13. BÖLÜM ''ZEHİRLİ TOHUMLAR''

3.5K 397 315
                                    

⛓️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

⛓️

Ölümü, Azrail'in kanatlarından çaldım. Bir acıyı göğüs kafesimde sakladım, sonumu Tanrı'ya bıraktım.

⛓️

Bizler, kimdik? Birer isimlerden ibaret değildik, sahip olduğumuz ruhların da kişilikleri vardı. Peki, kaybolan bedenlerimizin yanında kaybolan ruhlarımızı da arayacak birileri var mıydı?

Ben, o ya da bu değil; bizler gerçekten kimdik? Kimlerin eserleri, kimlerin eserlerin bu hale gelebilmesi için imza attığı kişilerin elleri arasındaydık? Kimler bizi tehlikeli zihinlerin esirleri yaptı, ailelerimiz mi? Kimin vicdanına sığınarak buradan çıkmayı diliyorduk?

Yapraklar son aylarını geçirdiği dallarda, hep hüzünlü olurdu. Kopmak istemese de sert bir rüzgâr estiğinde uçuverirdi gökyüzüne doğru. Sonra bir kartal gibi süzülürdü yeryüzüne yavaşça, asilce değildi belki de ama asiceydi.

Bize, serpilemeyecek olan tohumlar demişti. Bizim sonumuz, serpilemeyen bir tohum gibi mi olacaktı? Buna izin vermeyecektim, izin de verdirmeyecektim. Tamam ben bir tohumdum, zehirli bir tohumdum o halde. Ne pahasına olursa olsun, güneşi görecek ve büyüyecektim. Belki zarar verecektim bana dokunana, göze alabileceğim her tehlikeye karşı ne pahasına olursa olsun hem de. Bir katil olabilirdim, buna nefsi müdafaa denirdi. Yine de bedenim bir katil, ruhumsa hep masum kalacaktı.

Geri sayım başlamıştı.

Bir kitabı tamamlamak için ihtiyacımız olan zaman gerçekten sadece on saat miydi? Ya da tamamlanan bir kitabı birleştirmek için ihtiyacımız olan zaman mı on saatti?

Elimdeki kâğıdı daha sıkı kavradım, gözlerimin önünden geçen satırları okurken hislerim birbirine girmişti. Nedeni ise, okuduğum her satırın annemin hayatından bir parça olmasıydı. Yaklaşık kırk a4 sayfası doluydu ve ben son sayfayı okuyordum. Annemin kalemi ve anlatım dili ağırdı, kırk sayfanın on beşi betimlemeyle geçmişti. Hissettiklerini böyle betimleyebilmesine hayrandım, ben aslında anneme tamamıyla hayrandım.

Şu zamana kadar anlatılan olayı kavramıştım, ama bu kitapta çok fazla parça ve detay eksikti bu da düşündüğüm ikinci ihtimal olan, tamamlanmış ama birleştirilmemiş bir kitap olduğu düşüncesini kanıtlamıştı. Bakışlarımı kâğıttan çektim ve diğerlerine baktım, Işıl masada oturmuş önündeki kâğıda bakıyordu. Meriç'te onun yanındaydı ve sanırım o da okumayı bitirmişti. Balamir, tam karşımda ayaklarını öne doğru uzatmış ve kağıtları yanına bırakmış vaziyette oturuyordu. Başını rafa yaslamıştı ve gözleri kapalıydı.

Kaya'da uyandığı köşede, Balamir'in hemen yanında oturuyordu. Elindeki kağıtları dikkatle incelemeye devam ediyordu.

"Bizden, ailelerimizin yazdığı bitmemiş bir kitabı tamamlamamızı istediğini düşünüyordum." Diye mırıldandım, "Ama yazılmış bir kitabı birleştirmemizi istediğini şimdi anlıyorum."

Serpilemeyen TohumlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin