"Burası annenin kafesi mi? Kafeniz mi var?"
"Evet. Yaklaşık 2 yıldır buranın sahibi annem. Dizayn, renkler ve isimse bana ait." Gülümsemiştim. Unutmamıştı ve hatta beni hep hatırlayabilmek için burayı böyle dizayn etmişti. Biz konuşurken yanımıza bir kız geldi. Burada çalıştığı kıyafetlerinden belliydi.
"Merhaba Hoseok. Bir süredir gelmiyorsun merak ettik açıkçası." dedikten sonra bana döndü. "Merhaba. Sanırım sen Hoseok'un yeni bir arkadaşısın."
"Eski desek daha iyi olur. Yeni tanışmadık. Eskiden ayrılan yollarımız yeniden kesişti." Hoseok kıza gülümseyerek bu cevabı vermişti.
"Oh ne kadar güzel. Peki ne alırsınız?"
"Biraz bakalım ona göre karar veririz Hwayoung unnie."
"Tamamdır. O zaman ben diğer müşterilerle ilgileniyorum. Seçtiğiniz zaman seslenirsiniz." Gülümseyerek gitmişti. Görünüşe göre Hoseok'un çevresi biraz genişti. Benim aksime.
"Al burada yazıyor hangi yiyecek ve içeceklerin olduğu." Bana uzattığı menüyü aldım ve neler olduğuna baktım. Söylemeden geçemeyeceğim ama menüler bile siyah, beyaz ve mordan oluşuyordu. Buraya bayılmıştım. Kesinlikle sahil ve parkın yanına burasını da ekledim!
Çalışanların beni görmekten bıkacağından eminim.
"Ne içeceksin? Ben bir şey içmeyeceğim." Sözleriyle Hoseok'a döndüm. Bana bakıyordu. Benim de canım bir şeyler içmek istemiyordu.
"Ben de içmeyeceğim. Hem burada daha çok vakit geçireceğimiz için sorun olmaz." Gülümsemişti. Gülümsemesiyle birlikte dudağının kenarındaki minik gamzeleri ortaya çıkmıştı. Ama daha sonra gülümsemesi aklına bir şey gelmiş gibi bir anda sönmüştü.
"Yoongi... Hiç düşündün mü bilmiyorum ama... Sence neden dünyaya düştük?" Sessizce sorduğu soruya cevap aramıştım birkaç saniye. O da mı bilmiyordu yani? O zaman kim biliyordu?! Buraya düşmemizin nedenini öğrenmek hakkımız değil miydi?
"Bilmiyorum ama bu lanet olası yere neden düştüğümüzü bilmeye hakkımız olduğunu düşünüyorum." Sessizce verdiğim cevap onun beklediği cevap değildi anlaşılan.
"Nasıl öğrenebiliriz ki?"
"Bilmiyorum ama... Bir şekilde öğrenmeliyiz işte Hobi. Bu iş canımı çok sıkmaya başladı çünkü. Geri dönmek istiyorum artık. Dediğim gibi dünya hayallerimizdeki gibi toz pembe değil."
"Yoongi... Ben burayı çok sevdim aslında. Sadece neden senden koparıldığımı merak ediyorum..."
"Sevmek? Burayı mı? İnsanların sadece çıkar için arkadaş olduğu bir yeri mi sevdin cidden?"
"Hadi ama Yoongi herkes düşündüğün gibi değil."
"Bak Hoseok. Onlarla sen istediğin için arkadaş oldum. Sen varsın diye güveniyorum onlara. Ama bir her an sana ihanet edeceklermiş gibi geliyor bana." Bana beni anlamıyormuş gibi baktı.
"Bak ne Jungkook, ne Taehyung ne de Namjoon asla bana ihanet etmez. Ben yeni tanışmış olsam da Jimin de aynı şekilde ihanet etmez."
"Nereden biliyorsun ki?"
"Çünkü onlarla uzun süredir arkadaşım Yoongi. Jimin'le de Jungkook uzun zamandır arkadaş. Bu yüzden onlara güveniyorum."
"Ama ben onlarla yeni tanıştım ve güvenmiyorum. Bir şey yapabilir misin bu konu hakkında?"
"Evet. Onlara güvenmeni sağlayabilirim."
"Yap o zaman J-Hope. Onlara inanmamı sağla." Sözlerime karşı ayağa kalkmış, yanımda durmuş ve elini bana uzatmıştı.
"Sağlayacağım. Hadi gel benimle." Bana uzattığı elini tuttum ve ayağa kalktım.
"Hadi gidelim. Sahil kenarında daha iyi olur." Sözlerinden sonra demin yanımıza gelen kızın olduğu tarafa doğru baktım. "Unnie biz Yoongi'yle sahile gidiyoruz Jungkook'lar gelirse söylersin. Onlarla gittiğimiz yerde olacağız."
"Tamam Hoseok. Gelirlerse söylerim. Siz eğlenmenize bakın." Hwayoung unnienin gülümseyerek söylediklerine karşı Hobi'de gülümsemişti. Çok güzel gülüyordu. Gözlerim gülüşünde takılı kalırken yüzü bana geri döndü.
"Hadi gidelim Suga. Suga? Suga sana diyorum. Yoongi? Heeeeeeeey!" Hoseok'un sesiyle sıçramıştım. Gülüşüne daldığım için duymamıştım onu. Daha doğrusu duymuştum ama cevap verememiştim.
"Ta-tamam hadi gidelim." Gülümsemiş ve yürümeye başlamıştı. Elini tuttuğu için beni rahatça yönlendiriyordu.
15 dakika kadar tek kelime etmeden yürümüş ve sahile varmıştık. Ama beni sürüklemeye devam ediyordu. Sahilin en kenarındaki kayalıklara gelmiştik.
"Gir hadi." demişti Hoseok bir insanın biraz zar zor geçebileceği bir deliği göstererek.
"Merak etme Yoongi içeride mağara gibi bir yer var. Hem orada daha rahat konuşuruz." Söylediklerine başımı salladım ve delikten içeri girdim. Yarım dakika sonra mağara gibi bir yere gelmiştik. Bu sahile hep gelirdim ama burada böyle bir yer olduğu aklımın ucundan bile geçmezdi. Ben etrafa bakınırken gözlerim karanlığa alışmaya başlamıştı. Biraz ışık geliyordu ama burayı tam olarak aydınlatamıyordu gelen ışık. Gözlerim tam ortamın karanlığına alıştığında etraf biraz aydınlandı.
"Böyle daha iyi." Arkama döndüğümde gri renkli bir gemici fenerini açmış bana doğru gelen bir Hoseok ile karşılaştım. Burası oldukça genişti. Denize yakın olan kayanın yanlarından ve altından su giriyordu ve dalgaların kayaya çarpma sesi çok huzur veiriciydi. Zemin kum değil kayaydı. Üstümüzde duran kayanın üstünde yürüyen insanların ayak sesleri ve konuşmaları duyuluyordu. Bu bana olası bir paralel evreni düşündürttü.
İnsanlar melekleri değil de melekler insanları göremiyor ama duyuyormuş gibi...
"Yoongi biliyorum arkadaşlarıma güvenmek istemiyorsun ama onlar benim kardeşim gibiler. Bana çok yardımcı oldular..." Hoseok'un sesiyle düşüncelerimden kurtulmuş ve onun söylediklerine odaklanmıştım.
Hoseok'un anlatımıyla
"Yoongi biliyorum arkadaşlarıma güvenmek istemiyorsun ama onlar benim kardeşim gibiler. Bana çok yardımcı oldular..." Söylediklerimle gözlerini dalga seslerinin geldiği yerden ayırmış ve gözlerime bakmıştı.
"Ve yine biliyorum burayı sevmiyorsun. Ama ben seviyorum ve sana buranın iyi yanlarını da göstermek istiyorum. Tabii sen de istersen ve arkadaşlarımla arkadaş olursan. Emin ol ki seni yüz üstü bırakmayacaklar." Aslında burayı ben de sevmiyordum. Burada kalmak istememin tek nedeni kovulduğumuz yani istenmediğimiz o yere geri dönmemek ve arkadaşlarımı yalnız bırakmamaktı. Onlar için burayı sevmeye çalışıyordum. Ve bir de Yoongi için. Çünkü burayı sevmeyip geri dönmeyi fazlasıyla istersem geri dönebileceğimi biliyordum...
"Bana yaptıkları iyilikleri anlatmayacağım. Çünkü hangi birini anlatsam bilemiyorum. Onlar bana aile oldular Yoongi. Onları bırakamam..."
"İstesekte geri dönemeyiz zaten biliyorsun." Dönebiliriz... Bunu demeyi çok istiyorum ama arkadaşlarımı yani ailemi bırakamazdım...
"Biliyorum..."
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Merhaba!
Nasılsınız?
Bölüm nasıldı?
Evet işleri karıştıracağım fdlfllsşfksşdksşf
Ama karışmasa olmazdı çünkü diğer türlü doğru düzgün devam ettiremezdim kurguyu- neyseğğğğğ evet sadece olayların karışacağını bilseniz yeterli
Evet söyleyeceğim başka bir şey yok-
Kendinize iyi bakıııııııııınnnnnnn!
Sonraki bölümde görüşürüz~👋👋👋
DÜZENLENDİ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞMÜŞ MELEKLER//SOPE//
FantasyYoongi ve Hoseok cennete çok iyi anlaşan iki küçük melekti. Ama bir gün ikiside cennetten dünyaya, ayrı yerlere, düştüler. Yoongi, Min ailesinin; Hoseok, Jung ailesinin yanında büyüdü. Ama üniversitede tekrar karşılaşacaklarını kim bilebilirdi ki?