Bölümde sövmek serbest. Lütfen Woojin'e olan tüm nefretinizi kusun hanımelilerim. Hem gerçek hayatta yaptığı şeyler yüzünden olan nefretinizi hem de bu bölümde olanlara. (Fazla bir şey olmuyor ama sövün lfsşkfsşmflsöd)
Woojin'in anlatımıyla
Seokjin'den nefret ediyorum! Ondan ve o arkadaşlarından, hepsinden! Özellikle de Yoongi'den. Herkes o kısa olduğu için onunla uğraştığımı sanıyordu. Ama olaylar çok daha farklıydı. Bunu sadece ikimiz biliyorduk.
"Ne var yine Woojin?" Karşımdaki kısa bedenin sorusuyla gözlerimi etraftan çekip ona çevirdim.
"Senden nefret ediyorum." Gözlerini devirmişti sözlerime karşı.
"Duygularımız karşılıklı merak etme. Hem bu en iyi bildiğim şey."
"Nedenini biliyorsun..." Kafasını evet anlamında salladı.
"Biliyorum... Yaptıklarına değdi mi peki? Sende atıldın ben ve Hoseok gibi." Arkamızdaki masadaki sesler Hoseok ismini duyduğu anda susmuş ve bize doğru dönmüştü. Biri hariç.
"Değdi... Artık hiç şansın yok çünkü." Kafasını alay edercesine iki yana doğru salladı.
"Ama artık seninde yok. Soomin nuna için her şeyi yapabileceğimi biliyorsun." Alay edercesine kıkırdadı.
"Onun bizden önce dünyaya sürüldüğünü unuttun galiba Woojin..."
"Sana öyle dediler Yoongi. Onu hep gördüm. Sen buna inan istediler. O her zaman oradaydı." Arka masadan biri kalktı ve yanınıza doğru geldi. Şuan bunları konuşmak yanlıştı belki de ama bu konuşmayı yapmalıydık.
"Üzgünüm Woojin ama Soomin unnie dünyaya sürüldü. Yani hiçbir şey mümkün değil. Şimdi buradan ya gidersin ya da ben seni zorla götürürüm." Bunu diyen kişiyi tanıyordum... Hem de çok iyi tanıyordum...
"Mina nuna?" Beni her zaman uyarmıştı. Her şey için, yaptıklarımı yapmamam için. Her şey ama her şey için... Ama hiç dinlememiştim onu. Kafasıyla kapıyı gösterdiği zaman hışımla kalktım oturduğum yerden.
"Büyümüşte dikleniyor bir de?" dedi tek kaşını kaldırarak. Bunun ne anlama geldiğini anlamıştım. Şuan müsait bir yer değil ama olsaydı seni döverdim anlamına geliyordu.
"Söylediklerimi ikiletme ve git buradan Woojin." Hışımla kalksamda yavaş bir şekilde oradan ayrıldım. Telefonum çaldığında cebimden çıkarttım ve arayana baktım. Eonjin nuna arıyordu. Hızlıca aramayı açtım ve telefonu kulağıma doğru götürdüm.
"Soomin başarısız olacak gibi Woojin."
"Soomin nuna da dünyaya sürgün edilmiş nuna." İkimizinde aynı anda söylediği cümlelerle donakalmıştık.
"Woojin sen beni dinlemiyor musun? Ah biliyordum. Soomin'in dünyaya sürüldüğünü çok kez söyledim!" Bağırışıyla anladım ki en az 10 kere bunu söylemişti.
"Her neyse nuna... Neden başarısız olacakmış Soomin nuna?"
"Seokjin... Hiçbir şey yapmayacağını söylemiş ona."
"Ona güven olmaz zaten. İyilik meraklısı."
"Konuyu saptırma Woojin! Ona olan nefretini sonraya sakla! Her neyse... Seokjin ile işbirliği yapman gerekecek."
"Hayatta olmaz!"
"Yatağında olmaz!" Bundan nefret ediyorum... TEK EVİMİN ONUN YANI OLMASINDAN NEFRET EDİYORUM!
