15. Bölüm (M)

7.6K 488 174
                                    

Bütün okulu ve çevresini gezdikten sonra Baekhyunun yardımıyla eve ulaştığımda bir kez daha ne kadar aptal olduğumu fark etmiştim.

Chanyeol evde yoktu ve bilin bakalım hangi aptalın anahtarı yoktu?

Bu kadar düşüncesiz olmamın sebebini gerçekten merak ediyordum ve bu durumda da sorumlu tutacağım tek kişi yine babamdı. Kafama o kadar çok vurmuştu ki... 

Ya da ben doğuştan böyleydim bilmiyorum...

Ne yapacağımı bilemeyerek umutsuzca bahçedeki salıncağa ilerleyip orada dinlenmeyi ve Chanyeol’ü beklemeye başlamıştım.

Yeni hayatım hiç şüphesiz harika gidiyordu! Bu bahçeden içeri girdiğim her an yeni bir sürprizle karşılaşıyordum. Ve bu sürprizlerin ana kaynağı yine bendim. 

Yaptığım aptallığa kızarak salıncakta sallanırken soğuk hava gittikçe vücuduma işlemeye başlıyordu ve ben sokaktan her geçen arabayı evin önünde duracak diye sevinçle karşılıyordum. Bu şekilde vaktin çabuk geçeceğini düşünsem de her geçen araba biraz daha umutsuzluğa düşmeme neden oluyordu.

Geçen 52. araba da Chanyeol değildi. O kadar çok beklememe rağmen o değildi. Ondan sonra geçenlerde...

Sonrasını zaten sayamamıştım çünkü salıncağa kıvrılıp uyuya kalmıştım. Vücuduma işleyen soğuktan kaçmak için tek yol bu gibi gelmişti çünkü. Uykuya teslim olmuştum.

Gözlerimi tekrar açmam havada süzülürken olmuştu.

Bir dakika ben uçuyordum?!

Yine hangi saçma rüyamın içindeydim bu sefer Tanrı aşkına?

Hızla gözlerimi açtığımda düşmeyi beklerken gördüğüm şey Chanyeol’ün sinirli bakışlarıydı. Hatta bizzat tıslayarak bana küfür ettiğini bile düşünüyordum. Ama soğuktan kızardığını düşündüğüm kulaklarım onu dinlemek için şu an fazla üşengeçti.

Kısa süre içinde eve girdiğimizi yüzüme vuran sıcak hava sayesinde fark etmiştim. Kemiklerim sıcağa yıllardır yabancıymış gibi titremeye başlamıştı.

“Tanrım onca saat bahçede beklediğini söyleme bana!” Chanyeol’ün kollarından ayrıldığımda bu sefer onun yumuşak yatağında bulmuştum kendimi. Vücudumu kısa sürede yorgana sararak titremelerim eşliğinde ısınmaya çalıştım. Chanyeol'ün kızgın bakışlarını hala üzerimde hissediyordum. Çaresizce yorgana sarılmaya devam ediyordum. 

“A-anahtarımı almamıştım ve erken geleceğini söylemiştin b-bekliyordum seni ama sonra... Sonra uyuya kalmışım ve...” Titremem üşümekten mi yoksa korkudan mı bilmiyordum. Chanyeol’ü tanıdığımdan beri değişmeyen bir huyu varsa o da böyle şeyler yaptığımda tamamen tanıyamadığım birinine dönüşmesiydi. Şimdi olduğu gibi. Nefes alışverişleri bile korkmama neden oluyordu. 

“Nasıl bu kadar aptal olabilirsin? Beni araman ya da en azından bir yere gidip beklemen gerekiyordu.” Benim için endişelendiğini biliyordum ama bu tarz konuşmaları kalbimi kırıyordu. Sanki nefret ettiği biriymişim gibi bakıyordu çünkü. Soğuk ve öfke dolu. 

“Eğer bir telefonum olsaydı inan bana seni arardım Chanyeol. Ayrıca nereye gideceğimi bile bilmiyorum. Yakında dönersin diye beklemiştim ama gelmeyen sendin.” Ve istemeden de olsa ben de sinirleniyordum. Daha doğrusu kırgınlığımı gizlemek için kendime savunma mekanizması oluşturuyordum.

“Daha da geç dönebilirdim Luhan? Ya bir şey olsaydı? Gerçi daha ne olabilir ki? Şu haline bak mosmorsun. Kim bilir ne kadar üşümüşsün.” Kızgınlığı giderek üzüntü ve pişmanlığa dönüşüyordu. Hatta daha çok suçluluk duygusuna. 

Ball BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin