21. BÖLÜM ''GEÇMİŞ PERDESİ''

2.9K 299 145
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Kaya Karakan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kaya Karakan

Tüm iyi hislerim sakat kalmıştı. Ben de beni yavaşlatacak olan tüm sakat hisleri öldürdüm.

Acı ve acımasızlık. İki kelime ama yaşam kaynağı olarak tek bir özneyi görüyor ve ondan besleniyordu. Küçükken odamdaki pencerenin üzerine örtülmüş siyah perdeyi araladığımda bile, içeriye hiç ışık dolmazdı. Gündüzü ve geceyi ayırt edemeyen küçük bedenim aslında hep ışığı arzulardı. Bu siyah perde hep kapalıydı, açtığımda da odama dolan tek şey hep karanlık olurdu. Sanırım bu, gündüzleri uyumam ve geceleri hep uyanık kalmamla alakalıydı. Bunu isteyerek yapmazdım, babamın zorla bana dolunayı izlettiğini hatırlıyorum.

Yedi yaşlarında bir çocuğun gitmesi gereken bir okulu olurdu. Ama benim yoktu. Şimdi yirmi birime girdiğim gün bugündü, ama ben hep yedi yaşıma girdiğim doğum günümdeki yakarışlarımı ve kabullenişimi hatırlardım. Elimdeki siyah kupayı çimlerin üzerine bıraktım ve üzerinde uzandığım hamağı sağ bacağımla biraz iterek salladım. Sonra bacağımı toparlayarak uzattım. Gökyüzü karanlıktı ve hiç yıldız yoktu.

Kalbimin dört kapakçığı da sanki zift ile doluydu, damağımdan gitmek bilmeyen o kötü tadı hep buna bağlardım. Bir çocuğun en büyük imtihanı, anne ve babasıdır, bunu öğrendiğimde on yedi yaşımdaydım. Geçmişe baktığımda aslında çok şey kazandığımın farkındaydım, acıları ve kötülükleri bizzat yaşayarak öğrendiğim için biriktirdiğim tonlarca deneyimim vardı. Keşke olmasaydı ya da olmasa da olurdu dediğim şeyler olsa da beni Kaya yapan şey o biriktirdiklerimdi, biliyordum.

Bugünü yaşıyordum ama zihnimde sürekli geçmişten kesitler canlanıyordu. Bugün doğmuştum ve aynı zamanda doğduğum gün aslında ölmüştüm. Bu mecazi bir anlam değil, gerçekten doğduğum gün nefes almıyordum. Uzun süre küvözde kalmıştım. Zamanla fark ediyorum da belki de o gün ölmem gerekiyordu. Doktorlar beni yaşama döndürerek Tanrı'ya bir başkaldırı yaratmışlardı ve beni bir cezaya sürüklemişlerdi. Cezam ise tek bir nedenle ve yaşananla bitmiyordu. Bu ceza, yaşamım boyunca çekeceğim, acıyı her zerremde manevi ve fiziksel olarak hissedebileceğim, gözlerimin önünde annemin ruhen ölüşüne şahit olacağım, koca bir eksiklik ve boşluktu.

Serpilemeyen TohumlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin