24.BÖLÜM - "SESSİZLEŞEN GECELER!"

124K 4.7K 26.4K
                                    

♀️️ LM ♀️

Yorum sınırı; 20 Bin! İçinize işleyen her satıra LM yazmayı unutmayın ballarımm...❤️

24. Bölüm

Ölüm. Dört harfli iki heceden oluşan, söylemesi kolay gerçekleşmesi kimisine zor kimisine kolay olan bir eylem. Hep düşünürüz; ölünce ne olacak? Nasıl öleceğim? Tanrı beni yanına nasıl alacak? Onun cennetine kavuşacak mıyım, yoksa dünyada yaşadığım bu cehennemi yaşamaya devam mı edeceğim? Peki günahlarım? Onlar nasıl ölçülecek? İstemeden işlediğim, zorunda kalarak yaptığım günahların bedelini Tanrı bana nasıl ödetecek?

Burnuma gelen can alıcı is kokusu, parlaklığı ile gözleri acıtan bu alevler benim yüzümden mi çıkmıştı şimdi? İçerden çıkan ceset torbası ve ortalıkta kokusu bir hayli yayılmış olan yanık insan eti kokusu öğürme isteğimi yeterince yükseltmişti. Belki de Kızıltuğ haklıydı. Ben sevdiğim, seveceğim, değer verdiğim herkesin lanet bir şekilde ölümüne sebep oluyordum. Midemdeki ekşimsi tat boğazımı yakarak ağzıma geldiğinde sertçe yutkundum ve olayları idrak etmek adına içimdeki tanımadığım o güçlü kızı dinlemeye karar verdim.

Arabadan inip kalabalığı yardığımızda etraftaki kadınların ah-vahları durumu yeterince karmaşıklaştırırken, itfaiye ekibinin yangını söndürme çabası durumun korkunçluğunu ortaya seriyordu. Kızıltuğ'a kafamı çevirdiğimde ise şaşırtıcı şekilde gözlerindeki soru işaretleri burada ne bok döndüğünü sorguluyordu fakat o an olan bir şey belki de bu yarısı silinmiş hayatıma darbeyi indirecek bir dönüm noktasıydı.

Alevlerin arasından önce ellerinde siyah ceset torbası taşıyan iki adam net bir şekilde belirdi. Bu ceset torbası aklımdaki korkunç düşünceleri ortaya çıkarırken irislerimi torbadan çekip evin giriş kısmına odakladım. Bir polis memuru ve yanında öldüğünü sandığım, benim yüzümden öldüğünü düşündüğüm ve günlerce vicdan azabı çektiğim Asu'nun çıkması ne benim ne de Kızıltuğ'nun beklediği bir şey değildi. Siyah saçları dağılmış, uzaktan bile görebildiğim gözleri kan kırmızısı olmuş, dudakları psikopatça kıvrılmış ve cani bir ifade belirmişti mimiklerinde.

Birkaç saniye Kızıltuğ da ben de yerimizde donup kaldığımızda olaylar silsilesi devam ediyordu. Asu'nun yanındaki memur onu polis arabasına doğru götürürken Kızıltuğ üzerindeki şaşkınlığı atmış, çabuk adımlarını onlara yöneltmişti. Ben ise ağır adımlarla nevri dönmüş bir şekilde olduğum yere kilitlenip kalmıştım.

Asu'nun yaptığı şey içimdeki öfkeyi tetiklemeye başladığında parmak uçlarım uyuşmuş ve bedenim buz kesilmişti. Kımıldayamıyordum ya da bir tepki veremiyordum, ölüm sessizliğine bürünmüştüm. Kızıltuğ yanlarına varıp polis memuruna birkaç şey söyledikten sonra Asu'nun yalnız kalmasını sağlamıştı. Polise muhtemelen kim olduğundan bahsetmişti. Yoksa bu arbedede polisin suçlu sayılan bir insanı bırakmasının mümkünatı bile yoktu.

Gözlerindeki şaşkınlık ve öfke karışımı ile tısladı Kızıltuğ, ''Sen burada ne halt yiyorsun lan?" dudakları titrer gibi oldu. "Senin burada ne işin var Asu!"

Asu ise ondan beklemediğimiz bir şekilde sırıtarak cevap verdi. ''Ne halt yiyorum, bir düşünelim.'' diyerek yarısı söndürülmüş alevler içindeki binaya doğru baktı. ''Hayatımızı siken kişinin hayatını sikiyorumdur belki de ha, ne dersin Uraz? Bir de soruyor musun?''

Ardından kin ve iğrelti dolu bakışlarını yüzüme odakladı "Her şeyin sorumlusu sensin, sen cani bir orospunun tekisin!" Gözlerim alev aldı. "Ne kadar şanslısın değil mi? Hayatın boyunca kötülük yaptın fakat hâlâ birileri tarafından korunuyorsun.'' Yaş dolu gözlerinden damlalar akmaya devam ederken benden tiksinircesine haykırmaya devam etti ''Bak bugün senin yüzünden biri daha öldü küçük sürtük.''

SOĞUK TUTKU +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin