⛓️
Son, ulaştıkça bulunamayan bir eksiklikti. Sonu olmayan ve sonu gelen tüm gerçeklerin esiri olduk. Bir yalan tutulduk, tüm seslere sağır olduk.
⛓️
Son, sonsuzluğun ilk hecesi ve yaşanmış olan tüm gerçeklerin son perdesiydi. Ve bizim sonumuza ulaşmak için, duyduğum tek bir cümle yeterliydi.
"Bana ihanet ettin." Demişti Işıl. O an, bir ihanet binlerce tohum ekti ve hepsine tek seferde zehirli sulardan içirdi. Hiçbir ihanet karşılıksız kalmazdı. İhanet eden, ihanete uğrardı fakat yine de iflah olmazdı. Kendini suçlamazdı. Ardına bakmazdı. Kendi ettiği ihaneti görmez, uğradığı ihanet ile nefret duyardı.
Işıl'ın hala arkası dönüktü ve onu izlediğimin farkında değildi. Hızla elinde salladığı kitabı araladı ve içinden bir kaset çıkardı. "Bunu yapamazsın!" Dedi. "Bana bunu yapamazsın!" Ardından kaseti hızla yanındaki duvara doğru fırlattı. Kaset gürültülü bir sesle yere düşerken Işıl bedenini duvara doğru çevirdi ve yere düşen kasete baktı. Kaset hala sağlamdı. Ardından bakışları kapıya, benim olduğum yöne doğru döndü ve nefret saçan yeşil hareleri benim mavilerime tutundu.
Saniyeler içinde hızla kasete doğru koştum ama o benden önce davrandı ve çıplak ayağını kasetin üzerine koydu. Aramızda çok az bir mesafe vardı. Eğildiğim pozisyonu düzelttim ve sırtımı dikleştirerek tam karşısında durdum. Gözlerinin içine bakarken düşündüğüm tek şey, gerçek bir sona ulaşmanın zaferiydi. Işıl, Ka ile iş birliği içinde olan ve en başından beri bize ihanet eden o kişiydi. Masumluğun ardına sığınan ve yalanlarını gözyaşlarıyla harmanlayıp bizi sahte bir kişiliğe inandıran o kişiydi.
O kişinin gözlerinden, nefretin yanında parçalara ayrılan tonlarca his geçti. Sonra anladım ki, herkesin bir zaafı vardı ve onun zaafı da güvenmek, karşılığında da ihanete uğramaktı. Ama bilmediği bir şey vardı. İhanet eden, ihanete uğrardı.
Hızla Işıl'ın elindeki kasete uzanmak için atıldığımda Işıl beni tüm gücüyle ittirdi. Dengemi kaybederek geriye doğru düştüğümde, aralı olan kapının önüne gelmiştim. O sırada bize doğru yaklaşan Balamir'i gördüm. Öfke yerini endişeye bırakmış ve kendini olacaklara çoktan hazırladığını belli eden bir tavırla bana doğru hızlıca yürümeye başladı.
"Güneş!" Yanıma varmadan önce endişeli sesi bana ulaşmıştı.
Bakışlarım tekrar Işıl'ı bulduğunda elindeki kaseti sertçe duvara vurarak parçalara ayırmaya başladı.
"En başından beri, bize ihanet eden sendin." Dedim zemine tutunarak yerden kalkarken. Durmadan kaseti vurmaya ve parçalamaya devam etti.
Balamir banyoya girmiş ve çoktan yanıma ulaşmıştı. Eliyle belime tutunduğunda birkaç adım gerileyerek iyice yanına sindim. Meriç ve Kaya da geldiğinde, dördümüz bir köşede Işıl'ın paramparça ettiği kasete bakıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Serpilemeyen Tohumlar
Mistério / Suspense*Serpilemeyen Tohumlar "Tan Vakti" kitap oldu!* ⛓️ Gökyüzü, saklanmak ve kaybolmak arasında sıkışıp kalmış bedenler için yeryüzüne karanlığı armağan ettiğinde, bir tutku oluştu. Bu armağandan önce güneşin tek ve en can yakan sıcaklığı direnişin ayak...