"Tamam Eonjin nuna..."
"Aferin Woojin. Şimdi... Geri gel. Bu gece Seokjin'de gelecek ve yapacaklarınızı anlatacağım." İçimden şansıma sövüyordum. Neden ben? Neden Hyunjin, Jisung veya Chan falan değil de ben yani?
"Tamam nuna..." HAYIR NUNA!
"Hızlı ol Woojin. Fazla zamanın yok. 10 dakikaya burada ol."
"Geliyorum..." Telefonu yüzüme kapattı. Başım yere eğikti. Bu yüzden önümdeki kişiyi görememiştim ve çarpışmıştık. Telefonum yere düşmüştü. Karşımdaki de sendelemişti. Hızla kafamı ona çevirdim. O ise bana bakmadan hızlıca yere eğilip telefonumu yerden aldı. Kırılmamıştı... Telefonumu aldıktan sonra hızla doğruldu ve telefonumu bana uzattı.
"Özür dileri-" derken gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Woojin?!"
"Hoseok?!" Yaptıklarımdan haberi yoktu... Bana güvenmesi az zaman alacaktı...
"Konuşmayı cidden çok isterdim ama gitmem lazım Hoseok. Üzgünüm. Yarın şuradaki kafede buluşup konuşalım mı? Saat sana kaç gibi uygunsa buluşabiliriz."
"Öğleden sonra buluşabiliriz. Her neyse benim de gitmem lazım zaten. Görüşürüz." diyerek yanımdan geçip gitti. Bende hızlı bir biçimde eve doğru gitmeye başladım.
Hoseok cidden saf biriydi ve herkese hızlıca güvenirdi...
Çokta fazla gülerdi.
Yazık olacak...
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Merhaba!
Nasılsınız?
Bölüm nasıldı?
Buraya bölüm yazmayı özlemişim. İkide bir nasıl bir bilinçaltına sahip olduğumu sorgulayan canum arkadaşım Nissi sağolsun ilham geldi ve yazdım. Darısı The Coffie'nin başına
THE COFFIE'YE ESKİDEN ÇEREZ YER GİBİ BÖLÜM YAZIYORDUM AMA ŞİMDİ YAZAMIYORUM AĞLAYACAĞIM! (Şimdi bölüm yazmaya gidiyorum zaten hem buna hem de The Coffie'ye ha bir de Blue'ya ama önce Düşmüş Melekler hlsşngs)
Buraya da öyleydi. Tabii kitabı en baştan sona kadar tekrar okuyunca nedense ilham geldi-
The Coffie'yi ezberlediğim için sıkıyor tekrar okumak maalesef TT
O yüzden ilham gelmiyor sanırım föskgnsömf
Her neyse... Bu arada şey... Ben yavaş yavaş bir sürü fandoma girmek istiyorum-
Ama zamanım yok. Malum, LGS... Test çözmeye bile zamanım olmuyor. Evde hiç duramıyorum çünkü... (Şumina, Omce, Blünk, Army, Moa ve Stay hariç bür sürü fandoma girmek istiyorum ki saydıklarımda oldupum için girmeme gerek yok- NASIL BİR CÜMLE BU YA UF GLSLNGLSGLD)
Test çözmeye bile zamanım yokken nasıl bölüm yazabildim orasını pls sorgulamayın çünkü bende bilmiyorum fösçngösmfösöd
Neyseeeğ... Başka bir şey yok söyleyeceğim.
Kendinize cici bakınnn!
Bir sonraki bölümde görüşmek üzereeeeee💜🍫
DÜZENLENDİ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÜŞMÜŞ MELEKLER//SOPE//
FantasyYoongi ve Hoseok cennete çok iyi anlaşan iki küçük melekti. Ama bir gün ikiside cennetten dünyaya, ayrı yerlere, düştüler. Yoongi, Min ailesinin; Hoseok, Jung ailesinin yanında büyüdü. Ama üniversitede tekrar karşılaşacaklarını kim bilebilirdi ki?