"Leydi Charlotte...
Eminim bu adayı gördüğünüz zaman geri gitmek istemeyeceksiniz. Deniz eşsiz bir güzelliğe sahip. Ağaçları canlı bir yeşilliğe... Çiçekleri izlerken yüzünüzü hayal edebiliyorum. Gerçekten burayı benimle ziyaret etmek ister misiniz?
Farkındayım bu durum biraz tuhaf fakat kendimi size yazmaktan alamıyorum. Belki de sizi kaybetme korkusu ile incindiğimdendir. Çocukluğuma ait güzel hatırladığım birisini kaybetme duygusu beni bunu yapmaya itiyordur.
Umuyorum ki bu hislerim yüzünden beni kendinizden uzaklaştırmazsınız.
-Valery Dominguez."
...
"Prens Valery...
Eğer kader bize izin verirse belki bir gün o adaya birlikte gitme şansını bize sunabilir. Sizinle birlikte çiçek bahçesinde dolaşıp denize karşı çay içmek isterim doğrusu.
Belki o zaman geçmişte yaşadığımız ufak şeyler hakkında konuşur ve dostluğumuzu pekiştiririz.
-Charlotte Alverez."
...
"Leydi Charlotte.
Yakın bir zaman içerisinde krallığa geri döneceğim. Ay ben geldikten sonra ki gün hilal olacak. O gecenin sabahında sizinle görüşmek isterim. Bunu kabul eder misiniz?
-Valery Dominguez."
...
Üç gün sonra hilal olacaktı. Yani üç gün sonra Valery ile görüşebilecektim. O günden sonra bir kaç kez daha mektuplaşma fırsatı bulmuştum. Bu an benim için fazlasıyla büyülü geliyordu. Sadece benim için bile kalemi eline alarak beni düşünerek mektup yazması bile içimde büyük umut filizleri oluşmasını sağlıyordu.
Annemle bahçede yaptığımız ufak yürüyüş ile günlerimin geçmesini bekliyordum. Akşam yemeğinde birlikte yaptığımız sohbetler can sıkıcı bir hal almıyordu. Sabah kahvaltı masasında kahkahalarımız mükemmel bir aileye sahip olduğum için defalarca şükretmemi sağlıyordu. Onlar bana verilen en büyük nimetti belki de. Aile ne kadar güzel bir şeydi.
Annem ile pazar yerine giderek vaktimizi dışarıda harcadık. Bir kaç tane şapka ve kurdale aldık. Bir takıcı dükanına girdik. Bir kaç parça kolye ve kupelere baktım. "Charlotte sence bu nasıl?" Annem bana seslediği zaman kaldırıp bana gösterdiği ağır işlemeli kolyeyi gösterdi. "Sana fazlasıyla çok yakışır anneciğim,"
Annemin bakışları irileşti. Bir kolyeye bir bana baktı. "Bu tarz kolyelerden her zaman çok hoşlanmışsındır. Bir den..." Göz devirdim. Gösteriş meraklısı sinir bozucu Charotte... Hayatımda onun kadar tuhaf bir insanla tanışmadım. "Ah!" Şimdi nasıl cevap vermem gerekiyordu? "Yalnızca bunları kullandığım için ağırlığından ötürü boynum ağrıyor. Bundan dolayı daha ufak şeyler takacağım, anneciğim."
Annem kolyeyi bir kaç kez kaldırıp indirdi. Diğer eline başka küçük bir kolye aldı ve ikisini de kaldırıp indirmeye devam etti. Sanki tartı yapıyor gibi. Sonra gülümseyerek "Bu doğru! Gerçekten büyükler daha ağır. Belki o yüzden sürekli omuz ağrısı çekiyorumdur. Ben de yaşlanıyorum diye korkmuştum,"
Gülümsedi. Ona uzandım ve omuzlarından tutarak sarıldım. "Anne benden daha genç duruyorsun. Ve sonsuza kadar genç kalacaksın." Demek hangi dönemde olursa olsun her kadında yaşlanma korkusu vardı. Bu duruma güldüm. Güneş batmaya yakın olduğu zaman eve geri dönmek için hareket ettik.
Çarşıda şans eseri karşılaştığımız Leydi Venessa ve annesi Düşes İzabella ile selamlaştık. "Düşes Khloe görüşmeyeli sağlığınız nasıl?" Annem zoraki gülümsedi. Demek bu ailenin yalnızca kızı ile değil annem de annesi ile düşmandı. Venessa ile Charlotte; Prens Kane olan aşkları yüzünden birbirlerine düşen iki dosttan başkası değildi. Bir erkek için düşman olmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leydi Charlotte: Kraliyet Kamelyası
Historical Fiction"Prens Valery... Bu çiçeğin anlamını biliyor musunuz?" Çiçeğe bakarken başını hayır de gibi salladı. "Her çiçeğin bir anlamı vardır. Kamelya çiçeğinin anlamı aşk demektir. Ve aynı zamanda bağlılık ve sadakat anlamına da geliyor. Majesteleri lütfen b...