6. BÖLÜM ''PANZEHİR''

4.4K 421 332
                                    

⛓️Feda edilenler, heba edilenlerin üzerine serildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Feda edilenler, heba edilenlerin üzerine serildi. Gerçeklerin bilinmemesi bazen iyiydi, çünkü vereceği acı hiç geçmeyecek kadar derindi.

⛓️

"Bir şafak vaktiydi; adamın elindeki kadeh parçalandı, keskin camlar arasından süzülen kan tutkunun esiriydi. Gökyüzü kırmızılaştı, ay karardı. Bir adam, bir kadını bu şafak vaktinde sahipsiz hisler ile yapayalnız ve çırılçıplak bırakmıştı."

Beklediğim, arzulayabildiğim en derin hissin keşfine o cümleden sonra çıktım. Atabileceğim sayısız hedef hakkım varken, tutturabileceğim tek bir doğru yoktu. Ruhumun zehri dilime ulaşmayı başarmıştı, peki ya bedenimi zehirleyen ve birkaç saat içinde beni felç edecek olan damarlarımda gezen zehri ne yapacaktım? Annem hakkında itiraf edebileceğim bir gerçek aramaya çoktan başlamıştım, peki ya bulmak için en fazla ne yapabilirdim? Duygularımı, değerlerimi ya da varlığımı feda etmem gerektiğinden bahsetmişti.

Varlığımı yücelten, beni ben yapan tek yol duygularımın tamamını yaşamım boyunca gizlemiş olmamdı. Şimdi, feda edebileceğim şey bu ise nasıl davranmam gerekirdi? Varlığımı feda etmem demek, duygularımı feda etmem demekti. Değerlerimi feda etmek ise, bu yaşıma kadar ezberlediğim her doğruyu silmekti. O an anladım, itirafım annem ile ilgi olmayacaktı.

Oda tekrar sarı ışıkla aydınlandığında, Balamir ile birbirimize bakmaya devam ediyorduk. Benim gözlerimde gördüğü şey neydi? Çünkü benim onun gözlerinde gördüğüm şey, katıksız bir dehşetti.

"Bunu bilerek yaptı!" Diye bağırdı Işıl, beni itham ederek.

Duygularım, dalgaların denizden çekildiği gibi ruhumun zindanlarına kendini kilitledi. Boş bakışlarım Işıl'ın üzerine düşerken, buraya geldiğinden beri en mantıksız cümleyi kurduğunu düşünüyordum.

"Kendimi zehirledim yani, öyle mi?" Alaylı ifadem, sanki damarlarımda bir zehir gezmiyormuşçasına rahattı.

"Ezberlediğiniz kalıptan çıkın artık. Onun da istediği bu, birbirimize düşerek mantığımızın körelmesini istiyor farkında değil misiniz?" Dedi Balamir.

"O yüzden mi sürekli Kaya'yı suçluyorsun?" Diye sordu Meriç. Aramızda en sessiz ama aynı zamanda en gözlemci olan kişiye tam şu an karar vermiştim, görünen masum yüzünün ardında kim bilir ne gizemler yatıyordu.

"Kaya'yı suçlamak için nedenlerim var, peki ya sizin var mı?" Balamir, kurduğu her cümlede kendinden emin bir ifadeyle dimdik yanımda duruyordu. Üzerimde hissettiğim koruyucu bir kalkan gibi görmemi sağladığı bu tavır, aslında beni zayıf düşürebilirdi.

"Hepimize zehirli su verdi, daha nasıl bir neden sunabilirim sana?" Dedi Işıl, Kaya ve Meriç'in yanında bize bakıyordu. Gözlerindeki öfkenin hiç çekilmeyeceğini düşündüm, benden nefret ediyordu. Oysaki buraya ilk geldiğim andan beri onlara yardım etmekten başka hiçbir şey yapmamıştım.

Serpilemeyen TohumlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin