İthaf edildi: yanlz1Ninocanss
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Akşam yemeğimden sonra Hoseok ve ben benim odama gitmiştik. Yaklaşık 5 dakikadır sessizce oturuyorduk. Sıkılmışçasına oturduğu yatağımdan kalktı ve yanıma geldi. Çalışma masama oturdu.
"Sıkıldım... Hadi çizdiğin resimleri göster bana." Hiçbir şey olmamış gibi konuşmuştu.
"Tüm hepsini gördün zaten Hobi. Başka çizmedim..."
"Ama sıkılıyorum... Bir şeyler konuşalım..."
"Woojin'le ne konuştunuz? Hangi yalanları anlattı sana?" Gözlerini devirdi.
"Woojin'le konuşmadım çünkü sen gittikten sonra Bayan Jung aradı. Woojin'le buluşmamı ertelemek zorunda kaldım. Ve o bana yalan söylemiyor Yoongi." Hemen önünde duruyordum aslında şuan... Onu farketmiştim. O masamda oturuyordu, oturduğum sandalyeyi ise kendine doğru döndürerek önüne çekmişti. Böyle bir şeye nasıl cesaret ettim bilemiyorum ama bir anda ayağa kalktım ve ellerimi Hoseok'un iki yanına koyarak hareketlerini kısıtladım.
Bir anda ve istemsizce yapmıştım bunu.
"O sana hep yalan söyledi. O olay da bir kaza değildi. Her şeyi Soomin nuna ve Eonjin nuna planladı." Kelimeler kendiliğinden çıkıyordu ağzımdan.
"Woojin onlar için her şeyi yapabilecekti. Bu yüzden ona yaptırdılar her şeyi. Ve beni sevmemişti zaten..." Yavaş yavaş ona yaklaşmıştım sözlerimi söylerken...
"Y-Yoongi çok ya-yakınsın..." Çekilmek istemiyordum... Çok garipti ama çekilmek istemiyordum...
"Yo-Yoongi..." Yavaşça geri çekildim ve sandalyeye geri oturdum. Yanakları kıpkırmızı olnuştu. Benimkilerin de kızardığına emindim.
"Bö-böyle bir şey yap-mana gerek yoktu Suga..."
"Biliyorum..." Bir anda yapmıştım aslında...
"Yanakların kıpkırmızı olmuş." Yanaklarıma bakarak söylemişti bunu.
"Seninkiler de az kırmızı değil Hobi." Ona yakın durmak hoşuma gitmişti, kabul ediyorum. Ama onun hoşuna gitmemiş gibi kıpırdanmıştı...
"Sesin rahatsız olmuşsun gibi geldi demin... Ve rahatsızmışsın gibi kıpırdanıyorsun olduğun yerde."
"Ha-hayır olmadım... Sadece bir anda yaklaştın..." Gülümsedim... Rahatsız olmadığını bilmek iyi gelmişti aslında.
"Yoongi... Neden bana yaklaşmandan hoşlandım..? Yani... Bilemiyorum... Bu çok ga-"
"Hoseok..." diyerek sözünü kestim. Emin olmuştum her şeyden... "Seni seviyorum..." Gözleri şaşkınlıkla açılmış ve parlamıştı resmen.
"N-ne?" Ne anlamda dediğimi anlamıştı.
"Seviyorum işte Hoseok. Cidden garip geliyor... Gay değilim, eminim buna. Ama seni seviyorum." Yavaşça masamdan indi ve yanıma geldi.
"Yoongi bu garip bir şey değil ki..." Yavaşça yüzüme doğru eğildi. "Ben de seni sevdiğimi söylesem? Ne derdin buna?" Seni sevdiğimi mi dedi? Yoksa ben duymak istediğimi mi duyuyordum..?
"H-Hobi..." Yavaşça yüzüme eğilmişti.
"Öpebilir miyim Yoongi?"
"Sormana gerek yok ki Hoseok." Söylediklerimle daha da eğildi. Tereddüt eder gibi yavaşça eğiliyordu.
"Yoongi... Ya bizi böyle görürlerse...
"Konuşmaya daldılar Hobi... Gelecek olsalar şimdiye gelirlerdi..." diyerek sol elimi beline koyarak kendime doğru çektim. Bu hareketimle kucağıma oturmuş ve ellerini omuzlarıma yerleştirmişti. Bu sefer yavaş yavaş değil normal bir şekilde eğilmiş ve beni öpmeye başlamıştı. Anında karşılık vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞMÜŞ MELEKLER//SOPE//
FantasyYoongi ve Hoseok cennete çok iyi anlaşan iki küçük melekti. Ama bir gün ikiside cennetten dünyaya, ayrı yerlere, düştüler. Yoongi, Min ailesinin; Hoseok, Jung ailesinin yanında büyüdü. Ama üniversitede tekrar karşılaşacaklarını kim bilebilirdi ki?