#10 the resurected

191 18 27
                                    

Şuan yolumuzu değiştirmiş ve Levi-san'ın evine doğru yol almıştık. Doğrusu kendimi çok utanmış hissediyorum. Evine gitsem bile ne yapacağım ya da nasıl davranacağım hakkında hiçbir fikrim yok. Acaba onu çok rahatsız etmiş olur muyum?

Sabah erkenden çıkmalıyım.

Uzun süre yürümüştük ve sonunda büyük, modern bir evin önüne gelmiştik. Dört katlı ve bahçeli bir evdi. Herşey bir düzene ve dizayna göre dizilmişti.

Tam Levi-san'a göre.

"Daha ne kadar orada durmayı düşünüyorsun?"

Levi-san dış kapının kilidini açmış ve benim girmemi bekliyordu. Eve o kadar odaklanmıştım ki onun kapıyı açtığının bile farkında değildim. Hızla kapıdan geçtim. Evin önüne geldiğimizde kapının şifresini girmiş ve içeri geçmiştik.

Bu ev çok düzenli!
Şaşırmadım çünkü Levi-san'ın evi. Küçükken de hep böyle temizlik takıntılıydı.
Yine de ben çağırdığımda gelirdi dimi?...

Acaba Levi-san beni seviyor mudur? Ya da ufak da olsa birşeyler hissediyor mudur?
Ona açılsam beni çok kolay reddeder mi?
Ya da ben onun için neyim?
İyi bir dost mu?...

Heyecanla yumuşacık görünen koltuklara koşup zıpladım.

Gerçekten yumuşacık~

"Kendi evin gibi kullan. Ben birkaç parça yemek hazırlayayım. Tek bisküviyle duramazsın."

Biraz bekledim ama bir türlü yemeği bitirememişti. Benim de canım sıkılmıştı ve odaları gezmek için izin isteyip koridora çıkmıştım. Bir sürü odadan sadece biri dikkatimi çekmişti.

Levi-san'ın yatak odası...

Odada kocaman bir yatak vardı. Tam bir kişilik değildi fakat iki kişilik de gözükmüyordu. Onun dışında odada sadece sade bir dolap ve desenli bir halı vardı.

Acaba hayallerimdeki gibi beni birlikte uyumaya davet eder miydi? Ben burda kalamayacağımı söylesem o ısrar edip odasını bana verse. Ama ben onsuz yatamayacağımı söylesem. Yanıma uzansa. Sonra...

Tanrım neler düşünüyorum ben!

Utancımdan kızardığıma inanamıyorum. Nasıl olur da böyle bir şey düşünmüş olabilirim. O beni düşünüp evine alıyor benim düşündüğüm şeye bak!

Tam odaya adımımı atıcaktım ki mutfaktan Levi-san'ın bağırdığını duydum. Elim ayağım birbirine dolanmış bir biçimde mutfağa doğru koştum. Masayı çeşitli yiyeceklerle donatmıştı.

Bu kadar yemeği ne ara yapmıştı ki? Keşke evi gezip saçma salak şeyler düşünmek yerine ona yardım etseydim!

"Hadi geç otur. Umarım çok bekletmedim."

Çok beklettin...

"Hiçte bekletmediniz. Zaten barda birşeyler atıştırmıştım."

Kurt gibi acıkmıştım ama tabi ki bunu diyemedim. Masaya oturdum. Enfes kokuyordu. Bir insanın herşeyde böylesine yetenekli olması normal mi?

Biraz sonra yemeğimizi bitirmiş bulaşıkları yıkamış şuan koltukta oturuyorduk. İkimizde konuşmuyorduk ve gergin bir ortam vardı. Aklıma gelen ilk fikri sunmak istedim. Aklıma yapacak birşey gelmiyordu ve yatana kadar bu ortamı çekemeyeceğim!

"Film... Film mi izlesek?"

"Fena fikir değil. Sen bir sinema seç dolapta tatlı da olacaktı ben onları getireyim."

Levi-san mutfağa doğru ilerlemişti. Ben de film seçmeye başlamıştım.

Romantik filmler çok sıkıcı
Zaten hemen hemen her aksiyon filmini izledim.
Bilim kurgu hiç dikkat çekmez.
Komedi de olmaz.

En sonunda bir korku filmine karar vermiştim. Levi-san'ın diğer filmlerden sıkılacağı çok bariz belliydi. Belki korku filmini izleyebileceğimi ona gösterirsem ne kadar cesur olduğumu düşünürdü.

Hayatımda bir kere bile korku filmi izlemedim...

Kumandayı aldım ve televizyondan filmi açmaya başladım.

Paranormal aktivite
(İzlemeyenler izlemeyin benim az daha kalbim yerinden çıkıyordu.)

Tam filmi bulup açacaktım ki Levi-san da yanıma gelmişti. Elinde iki kase vardı. Ancak oturduğunda hangi tatlı olduğunu görebildim.

PUDİNG!

En sevdiğim tatlıydı.

Kanepeye oturdu ve kaseleri önümüzdeki cam masaya koyup arkasına yaslandı. Televizyona baktı ve filmi görünce kıkırdayarak bana baktı.

"Bunu izleyebileceğine emin misin Eren?"

"T-tabi ki B-ben hep böyleyim zaten. Hergün en az iki korku filmi izlerim. S-sizin için sorun yoksa izlerim tabiki hah."

Gülmemek için kendini tuttuğu çok belliydi. Çok üstelemedim ve önümdeki pudingi alıp filmi başlattım. Levi-san hala gülümsüyordu. Ne yani benim izleyemeyeceğimden bu kadar emin mi?

—30 dakika sonra—
Filmde korkunç hiçbir şey olmamıştı şimdiye kadar. Pudingimi zaten ilk 5 dakikada yiyip bitirmiştim. Şuan arkama yaslanmış ve tamamen filme odaklanmıştım. Hemen yanımda Levi-san vardı. Yavaşça kanepede kayarak belli etmeden ona biraz daha yaklaşmaya çalıştım.

Biraz daha...

Sonunda aramızdaki farkı kapatmıştım. Muhtemelen filme odaklandığı için yaklaştığımı fark etmemişti bile.

Bir anda televizyondan gelen sesle ufak bir çığlık atmış -tamam yalan yok evi inleten bir çığlık atmış- ve kafamı yandaki minik bedene gömmüştüm.

"O-o evde birinin olduğunu biliyordum!"

"Devam edemeyeceksen burada kalabiliriz. Saat de geç oldu zaten uykun gelmiştir."

Tam 'uykum yok' diye lafa giricektim ki derin esnemen buna engel olmuştu. Hem esniyor hem de kafamı 'hayır' dercesine sağa sola sallıyordum.

"Hadi Eren itiraz istemiyorum kalk yerinden."

İstemsizce kanepeden kalkmış ve Levi-san'ı takip etmeye başlamıştım. En sonunda yatak odasının önünde durmuştuk.

Yoksa...

Levi-san yatağa yönelmiş ve yatağı bir çırpıda havaya kaldırıp yatağın altından yeni bir çarşaf çıkarmıştı. Kendi çarşafını çıkardı ve yerine yenisini geçirdi.

"Pek kendi evin gibi hissettirmez belki ama rahattır."

Hayallerim suya düştü...

Levi-san hep inatçıydı. Tabi ki ben de öyle. Bu yüzden bu işi öylece bırakıp kaderime teslim olacak değilim.

Tam çıkmak için kapıya yönelmişti ki kolundan tutup kırmızının elli tonuna bürünmüş yüzümü yere bakarak gizledim ve ağızımdan çıkan kelimelere asla pişman olmayacak ve kendimden emin bir şekilde döküverdim.

"(Kızararak)B-birlikte y-yatabilir mi-miyiz?"

「The resurreceted」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin