Boğazımı sıktıkça sıktı. Sonunda nefes alamamaya başlamıştım nabzım atmıyordu. Ama ben yaşıyordum. Levi-san'ın söyledikleri gerçekti o zaman. Ben bir ölüydüm. O da bir ölüydü. Ama bir türlü düzelmeyen nabzım beni ölü olmamdan daha çok korkutuyordu.
"Merak etme birazdan düzelir."
Sanki beynimi okuyordu. Düşündüğüm herşeyi biliyordu.
Yoksa...
Bu da mı ölülerin bir özelliği falan mıydı?"Eren, gel hadi seni götürmek istediğim bir yer var."
Ellerini pantolonunun küçük cebine sokmuş ara sokaktan ana yola çıkıyordu. Ben de sesimi çıkarmadan peşine takıldım.
Hani anneler hep der ya iki adımlık yol şimdi varırız diye. Bu cidden iki adımlık yol olmuştu. Çünkü ara sokakta konuştuğumuz yerin yanındaki bara gelmiştik. İçeri girdik. İçerisi kalabalık değildi sadece bir kuzla bir oğlan oturup sohbet ediyorlardı. Kız birden Levi'a yanaştı ve gözlerini benim üstümde gezdirmeye başladı.
"Oho sen Eren olmalısın. Levi senden çok bahsetti. Demekki sonunda seninle konuşmaya cesaret edebilmiş."
Hafif utanmış ve başımı 'evet' anlamında aşağı yukarı sallayıp yere eğmiştim.
"Hadi ama Eren utanmana gerek yok. Bu arada ben de Hanji tanıştığıma sevindim Eren."
"Ben de sevindim Hange-san"
"Seninle işimiz zor Eren. Bana sadece Hanji de tamam mı? (Sıcak bir gülümsemeyle)Sanki abla-kardeşmişiz gibi."
Eren gerçekten de onu çok cana yakın bulmuştu. Fakat Levi'ın böylesine neşe dolu bir arkadaşı olması ona garip gelmişti. Gözü çay bardaklarını silen kişiye takılmıştı. Ciddi bir duruşu vardı.
"Ah! Ne kadar da aptalım.(elini alnına vurarak) Tanıştırmayı unuttum. Eren bu da Erwin. Bu barın sahibi. Yanlız onunla konuşurken kaşlarına çok takılma yoksa konudan saparsın."
Hanji kahkaha atmamak için kendini zar zor tutarken ortamın gerginliğinin farkına varmış ve bana masaya geçmemi söylemişti.
"Rahat ol Eren sonuçta bizler de birer dirileniz.
'2nd life single bar' ikinci yaşam biz ölüleri temsil eder. Tek bar dememizin nedeni de burası geceleri ölülerin bir araya gelip kafa dağıtacak bir yer olmasıdır.Bir kez daha baktım barın içine kimse yoktu. Acaba saat gece olmadığından mı boştu buralar.
"Ha tabi ki bugünlük senin için kapattık. İlk geldiğin için rahatsız olmanı istemedik.(masada eğildi ve Levi'a doğru bakıp sırıttı.)
Belki de bilinmeyen numara işi o kadar da kötü değildi."Bu sefer Levi-san'ın konuşma sırası gelmişti.
"Onca laf ve engel yedim ama sanırım sonunda ikna etmeyi başardım sanırım."
Söze atladım.
"Yani bilinmeyen numara siz miydiniz
Levi-san?""Bilinmeyen numara sana sokak adı veriyor ve sokağa geliyorsun karşına ben çıkıyorum ve hala sen misin diye sorabilecek kadar salak mısın?
"Uhm haklısınız galiba."
Uzun bir sessizlik olmuştu saate baktım. Çok da geç kalıp annemi tekrardan meraklandırmak istemiyordum. O yüzden erken kalkmaya karar verdim.
Ama bir kol gitmeme izin vermiyordu. Kolumu çekiştiren kişi Hanji'den başkası değildi."Eren... Bu bardan kimseye bahsetme anlaştık mı?(göz kırparak)"
"Peki ama neden? Bir dirilen olmak kötü birşey mi Hanji-san?"
"(Sinirle) Levi gerçekten hiçbir şey anlatmadın mı? Çay içmekten başka ne işe yarıyorsun ki? Aptal herif!"
Neler olduğunu idrak edemezken diğer kolum çekiştirilmeye başlandı. Bu sefer çekiştiren kişi Levi-san'dı. Bu haliyle tam bir çocuğa benziyordu.
En sonunda çekiştire çekiştire beni barın dışına çıkartmıştı. Evimin nerede olduğunu biliyordu. Çünkü bir zamanlar onun da eviydi. Birlikte eve doğru yürürken konuşmayı ilk başlatan ben oldum.
"Levi-san bilinmeyen numaradan yazarken Japon lanetlerinden bahsetmiştiniz."
"Öyle mi? Aslında mesajlarım bir kısmı Hanji'ye ait. Ama evet Japon lanetlerini biliyorum."
"Anlatır mısınız?"
"Efsaneye göre Japonyada bazı insanlar mezarlarından tekrar dirilir ve insanların arasına karışırlarmış. Ama bir gün bir dirilenin hatası yüzünden tüm Japonya lanet etkisinde kalmış."
"O dirilen ne yapmış ki?"
"Hiç yapmaması gereken birşey. Dirilemeyen birini, çürümeye yüz tutmuş birini hayata geçirmiş. Onun hayatta olmaması lazımmış. Ama o bilerek bu kuralı çiğnemişti. Artan kişi sayesinde Japonya da laneti boylamıştı. Lanet yüzünden Japonya'da her ay bir iki insan kalp krizinden ölmeye başlamış. Bu sayı gitgide artmış ve bir haftada ölenlerin sayısı üç yüz kişiyi aşmış."
"P-peki lanet nasıl durmuş Levi-san?"
"Bir ölüyü öldürmenin tek yolu kalbine ağır hasar vermek ya da kafasını koparmaktır. Çünkü bir ölüyü öldürdüğünde o yerin iyileşmesi sadece saniyeler alır. Onlar da öyle yapmışlar. Artan kişiyi öldürmüşler ve lanet durmuş."
Levi-san'ın anlattıklarına o kadar dalmıştım ki evin önünde olduğumun farkında bile değildim. Onunla vedalaştım ve eve girdim. Kapıyı açtım. Annem yerde uyuyakalmıştı. Onu odasında yatması için uyandırdıktan sonra ben de ses çıkarmadan yavaş adımlarla odama doğru ilerledim ve Levi-san'ın bugün bana dediklerini düşündüm.
"Artan kişiyi öldürdüler ve lanet durdu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
「The resurreceted」
Romance"Seni burda öldürebilirim. Nefesin kesilebilir. Bilincini kaybedebilirsin Eren. Ama şunu bil ki bir ölü asla boğularak ölemez" Seme: Levi Uke: Eren