21. Bölüm

4.2K 443 238
                                    

Aradan iki hafta geçmişti ve Tao beklediğim gibi gitmişti.

Ama Çin’e değil.

Chanyeol’ün şirketiyle anlaşıp oraya geçmiş ve ardından kendine bir daire bulup orada yaşamaya başlamıştı. En azından kendi hayatıma bir etkisi yok diye düşünüyordum. Ancak Chanyeol’le birlikte aynı tesiste antrenman yaptıkları ve Wufan’la birlikte üçünün arada Tao’nun evinde takıldığı gerçeği beni biraz rahatsız etse de huzurumu bozan hiçbir şey yoktu.

Onunla karşılaşmadığım için ve şu an kendi işlerimle meşgul olduğum için görmezden geliyordum. Önemsememi gereken bir şey olmamıştı da zaten, olmayacaktı da. 

Chanyeol’le birlikte vakit gerçirmek, kendi hayatımla ilgilenmek, arkadaşlarımla vakit geçirmek uzun vadede beni ilgilendiren asıl şeylerdendi.

Sıradan insanların yaşadığı gibi yaşıyordum. Kasabadaki kadar sıradan olmayan ama kesinlikle daha yoğun ve daha fazla insanla iç içe olduğum...

Yabancılık çekmiyordum artık eskisi gibi, çevremde gördüğüm insan gibi, edindiğim pek çok arkadaş gibi normal bir hayat yaşıyordum. Birlikte derslere giriyorduk, antrenman yapıyorduk, yemek yiyorduk, dışarı çıkıp bir şeyler yapıyorduk ve son olarak biten günün ardından eve geliyordum.

Eğer şansım varsa o gün Chanyeol evde oluyordu ya da erken geliyordu. Sonra birlikte gün içinde neler yaptığımızdan konuşup açsak bir şeyler yiyorduk veya birşeyler izliyorduk. Sonra ise uykuya dalıyorduk.

Her şey oldukça doğal ve sıradandı. Öğle arası eğer antrenman yapmıyorsa ya da dışarıda bir işi varsa beni almaya geliyor ve birlikte yemek yiyorduk. Bazen de dışarı çıkıp dolaşıyorduk. Arada okul çıkışıma geliyordu ki bu birlikte vakit geçirdiğimiz anların içindeki en iyilerindendi. 

Her şey oldukça olağan ve rahatlık veren bir düzende ilerliyordu. Yaptığım hatalar en aza inmiş ve Chanyeol’le düzenli bir ilişki içine girmiştik. Her gece birbirimize sarılmadan uyumuyor, sabah birlikte kahvaltı yapmadan ayrılmıyorduk.

Konuştuğumuz şeyler sıradandı. Ona yol tarifi soruyordum bazen, bazen okuldaki, onun da tanıdığı hocalar hakkında konuşuyorduk. O ise bana gün içinde yaptığı antrenmanlarını ya da Wufan’la yaptıklarını anlatıyordu.

Bunu özellikle soruyordum çünkü Baekhyun’a bir yandan yardım etmeye çalışıyordum. Arada bir Baekhyun’un basket antrenmanlarını izlemeye gidiyordum. Chanyeol bundan şikayet etse de bir şekilde geçiştiriyordum.

Hala beni Wufan’dan mı yoksa Baekhyun’dan mı kıskanması gerektiğine karar veremezken şaka yaptığını biliyordum.

Bu süre içinde ise Tao hakkında hiçbir şey sormamıştım, bazen anlatıyordu lafı geçtikçe. Birlikte yüzdüklerinden ya da tenis oynadıklarından bahsediyordu.

Geçen gün ise ben onun tenis kulübüne gitmiştim. Benimle birlikte antrenman yapmayı özlediğini söylemişti. Dürüst olmam gerekirse ben de onu tenis oynarken izlemeyi özlemiştim. Bunu ona söylememiştim ama tenis oynaması benim için dünyadaki en mucizevi şeylerden biriydi. Gözlerindeki heyecanı ve kararlılığı görmek beni daha çok kendime getiriyordu.

Daha çok kendime, ona ve bize inanmama neden oluyordu.

Artık tamamen normal bir çifttik işte. Diğerlerinin sevgilileriyle yaptığı şeyleri yapıyorduk.

Ve çoğu kişinin merak ettiği şeylerden biri ise bu süre içinde ne kadar birlikte olduğumuz ya da bir daha birlikte olduğumuz muydu.

Evet, o geceden sonra bir kaç sefer daha birlikte olmuştuk. Onu defalarca içimde hissetmiştim. Onun varlığını tekrar tekrar hissetmek güzeldi. Ona ait olduğumu, onun bana ait olduğunu hissetmek kalbimdeki ona karşı duyduğum ateşi körüklüyordu.

Ball BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin