Bölüm 1: White Soul

1.4K 88 25
                                    


Natasha salondan geçerek mutfağa ilerlemiş ve kendisine bir kase yulaf hazırlayarak salona geri dönmüştü. Sabahın köründe yaptığı antremandan sonra duşunu almıştı. Şimdi de kahvaltı sırasıydı. Kahvaltı yapmazsa Steve'in başında saatlerce konuşacağını biliyordu. Onu sandalyeye bağlayıp ağzını bantlayabilirdi ama yorgundu. Antremanı yeni bitirmişti sonuçta. Bir de Captin America'yı dövmekle uğraşamazdı.

Natasha televizyonu açtığında salona ıslak saçlarla giren Steve ve Bucky'i gördü. En az kızıl kadın kadar erken kalkan biri de varsa onlar Steve ve Steve'e eşlik etmek için kalkan Bucky idi. Onlar Natasha'dan biraz daha geç kalkyorlardı. Aslında Natasha Tony'nin buna nasıl göz yumduğunu anlayamıyordu. Gerçi o da kocasının yanından kalkıp gitmesinden memnun değildi.
Steve ve Bucky kahvaltılarını alıp salonda Natasha'ya katılmıştı. Bucky ve Natasha'nın gözleri bir saniyeliğine birbirlerine değmişti. İkisi de geçmişi hatırlıyordu. Bu konuda konuşmamışlardı. Gerçi antremanlar dışında hiç konuşmamışlardı. Eninde sonunda bir gün bu konu konuşulacaktı. Bunu ikisi de biliyordu.

Bucky Natasha'yı hatırladığında kızıl kadın Bruce ile bir flörtleşme yaşıyordu ama bu bitmiş gibiydi. Tuhaf bir durumdu ama ikili arkadaş olarak daha iyi gibiydiler. Bucky ise Natasha'nın hayatına müdehale etmek istemiyordu. Onun Bruce ile flörtleştiğini öğrendiğinde bu kararı almıştı. Kızıl kadın yoluna devam ettiyse onun kafasını geçmişle karıştırmasına gerek yoktu.
Natasha için ise durum daha faklıydı. Bruce ile arkadaşken daha iyi olacaklarını bildiği için bitirmişlerdi, bunun Bucky ile bir alakası yoktu. Zaten bu kararı Bucky ortaya çıkmadan önce almışlardı. Ama şu anda Bucky'nin burda olması tamamen kafasını karıştırıyordu. Çelik mavisi gözleri nerde görese tanırdı sonuçta. Bucky'nin de kendisini hatırladığını biliyordu. Hayatında en çok sevdiği kişilerden biri olarak yerini almıştı Bucky. Natasha onu gerçekten sevmişti. Zamanında ona çok aşıktı...

Sorunda buydu zaten. Eskiden aşık olduğu kişi Winter Soilder'dı. Bucky Baners'a mı aşıktı bunu bilmiyordu. Şimdi de Bucky, Winter Soilder değildi. Natasha eskiden onun hafızasındaki boşlukları fark etmişti ve eskiden birbirleriyle saatlerce bile konuşabilirlerdi. Şu an iki kelime bile etmeyen kişilere göre tuhaf bir şey gibiydi.
Bucky ise Natasha'ya aşık mıydı bilemiyordu. Onunla ilişki yaşayan kendisi değil Winter Soilder olmuştu. Bu tuhaf bir durumdu. Bucky Baners olarak Natasha'ya aşık olup olmadığından emin bile değildi.

Tüm bu aşk denklemi iki kişi arasında gibi görünse de aslında çok daha derine iniyordu. İkisinin de bilmediği biri daha vardı bu denklemde. Unuttuklaı ya da geçmişe gömmeye çalıştıkları biri daha bu denklemdeydi. Aslında denklemin kilit noktası olacak kişi de oydu.

O sabırlıydı. Yıllarca beklemişti. Daha da bekleyebilirdi. Ama amacına artık yakın olduğunu hissediyordu. Natasha ve Bucky arasında bu aşk soununu ya daha fazla çözecekti ya da daha da karmaşık hale geltirecekti bu kişi. Herkesin ve herşeyin sabırını deneyebilirdi. Bunu yapmaktan da keyif alıyordu aslında.
O günün geldiğini öğrendiğinden beri heycanlıydı. Sonunda bu karışıklığa dahil olma zamanı gelmişti. Tam da zamanında gerçekleşecekti bu.

Bucky ve Natasha sonunda konuşmak için sözleşmişlerdi. İkisi de çatıda buluşmuşlardı. Kimsenin onları rahatsız etmesini istemedikleri için ikisi de kimseye bir tek şey bile söylememişti. Akşam karanlığı çöktüğünde buraya gelme sebepleinden biri de buydu.

Merkezin etrafında sakince dolantıktan sonra içeri girebilmişti sonunda. Beyaz bir ruh gibi geziniyordu etrafta. Yüzünde kıyafetiyle aynı materiyalden yapılmış beyaz maskesi vardı. Bu sayede kameralardan korkmasına gerek yoktu.
Köşede bekliyordu. Bir saniye sonra köşeyi dönen Rhodey'i elektrikli sopalarını kullanarak bayıtmayı tercih etmişti. Sonrasında merkezde bir ses yankılandı.
Friday: Merkezde kimliği belirlenemeyen biri var. Bay Rhodes'i bayılttı az önce zemin katta.
Herkes bir araya toplanırken bunu duymayan bir tek Natasha ve Bucky olmuştu. İkisi de telefonlarını yanlarına almamıştı. Ama Friday anında onları uyarmıştı ve ikisi de kavgaya hazır bir konuma gelmişti.

