Bu sözler uyanmadan önce hatırladığım son sözlerdi. Beynimin içinde dönüp dolaşan o sözler...
O günden sonra uyandığım zaman artık eskiden ait olduğum yerde değildim. Burası benim dünyam bile değildi. Gözlerimi görkemli bir odanın konforlu bir yatağında açmıştım. Tüm bedenim terden ıslanmış ve korku ile alıp verdiğim nefesle doldurdum odanın içini.
Kırpıştırarak açtığım gözlerim ortama tamamen alışınca bir kızın alnımda ki terleri sildiğini hissettim. Bakışlarım ona ulaştı. Ela gözleri benimkilere kitlendi. Dudaklarında belli belirsiz bir ifade büründü. Gözlerinin içi gözyaşları ile parıldadı ve titreyen sesi "Düşes..." diye fısıltı gibi çıktı. Kızın yüzü kesinleşince tanımadığım bir sima olsa bile zihnimin derinliklerinde onun ila ilgili olan anılarım kendisini bana hatırlattı. Sanki bir film izliyormuş gibi fakat tüm o anıları kayıt eden kamera benim elimdeymiş gibi hissettiriyordu.
"Düşes Khloe!"
Bu sefer sesi biraz daha yüksek çıkmıştı. Başımı çevirip onun baktığı yere baktım. Omuzlarında ki şalı sıkıca kendisine sarıp kederli gözleri ile oturduğu koltukta bana bakan sarışın saçlı kadını gördüm. Yeşil gözleri beni gördüğü an oturduğu yerden sarsılarak kalktı. Bir kaç adımda yanıma ulaştı. Şimdi ise bu kadın ile ilgili anılarım bana birer birer gözükmeye başladı. Adının Düşes Khloe olduğunu bildiğim ve bu yabancı ismi ve unvanı duyduğum zaman içimde ki alışılmış hisle bakmaya devam ettim. O benim için fazlasıyla önemliydi. Zihnimin ortasına düşen anılarım onun benim için her şeyden daha önemli olduğunu gösteriyordu.
Güzel zamanlar geçirmiş ve birlikte anne kız ilişkisinden çok arkadaş ilişkisi kurulmuştu aramızda. "Benim güzel bebeğim... Sonunda uyandı... Rayne çabuk doktoru çağır! Biriniz Dük Leonard'a haber versin!"
Hizmetçi diye anımsadığım Rayne koşarak odadan çıktı. Dudaklarından heyecanla dökülen 'Doktor,' kelimesi ne kadar mutlu olduğunu gösteriyordu. Bakışlarımı elimi tutan kadına çevirdim. Gözlerinde biriken yaşları fark etmem uzun zaman almamıştı.
Rayne denen kızın bıraktığı bezi alnımda, yüzümde ve boynumda dolaştırmaya başladı. Beni rahatlatmaya çalışıyordu. Fakat gözlerinden düşen yaşlar bazen üzerime dökülüp ıslatıyordu.
Gözlerimi en son kapatırken hissettiğim darbe ile yeri serilmiştim. Bir araba bana çarpmış ve ben henüz ölmek için çok erken olduğunu söyleyip yaşamak istediğimi söylediğimi anımsarken neden gözlerimi açtığım zaman kendi hayatımdan çok daha farklı bir hayattaydım?
Düşünceler beynime yavaş yavaş ulaşmaya başladıkça başıma ağlar giriyordu. Acı ile gözlerimi kapattım. Elimi sıkıca tutan elin sıcaklık hissinin kime ait olduğunu biliyordum. Fakat neden? Ben bu insanları tanımazken neden onlar ile ilgili anıları anımsıyor ve tek bir dokunuş ile kim olduğunu anlayabiliyordum?
"Benim biricik kızım sonunda bize geri döndü,"
Hala olan biteni anlam veremiyordum. Bana ait olmayan bu hatıralar... Bana ait olmayan bu yer... Ben nereye gitmiştim? Bana neler olmuştu? Gözlerimden boşalan yaşlar yaşadığım şokun etkisinden dolayıydı. Ağzımı açıp bir şeyler demek istesem bile bedenimde ki bu ağırlık sesimin çıkmasına dahi izin vermiyordu. Tek yapabildiğim hırıltılı bir nefes alıp vermekti.
Odanın içinde kızım diyerek ağlayan kadından başka insanlar doluşmaya başladı. Doktor diye tahmin ettiğim orta yaşlarını çoktan geçmiş ve saçına beyazlar bürünmeye başlamış adam kullanmaktan yıpranmaya durmuş deriden kahverengi çantasını açıp içinden bir şeyler çıkarmaya başladı. Steteskop diye tahmin ettiğim bir şeyle göğsümü dinleyip nabzımı kontrol etti. Ardından gözlerimi iyice açıp bir şeyler söylemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leydi Charlotte: Kraliyet Kamelyası
Historical Fiction"Prens Valery... Bu çiçeğin anlamını biliyor musunuz?" Çiçeğe bakarken başını hayır de gibi salladı. "Her çiçeğin bir anlamı vardır. Kamelya çiçeğinin anlamı aşk demektir. Ve aynı zamanda bağlılık ve sadakat anlamına da geliyor. Majesteleri lütfen b...