-Durduk yere niye düşüyormuş benim liderliğim?
-Durduk yere değil Hızır! Karın ölmedi, yaşıyor. Aylardır bu masaya darbeler vuran adamlar yakalanıyor, sen sorgusuz sualsiz biricik karına onları teslim ediyorsun. Bu da yetmiyor, başına buyruk oğlun bir yolunu bulup, Volkan'ı öldürüyor. Ölümlerden dönüyorsunuz, Halit'i yakalamaya bir adım kalmış hala bu masadan kimseye bir şey demiyor, bir açıklama yapmıyorsunuz. Diğer aile üyelerin beni ilgilendirmez ama sen bu masanın liderisin! Bu masanın her üyesine gerekli açıklamayı yapması gereken de sensin! Bunları yapmadığın için, liderlikten azledilmeni talep ediyorum.
İlyas söze girecekken, Hızır ona eliyle susmasını işaret etti,
-Tamam o zaman, oylama yapalım. Artık lider olmamam gerektiğini düşünenler el kaldırsın.
İlk elini kaldıran Fatih olmuştu, daha sonra ise Yaman. Yavuz kaldırıp kaldırmamakta kararsızken Behzat konuştu;
-Şimdi hepinizin bildiği üzere uzun zamandır burada yokum. Olan olaylara da hakim değilim yani hakim değilim derken, işte İlyas, Ömür telefonda ne kadar anlatabilirse tabii ama ben her türlü Hızır abinin liderliğinde bir kusur görmüyorum, o yüzden elimi de kaldırmıyorum.
Gözler diğer masa üyelerine çevrilmişken Yavuz, Yaman'ın bakışlarına dayanamayıp elini kaldırdı, asıl şaşırtan ise hemen arkasından Tufan'ın elinin kalkmasıydı.
İlyas;
-Tufan abi, ne yapıyorsun tam olarak?
-Tam olarak şunu yapıyorum İlyas. Ha bu Fatih'in saydığı olayların hepsinden sonradan haberim oldu. Hep de başkalarından duydum. Ben sizin bir dostunuz değil miyim, aileden değil miyim de bana bir telefon açılıp bir şey denmiyor. Bende tavır olarak el kaldırıyorum. Bundan sonra da aramayın da göreyim.
Behzat;
-Abi, haklısın da bunun yeri burası mı? Ciddi bir şey konuşuyoruz şurada, tribini sonra atarsın.
Hızır;
-Karışma Behzat. Herkes kendi düşüncesini söylesin. Var mı başka elini kaldırmak isteyen?
Kimseden ses çıkmamıştı. Oylamada, Fatih, Yaman, Yavuz ve Tufan'ın oyu Hızır'ın liderlikten düşmesi yönündeydi. Hızır hariç üç Çakırbeyli ve Behzat da aksi şekilde oy vermişti. Karar Hızır'a kalmıştı.
-Oylamada eşit sonuç olduğuna göre kararımı açıklıyorum ama öncesinde söylemem gereken şeyler var.
Fatih;
-Nasihat dinleyecek değiliz Hızır! Kararını da biliyoruz. Söyle de gidelim.
-Önce bir dinle da, dinle. Rahmetli Ünal da böyleydi; kendi konuşmayı çok severdi, kimseyi konuşturmazdı. Sende öylesin. Yıllarca nasıl dost kaldınız siz, nasıl anlaştınız?
-Biz Ünal'la neredeyse hiç görüşmezdik. O yüzden birbirimizin en iyi dostuyduk. Kimseyi konuşturmama meselesine gelince de, dediğin gibi rahmetli boş konuşulmasını hiç sevmezdi. Kendi konuşmaları ise anlayana çok şey ifade ederdi. Alpaslan bilir.
Alpaslan;
-Öyleydi. Ünal Bey söyleyeceklerini açıkça söylemezdi.
Hızır tekrar söze girdi;
-Asıl konuya gelecek olursak; bugün Yaman Halit'i getirmiş, sağ olsun ancak Halit şu anda Ceylan'ın elinde, yani devletin.
Yaman;
-E ben size getirdim Halit'i, Ceylan Hanım'a değil.
Fatih;
-Dediğini duymuyor musun Yaman! Halit Ceylan'ın değil, devletin elinde. Artık hiçbirimiz bir şey yapamayız.