Bölüm 5: The Bomb...

799 60 13
                                    

Herkes medikalden çıktıktan sonra Bucky bakışlarını Ana'ya çevirmişti yeniden. Sarışın kadının yüzüne dikkatle bakarken geçmişindeki anıları gözünün önüne gelerek onu rahatsız ediyordu. Bazıları geçmişlerini hatırlamayaı severdi, eski tanıdıkları görmek onlar için iyi bile olabilirdi. Ama Bucky Barnes için bazı anlıları bir kasaya kitlenip denize atılmalıydı. Ana da o anıların içindeydi.

Hydra'dan Red Room'a geçmesi gerçekten onun için berbat bir durum olmuştu. Hydra'da sadece görevlere giderken Red Room'da eğitmen de olmuştu. Winter Soilder'ken yaptıklarında bilinci yerinde değildi ama şu anda bunlar aklına geldikçe kendisini daha kötü hissedyordu. Ana Red Room'da eğitim verdiği onlarca kızdan biriydi. Hem en iyilerinden biriydi hem de başına en çok bela açanlardan biriydi. Derslerde ve antremanlarda her ne kadar başarılı olsa da Bucky'nin görevi onları kırılmaz yapmaktı.
En iyilerin üstünde daha fazla gidecekti. Bunların dışında Ana gerçekten en çok sorun çıkartanlardan biriydi. Sürekli kaçmaya çalışırdı. Bu da onun ceza almasına sebep olurdu. Bucky bu cezaları hatırlamak istemiyordu. Ceza alanları asla hatırlamak istemiyordu.

Red Room, Hydra'dan daha kötü anılara sebep olmuştu Bucky'de. Tek iyi anısı ordan Natasha olmuştu. Kızıl kadın o cehennemden kendisine kalan en güzel anıydı...

Natasha gözlerini bir an bile kırpmamaya çalışıyordu. Hayatı boyunca onun için her fedakarlığı yapan Valeria karşısındaki sedyede yatıyordu. Natasha onun tüm yaptıklarını düşünüyordu şu anda. O kadar çok borcu vardı ki bu kadına. Natasha Romanoff borç defterini kapatmış sayılırdı. Clint'le ilk tanıştığı zaman kumral adam ona bu listeyi yaptırmıştı. Çoğunu da tamalamıştı. Kesinlikle Clint'e borçlu olduğu bir şeydi bu. Bunun dışında Clint'den daha çok borçlu olduğu kişi Valeria idi. Şu anda hayatta olmasını, Avenger olmasını, güvende olmasını, iyi olmasını... bunların hepsini ona borçluydu.

En çok üzüldüğü şeylerden biri de Valeria kendi kanını dondurmaya çalışırken hiçbir şey yapamamıştı. Donup kalmıştı resmen. Bruce olmasaydı şu anda Valeria ölmüş bile olabilirdi. Kızıl kadın ona teşekkür edecekti tabii ki. Ama şu an Valeria daha önemliydi.

Bucky: Ordayken, Red Room'da yani. Anastasia'nın sana karşı hissettikleri fark edilmeyecek gibi değildi. O zamanlar buna dikkat etmiyordum. Ama şimdi anlayabiliyorum.
Natasha: Ben fark edemedim...
Gözlerini kapatmıştı kızıl kadın. Bunu yapmasının iki sebebei vardı. Birincisi gözlerinin dolduğunu saklamka istiyordu. İkincisi ise hak etmediğini düşünüyordu. Hayatının her anını borçlu olduğu bu kadına bakmayı hak etmediğini düşünüyordu. Onu her zaman merak etmişti ama verirken bile pişman olduğu o lanet söz yüzünden aramamıştı. Elinde bir numara bile olmamıştı. Tek umudu iyi, mutlu ve güvende olmasıydı.

Kızıl kadın geceleri kabuslar görürdü. Bunu bazıları bilirdi. Clint ise en yakından bilen kişiydi. Kimse ne olduğunu bilmezdi ama. Sorsalar bile Natasha cevap vermeyecekti sonuçta. Geceleri 2 3 kere sıçrayarak uyanırdı belki. Bunlara alışmıştı artık. Çoğu Red Room ve yaşadıklaıyla alakalıydı. Bu kabuslarına alışmıştı. Ama onu yıkan kabusları da vardı. Valeria'yı gördükleri... Vicdanı ona bu oyunları oynarken Natasha bu kabuslara da alışmayı öğreniyordu yavaş yavaş. Ama bu durumdan nefret ediyordu. Buna alışmak ona yaptıklarını unutturuyordu. Yaptığı hiçbir şeyi unutmak istemiyordu...
Bucky: Eğer ona bu kadar zarar verdiğini bilseydin, benimle yine de birlikte olur muydun?
Bu kritik bir soruydu. Natasha ve Bucky birçok kişinin karşısında yaşamışlardı ilişkilerini. Bu yasaktı, Red Room'da böyle bir ilişki istenmemişti. Her defasında ikisi de daha fazla acı çekse de bir şekilde ilişkilerini yaşamışlardı. Tuhaf bir şekilde ilerlemişti bu ilişki. Ama Bucky'nin sorusu her şeyi değiştirebilirdi...
Natasha: Bilmiyorum James... Valeria'nın benim için ne kadar değerli olduğunu biliyorsun. Ona asla zarar vermek istemem.
Natasha'ya ilişkisini yaşaması konusunda destek olan tek kişi Ana'ydı. Destekten daha çok kızıl kadının mutlu olmasını istiyordu. Bu ilişkiyi de Natasha mutlu diye desteklemişti. Her bir saniyesinde kalbi daha fazla kanarken bunu yapabilmişti. Yine de bu ilişkinin ve Winter Soilder'ın Alianovna'sına zarar verdiğini gördükten sonra Bucky Barnes'ın gönderilmesini sağlamıştı. Kimse Ana'nın umrunda değildi, Natalia Alianovna Romanova dışında herkes önemsizdi onun için...

Bucky ise aldığı cevaptan çok memnun kalmamıştı. Natasha'nın ona karşı o zamanlar bir şeyler hissettiğini biliyordu. Hala hissedip hissetmediğine emin değildi. Ama bu kadar zaman geçmesine rağmen kızıl kadında değişmeyen şey Valeria'sına verdiği değerdi... Bucky bunu iyi biliyordu. Eğer o zamanlarda Natasha bunu biliyor olsaydı ilişkileri hiç olmayabilirdi de.

İkisi de o konuşmadan sonra konuşmadılar. Bruce arada gelip Natasha ve Ana ile ilgilenmişti. Her ne kadar kısa bir ilişki yaşasalar da Bruce'da Natasha'da biliyordu ki onlar arkadaşken çok daha iyilerdi.
Bruce'dan sonra bazen Steve geliyordu. Sarışın adam için gerçekten tuhaf bir durumdu. Natasha'da Bucky'de yakın arkadaşıydı. İkisi arasında bir çekim olduğunu fark etmişti. Aynı Bruce ve Natasha arasındaki çekimi zamanında fark ettiği gibi. İkisinin de mutlu olmasını istiyordu. Hatta Bucky'yi cesaretlerin biraz da oydu. Şu anda bu karışık durumun biraz da kendi suçlu gibi hissediyordu. Bucky'yi cesaretlendirmese belki işler bu kadar karışmayacaktı. Tabii Steve Ana'nın Natasha'ya karşı olan duygularını da fark etmişti. Fark edilmeyecek gibi de değildi. Sonuçta sarışın kadın sadece Natasha'ya zarar vermeye çalışmamıştı. Geri kalan kimse umrunda olmamıştı.

Ana'nın doğrulması ile Natasha anında cam odaya girmişti. Yerinden kalkmaya çalışmasını engelledikten sonra Bruce'u çağırmıştı. Bruce hızıca gelmişti ve rutin kontrolleri yapmıştı.
Bruce: Her şey normal görünüyor.
Ana: Beni sadece huzur içinde ölmeye bırakamaz mıydınız?
Natasha bu soruyu duymamış gibi yapmıştı ama gözlerini de devirmeden edememişti. Ana ise bunu fark etmişti. Gözlereini etrafta gezdirirken odanın dışında Bucky ve Steve'in beklediğini gördü. Bruce kontrolleri yaptıktan sonra onların yanına gitmişti. Natasha ise yanında oturuyordu. Ana sakin bir ifadeyle elini kendisine doğru çekmeye çalıştığında ellerinin hala bağlı olduğunu fark etti. Bu durum sıradan bir şeydi onun için. Kendisi yapamadaığı için Natasha'a baktı. Natasha'ya bu durumun ne kadar ciddi olduğunu anlatması gerekiyordu. Başını hafifçe yatırarak boynunun sol tarafının açılmasını sağlamıştı.
Ana: Elini boynumun ortalarına yerleştir ve baskı yapmadan orayı hisset.
Natasha kaşarını çatsa da Ana'nın dediğini yapmıştı ve elini yumuşakça kadının boynuna yerletirmişti. Normal hissettiği birkaç saniye sonrasında eline bir sertlik değidi. Damar ya da herhengi bir organ olamayacak kadar sert hissettiriyordu. Natasha bu anlamadığı sertlik ile kaşlarını daha çok çatmıştı. Tekrar dokunduğunda kesinlikle bunun normal bir şey olmadığını anladı.
Natasha: Bu ne?
Ana: Mikrobomba. Küçük olduğuna bakma fazlasıyla güçlü. Soluk borumu kesinlikle mahvedecek. Aynı zamanda şah damarımı da parçalayacağı için kan kaybedeceğim.
Natasha: Ne!
Kızıl kadın ani şokla ayaklanmıştı. Bir sorun olduğunu anlayan Bruce, Steve ve Bucky anında cam odaya girmişlerdi.
Bucky: Natalia, ne oluyor?
Natasha ise korkudan konuşamıyordu. Kızıl ajan hayatında ilk defa bu kadar korktuğunu hissediyordu. Hayatını borçlu olduğu kadının içinde bir bomba vardı.
Natasha: Bomba...
Tek bir kelime çıkmıştı. Ağzından, Bruce Bucky ve Steve ise endişeli gözlerle iki kadına bakabilmişlerdi sadece.







White WidowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin