"Hoseok? Nereye?" Arkamdan gelen sesle Jungkook'a dönmeden cevap vermiştim.
"Odama gidiyorum."
"Hayır Hoseok yemek hazır. Odana falan gitmiyorsun." Bayan Jeon'un sesiyle arkama dönmüştüm.
"Aç değilim bayan Jeon yine de teşekkür ederim. Derslerime çalışmam lazım."
"Tamam ama eğer acıkırsan söylemen yeterli." Bayan Jeon'un gülümsemesine karşılık vermiş ve iyi akşamlar diyerek odama doğru yönelmiştim. Arkamdan gelen Jungkook'un ayak seslerini duymuş ama aldırış etmeden odama gidip kapıyı kapatmıştım.
"Tanrı aşkına Hoseok sen iyi misin?" Arkamdan odama giren Jungkook'a dönmüştüm ve odama girdiğim an dolmaya başlayan gözlerimi saklamaya gerek duymamıştım.
"Jungkook... Ben sizi bırakmak istemiyorum..." Sol gözümden bir yaş yanağımdan kayıp gitmişti. Sonra diğer gözümden de bir yaş yanağımdan kayıp gitmişti.
"Bırakman gerekmiyor zaten Hoseok." demişti yanıma gelip bana sarılırken.
"Ama Yoongi sizinle arkadaş olmak istemiyor ve geri dönmek istiyor. Burayı sevmiyor..." Ona sarılmış ve hıçkırıklarımı bastırmaya çalışmıştım. Bay ve bayan Jeon'un ağladığımı duymasını istemiyordum.
"Ama geri dönmeniz imkansız. Yoksa... Hoseok cennete geri dönmenizin bir yolu mu var?" Jungkook'un şaşkınca sorduğu soru üzerine onu başımla onaylamıştım...
"Var ama o bunu bilmiyor. Ben de dünyaya düşmeden önce bir kitapta okumuştum. Ama onun okumadığına eminim. Çünkü geri dönüş olduğunu bilmiyor ve ona söylemek istemiyorum." Bana daha da sıkı sarılmıştı.
"O bilmiyorsa bir sorun yok Hobi... Söylemezsen bir şey bilmez." Dedikleriyle olumsuzca kafamı salladım.
"Ondan bir şey saklamak istemiyorum ama bir yandan da geri dönmek istemiyorum. Orada bir şeyden dolayı istenmemiş ve dünyaya gönderildik zaten... Hem sizi de yalnı-"
"Bizi düşünme artık Hobi. Kendini de düşün." Jungkook'a daha sıkı sarıldım ve ağlamamı bastırmaya çalıştım. Yoongi'den bunu saklamak benim için zor olacaktı. Ondan daha önce bir şey saklamamıştım ve birinden bir şey saklamayı da sevmiyordum. Jungkook omuzlarımdan tutup beni biraz ittirmiş ve yüzüme bakmıştı.
"Sen neyi istiyorsun? Sadece sen. Bizi düşünmeden cevap ver lütfen." Sözleri üzerine gözlerimi kapatmış ve düşünmüştüm. Sahi ben ne istiyordum?
"Ben... Ben galiba kalmak istemiyorum. Geri dönmek istiyorum..." diyerek gözlerimi açmıştım. Jungkook'un üzüleceğini düşünüyordum ama Jungkook gülümsüyordu.
"O zaman gidebilirsin Hoseok. Zaten burada gerçekleştirmek istediğin tüm her şeyi gerçekleştirdin. Kalmak istemiyorsan bunu cidden anlayabilirim." Anlayışlı olması beni mutlu ediyordu. Ona sarıldım ve içimden bu kadar anlayışlı olduğu için çok kez teşekkür ettim. Dünyaya düştüğümden beri en çok yanımda olan kişiydi. Melek olduğumu biliyordu. Yoongi'yi, onu ne kadar sevdiğimi, her şeyimi biliyordu... Burada sadece onlar ve Yoongi için kalmak istediğimi biliyordu. Kalmak istemeseydim ve geri dönmemin bir yolu olmasaydı bir şekilde yine de bir şekilde gideceğimi de çok iyi biliyordu...
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Selağm!
Nasılsınız?
Bölüm nasıldı?
Evet kimse dünyada kalmak istemiyor. Kim kalmak ister ki zaten? Neyseğğğğğ
Başka bir şey söylemeyeceğim galiba... Evet söyleyeceğim bir şey yok!
Sonraki bölümde görüşmek üzere 👋👋👋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞMÜŞ MELEKLER//SOPE//
FantasyYoongi ve Hoseok cennete çok iyi anlaşan iki küçük melekti. Ama bir gün ikiside cennetten dünyaya, ayrı yerlere, düştüler. Yoongi, Min ailesinin; Hoseok, Jung ailesinin yanında büyüdü. Ama üniversitede tekrar karşılaşacaklarını kim bilebilirdi ki?