İkili ekiplerle aramaya karar vermişlerdi. Ekiplerden biri Rhodey'in yanına gidecekti. Bunlar Sam ve Clint olmuştu. İkisi de oraya girdikleinde beyaz bir nesne Sam'in üstüne atlmıştı tavandan ve onu da elektrik sayesinde bayıltmıştı. Clint ile dövüşmeye başlamışlardı. Aslında ikisi de gayet iyi dövüşüyorlardı. Clint bu dövüş tarzını Natasha'nın dövüş tarzına fazlasıyla benzetmişti. O yüzden bir süre kendini idare edebilmişti ama en sonunda o da elektrik yüzünden bayılmıştı. Uyandığında baygın bedenini Rhoey ve Sam ile birlikta bağlı bulduğunda hiç sevinmeyecekti.

Asansöre ilerlemişti. Kapı otomatik olarak açıldığında karşısında Pietro ve Tony çıkmıştı. Tony'nin üstünde zırhı vardı ve ateşleyicileri hazırdı. Pietro onu kapana kıstımak için etrafında koşturmaya başlamıştı. Gözlerini kıstıktan sonra sessizce bekledi. Bir anda yere eğilip sağ bacağını açtı ve sol ayağı üstünde hızlıca gönmüştü. Bu sayede Pietro'ya çelme takmış oldu. Tony ile dövüşerek vakit kaybetmek istemiyordu o yüzden hızlıca koştu ve camlardan birinn içinden geçerek dışarı çıktı. Tony peşinden gelicekti. Hızlıca koşarak balkonlardan birinin altına gelmişti.

Belinden çıkardığı başka bir silahı yukarı sıktığında kanca balkona tutnmuştu. Hızlıca kendisini yukarıya çekti ve balkona tırmandı. Sessizce ilerlerken bu defa Steve ve Wanda ile karılaştı. Maskesinden gözükmese bile gülümsemişti. Captain America ile dövüşmek eğlenceli olacaktı. Wanda tahmin ettiği gibi kenarda durmuştu. Steve ile dövüşmeye başlamışlardı. Steve gayet profesyönelde onunla dövüşüyordu. Hamleleri aynı bir askerin hamleleri gibiydi. Bundan kurtulmakta zorlanmıyordu. Steve zorlanmaya başlamıştı. O maskenin aktındakini merak ediyordu. En son maskeli biriyle dövüştüğünde karşısındakinin en yakın arkadaşı olduğunu öğrenmişti. Steve bir anlığına elektriğe mağruz kalmıştı. Bu kadarlık bir elektrik onu bayıltacak değildi ama acıtmıyor da denemezdi. O anda Wanda müdehale etti. Büyüsüyle onu yakalamıştı. Kurtulmaya çalışda da zorladıkça daha da kötü oluyordu. O saniye Tony'de uçarak balkona gelmişti. Friday'in haber vermesiyle herkes oraya toplanmıştı. Steve tam maskeye doğru ilerleyip çıkatacakken eline değen eletrik ile geri çekildi. Wanda'ya baktığında o da şaşırmış görünüyordu.
Wanda: Ben yapmıyorum.
Steve o an ne olduğunu anlamıştı. Tabii sadece anlayan o da değildi. Yeni balkona inen Natasha ve Bucky sadece şaşkınlıkla olanları izlemekle yetinmişlerdi.
Natasha: Neden maskesini çıkarmadınız?
Tony: Bu manyak kadın maskesini çıkartmayalım diye kendi bedenine elektrik veriyor şu an!
Kızıl kadın şaşırmıştı. Ama yeşil gözlerini kadına çevirdiğinde daha da büyük bir şaşkınlık yaşamıştı. Bu hala kendisinde de olan tulumun beyaz haliydi. İçindeki kadının safir mavisi gözlerini görüyordu. Uzun sarı salar tepeden at kuyruğu yapılmıştı ve hafifçe dalgalıydı. Kadın ise kendisine elektrik vermeyi kesmişti ve sadece Natasha'ya bakıyordu. Tek odağı oydu şu anda.
Natasha: Wanda, büyünü bel kısmından çek bir saniyeliğine.
Wanda anlamasa da dedeiğini yaptı. Natasha siyah kemerde gördüğü siyah ve kırmızı renklerdeki kum saati sembolü ile gözlerini yumdu. Bu anın bir gün geleceğini biliyordu. Ama neden şimdi?
Natasha: Red Room.
Bu iki kelime herkesin gerilmesine yol açmıştı. Bruce ve Bucky bu kişilerin başında geliyordu. Natasha kadına yaklaştı ve maskesini yüzünden çıkardı. O anda gördüğü kişi ile bu defa diğer sefelerdeki gibi şaşkınlığını da saklayamamıştı. Gördüğü bu yüzü kim bilir kaç yıldır görmüyordu. Asla unutamamıştı ama...
X: Merhaba Alianovna.

White WidowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin