Bölüm 47

14.5K 428 12
                                    

Bölüm 47

(1 yıl sonra...)

Ceren tüm dikkatiyle Okan'ın yüzünü inceliyordu. Buna dikkat mi hayranlık mı denir bilmiyordum... Minik tombul parmağıyla Okan'ın çenesine dokundu.
Emre yirmi dakika sessiz kalma rekorunu kırarken konuşmaya başlayacaktı ki azını kapattım. Kaşları çatık şekilde bana bakmaya başladı.

"görüyor musun benim akıllı torunumu? Aynı bana benziyor. Sessiz ve sakin..." demişti Berna anne. Hayranlıkla Ceren'e bakıyordu.

Ceren babasına hâlâ hayranlıkla bakıyordu. Okan'a hayrandı. Her küçük kız gerçekten babasına hayran kalır mıydı?

Okan kırılmasından korkar gibi tutuyordu onu. İkisi de çok güzellerdi. Yaklaşık bir saat önce başlayan ağlaması Okan'ın kollarında son bulmuştu. Gözleri yavaşça kapanırken küçük eli kucağına düşmüştü.

Berna anne ve Emre sessizce odadan çıktı. Seray da çıktıktan sonra yavaşça Okan'ın yanına oturmuştum.

Ceren koca yeşil gözlerini yavaşça kapattı. Uykusunda bir şeyler mırıldanarak uyuyordu. Küçük dudakları hep hareket ediyordu. Okan bu defa onu izliyordu hayranlıkla.

Uyuduğundan emin olduktan sonra Ceren'i beşiğine yatırmıştı. Ceren birkaç birşey daha mırıldandıktan sonra tamamen uyuya kalmıştı.

Okan yanıma oturduğunda gözlerim ona çevrildi. Yeşil gözleri bana anlamadığım bir ifadeyle bakarken ellerini çeneme yerleştirdi. Beni yavaşça kendisine çekip alnımdan öptü.

"seni seviyorum." kısık sesi kulaklarıma dolduğunda gülümsedim.
Kollarımı güçlü bedenine sardım.

"ben de seni seviyorum kocacığım!"
***

Ceren'i emzirdikten sonra kucağıma utturdum. Elimi ufak bedenine sardım. Elleriyle ellerimin üstüne yavaşça vurup oyun oynuyordu. Azında anlamadığım şekilde bir şeyler mırıldanıyordu.

Yavaşça eğilip mis kokulu saçlarından öpmüştüm. Bezini halledip Seray ve Emre'nin kavga edip en sonunda birlikte almaya karar verdikleri pembe elbiseyi giydirdim.

Ceren'i yere bıraktım. Kendi üstüme onunla uyumlu olacağını düşündüğüm pembe elbisemi aldım. Oturup beni izlemeye başladı. Koca yeşil gözlerini açmış, başını sağa yatırmıştı. Gözleri Okan'a çok benziyordu...

Üstüme pembe elbisemi giydim. Saçlarımı salık bırakıp taradım. Eğilip Ceren'i kucağıma aldım. Minik ellerini kollarıma sarıp başını boynuma yaratırdı.

Makyaj masasına oturdum. Aynadaki yansımamıza şaşkınlıkla bakarken ellerini birbirine çarpıtıp sevinçle çığlık atmıştı. Kokusunu içime çekip alnından öptüm. İyi ki doğurmuşsun Deren! Şu tatlılığa bak.

Dudağıma kırmızı bir ruj sürdüm. Ceren eliyle masaya vurmaya çalışırken bir yandan da eline rimeli almıştı. Kapağını sıkıca kapattığım için endişem yoktu. Rimelin başını azına sokup ısırmaya başlamıştı. Dişleri kaşınıyordu anladığım kadarıyla. Isırırken hırslı sesler çıkarıyordu.

Yüzüme krem sürdüm. Ceren'in elindeki rimeli alıp masaya koydum. Lavaboya geçtim. Yüzünü hafifçe ferahlaması için yıkadım. Ardından havluyla yüzünü kuruladım. Kızaran tombik yanaklarını öptüğümde azını açıp gülmeye başladı.

Ceren'in bana benzeyen  saçlarını acıtmadan taradım. Saçları normal bir bebeğe göre uzundu. Kestirmek istemediğim için kestirmemiştik. Saçlarını bol şekilde lastikle bağladım.

Tekrar kucağıma aldım. Saçlarımla oynamaya başladığında aşağıya iniyordum.

Filiz bizim indiğimizi görür görmez elinde Cerenle benim hırkamızı alıp gelmişti. İlk başta Ceren'in hırkasını giydirdim. Filiz Ceren'i tutarken kendi hırkamı da giymiştim.

ANLAŞMA (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin