Yoongi'den
Hoseok ile yemek hazırlarken aklım hâlâ Seokjin hyungun anlattıklarındaydı. Her şeyi nasıl biliyordu?
Nasıl haberdardı benden ve Hoseok'tan. Ne demek Soomin ve Eonjin nuna bize zarar vermek istiyor?
Kafam aşırı karışıktı.
"Suga iyi misin? Dalgınsın sanki."
"Oh iyiyim Hobi merak etme."
"Tamam..." Yalan söylediğim belli oluyordu, biliyordum. Yine de iyi olduğuma inandırmak istiyordum kendimi. Bu yüzden ona da böyle söylemiştim.
••••••••°°°°°°°°••••••••
"Kapatayım mı televizyonu? Uykun geldi herhalde. Gözlerini açamıyorsun bile." Sözlerime karşılık kafasını hayır anlamında sallayan sevgilime kıkırdamaktan başka bir şey yapamadım.
Televizyonu kapattıktan sonra yavaşça ayağa kalktım ve dikkatlice Hoseok'u kucağıma alarak odama doğru yürüdüm. Böyle bir durum yaşayacağımızdan korktuğum için kapımı açık bıraktığım için şükretmiştim. Odaya girip Hobi'yi yatağıma bıraktıktan sonra salona geçtim ve koltuğun üstündeki cips kasesiyle birkaç içeceği -içeceklerin çoğu Sprite'tı, hepsini de Hobi almıştı- aldıktan sonra mutfağa götürdüm, elimdekileri tezgaha bıraktıktan sonra koltuğun üstünde bıraktığım pikeyi alarak odama geri döndüm. Pikeyi armut koltukların yanına doğru atıp kapıya sırtını dönmüş Hoseok'un arkasına uzandım. Yavaşça eğilip yüzüne baktığımda aslında uyumadığını fakat uyuyor numarası yaptığını farkettim.
Oyun mu istiyordu? O zaman istediğini alacaktı.
"Jungkook yürü git başımdan." diye mırıldandı arkasından ona sarıldığımda. Kıkırdamamak için zor duruyordum aslında şuan. Uyuduğunu sansam bir anlığına kalp krizi bile geçirebilirdim bu sözüyle ama şuan içimden sadece gülmek geliyordu. Kendimi toparlayıp kulağına eğilerek konuşmaya başladım.
"Benim sevgilim, Jungkook değil." Sonrasında ise yüzümü boynuna gömüp birkaç öpücük bırakmıştım boynuna.
"Kook, uykum var siktir git." Sesi cidden uyurken mırıldanıyormuş gibi çıkıyordu. Ama yüzü kendini ele veriyordu. Aslında bunu takdir etmek lazımdı. Sesini bu kadar iyi kullanması takdire şayan bir şeydi bana göre.
"Kook değilim diyorum ya J-Hope; Suga ben, sevgilin." Yavaşça bana doğru döndü ve halinden memnunmuş gibi birkaç mırıltı çıkarttı. Sonrasında ise aniden üstüme çıktı ve beline sardığım ellerimin bileklerinden tutarak yastığın üstüne, kafamın hizasına yerleştirdi. Tanrım, cidden böyle mi oynamak istiyordu?
"Sevgilin hm?" Sözlerine gülümsemekle yetindim. Oyununu anladığımı fark etmemesi daha da eğlenmesine neden oluyordu eminim ki. Gerçi asıl eğlenen o muydu yoksa ben miydim bu tartışılırdı.
"Sevgilin miyim gerçekten? Ama ben bir teklif falan almadım?" Oyunculukla konuşup dudaklarını büzdüğünde gülmemi içimde tutamadım. O bana tuhaf tuhaf bakarken bileklerimi ellerinden kurtardım ve belinden tutarak yatağın diğer tarafına dönerek sırtının yatakla buluşmasını sağlamıştım. O daha ne olduğunu tam kavrayamadan bileklerini tutup kafasının üstünde tek elimde sabitlemiş, diğer elimi ise çenesine yerleştirmiş kalp şeklindeki dudaklarını okşamaya başlamıştım.
"Hatırlatırım dün akşam bana 'Seni öpebilir miyim Yoongi' diyen sendin, Hobi. Bu bir teklif sayılır, değil mi?" dediğimde gözlerini kırpıştırmış ve şaşkın bir biçimde bana bakıyordu.
"Uyuma rolünü fazla beceremiyorsun sevgilim. Ama emin ol seni daha önce uyurken görmesem inanırdım." Sonunda tam olarak kavramıştı olanları. Gerçi şuan ikimiz de öylece birbirimize bakıyorduk.
Hoseok'un bacaklarının arasında onun üstüne eğilmiş bir şekilde duruyordum. Bir elimle çenesinden tutuyordum diğer elimle de bileklerini kafasının üstüne sabitlemiştim. Tanrım, sırf bir oyun için bu pozisyona mı gelmiştik?!
"Bu ortamın bozulmasını istemiyorum." Bir anda dudaklarımın arasından çıkan kelimeler ile Hoseok'un yanaklarının kızarması bir olmuştu. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan ve oldukça yavaşça dudaklarına eğildiğimde gözlerini sıkıca kapattı. Dudaklarımı dudaklarına değidirdiğim anda kapının zili çalmıştı. Biraz Hoseok'tan uzaklaşıp bu saatte kimin geleceğini düşündüm. Ailem olamazdı çünkü bu gece gelmeyeceklerdi. Seokjin hyung desem zaten olamazdı.
"Yoongi kapıya bakmayacak mısın-?"
"Boşver, çalar çalar gider. Hem bu saatte uyuyoruz biz, çaktırma." dediğimde güldü. Tekrardan aramızdaki mesafeyi kapattım ve dudaklarımız tekrar birleştiği anda yine zilin sesi kulaklarımı doldurdu.
"Bence aramızdaki elektriklenme etkiliyor zili, başka açıklaması olamaz bunun!" diyerek minik bir sinirle Hoseok'un üstünden kalktım ve kapıya doğru yürüdüm. Kimdi ki gecenin 12.30'unda kapıya dayanan bu şahıs?
"Siktir ya." Kapının deliğinden gördüğüm kişi ile söylediğim tek cümle bu olmuştu.
"Kim gelmiş Yoongi?"
"Jungkook gelmiş." Sesim bıkkın çıkmıştı. Okulda ve günlük hayatımda gördüğüm yetmezmiş gibi bir de evime gelmişti çağırmamamıza rağmen. Zile bir kere daha bastığında gitmeyeceğini anlayarak kapıyı açtım.
"Merhaba, Jungkook." Sesim sorgular gibi çıkmıştı. Soru sormama gerek kalmadan da cevaplamıştı zaten merak ettiğim şeyi.
"Merhaba hyung. Hoseok telefonunu kayalıklarda unutmuş biz de yeni dönüyorduk senin de numaran bizde olmadığı için arayıp haber veremediğimiz için şimdi getirebiliyorum." Gülümsedim ve bana uzattığı telefonu aldım.
"Teşekkürler." Sonrasında Hoseok'a birkaç şey anlattı ve gitti. Tabii bu yaklaşık yarım saat sürmüştü. Tabii ki saat 1'di, tabii ki sadece uyuyacaktık.
Yani Hoseok'un tatlı utanışlarını göremeyecektim. (Ve şuan klavyemdeki Hobi'nin Jack in Box için paylaşılan ilk teaser fotoğrafıyla bakışıyorum, evet arkadaşlar tatlı MFNSLKGŞSKGKK)
••••••••°°°°°°°°••••••••
Helloooo
Nabersiniz?
Bölüm nasıldı?
Yavaş yavaş olaya giriyoruz ama ben girmek istemiyorum aslında TT
Her an smut yazabilirim Sope ikilisine hiç belli olmaz sağım solum falan- neyseh sadece haberiniz olsun diye söyledim hani yazmayadabilirim
Kendinize iyi bakınn
Görüşürüz 👋🐚🦋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞMÜŞ MELEKLER//SOPE//
FantasyYoongi ve Hoseok cennete çok iyi anlaşan iki küçük melekti. Ama bir gün ikiside cennetten dünyaya, ayrı yerlere, düştüler. Yoongi, Min ailesinin; Hoseok, Jung ailesinin yanında büyüdü. Ama üniversitede tekrar karşılaşacaklarını kim bilebilirdi ki?