bir kaç kere kırpıştırdı. Utandığını biliyordum. İlk defa düşüncelerimi gerçekliğiyle ona rahatça söylemiştim.

" Neyse acıktım sanırım."

" Tabi. Ben hazırlamıştım yani bir şeyler söylemiştim. Sen hazırlan bende yemekler için aşağıya gideyim. Kalın bir şeyler giysen iyi olur."

Hafifçe başını salladı. Benimle çok fazla konuşmaya girmiyordu. Anlaşılan sabretmem gereken uzun bir yolum vardı.

Ona güzelce dolu bir tabak hazırlayıp yanına da zorlukla sıktığım portakal suyunu koydum. Hamilelikte bildiğim kadarıyla çok aç oluyorlardı.

Gece internette hamilelikle ilgili bir sürü araştırma yapmıştım. Sigara, alkol ve kahve yasaktı. Annenin yediği besinleri bebekte tatdığı için vitaminli ve yararlı şeyler yemeliydi. Onun dışında mümkün olduğunca ilaç kullanımı olmayacaktı. Ve günde en az 2 litre sıvı tüketmesi lazımdı. Ben bunları düşünürken ayak sesleri geldi.

İlk başta tabaktakilerin çok olduğunu söylese de hepsini bitirmesine benim şaşırmadığım kadar o şaşkındı. Yemek boyunca neredeyse hiç konuşmamıştık. Onu strese sokmak istemiyordum. Bu yüzden zamanı gelince konuşabilirdik.

" Ne kadar burada kalacağız? Merve abla merak eder."

" Merak etme ona haber verdim. Daha hamile olduğunu söylemedim, bunu senden duysa daha iyi olur." Kendini tuttuğunu görebiliyordum. Ne kadar istemediğini söylese de bu bebeği o da seviyordu.

"Bu bebeğe kendini fazla alıştırma."

" Neden böyle yapıyorsun? Neden benim yaptıklarımı ona yüklüyorsun? Seninde onu istediğini biliyorum. Birlikteyken kurduğun hayalleri hatırlıyorum. Beni affet lütfen. Seninle bir hayat kurmama izin ver."

" Nasıl olacağını söyler misin ? Bu bebek doğduğunda ona ne verebileceksin? Bana veremediğin sevgiyi mi? Sen daha kendin çocuksun. Bu bebeği istemiyorsun. Bilmiyorum aklından ne geçiyor ama kesinlikle istediğin ben ve bebek değil."

" Değiştim." Sesim az çıkmıştı. Selis'in söyledikleri o kadar canımı yakıyordu ki, en çok da haklı olmasına üzülüyordum. Ona kendimi savunamıyordum bile.

" Kendini kandırma. Sen kötülükten başka bir şey düşünmezsin. İnancım yok sana anlamıyor musun?" Artık bağırıyordu. Birden iki büklüm olup yere çöktü ve acıyla inlemeye başladı. Ona zarar vermiştim kahretsin.Yere çöküp yüzünü ellerimin içine aldım.

" Özür dilerim. Gerçekten özür dilerim." Bir yandan ağlayıp bir yandan elimi sıkıyordu. O kadar kuvvetlice sıkıyordu ki çektiği acıyı tahmin etmek zor değildi.

Onu kucağıma alıp koltuğa oturdum ve üstümüze battaniyeyi alıp onu iyice sarmaladım. Reddedemeyecek kadar kötüydü. En sevdiği şeyi yani Ada'yı kollarına verdiğimde ona sıkıca sarılıp uykuya daldı. Bu bebek onun herşeyiydi. Yeri geldiğinde onu öpüyor, kokluyor yeri geldiğinde ona sarılarak ağlıyordu. Bu bebek onun güvendiği tek nesneydi. İhanete uğramayacağından emin olduğu tek şey.

Kollarımda bebeğimizi taşıyan bir kadın ve küçücük oyuncak bebeğine güvenle sarılmış bir kız çocuğu vardı. Bu haliyle ona daha fazla aşık oluyordum. Artık ondan ayrılamaz hale gelmiştim.

A Kiss İs A PromiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin