11. Bölüm

5.4K 504 96
                                    

Hayatın tam olarak ne olduğunu bilmiyorum. Sadece yaşıyorum, en ufak bir beklentim olmadan, yapmak istediğim pek bir şey olmadan, düşünmeden... Yaşamam gerektiği için yaşıyorum. Dünyaya geldiğim için, gideceğim güne kadar yaşamak zorunda olduğum için yaşıyorum.

Bu doğrultuda Mutlu olmak, aşık olmak, hayal kurmak benim için fazladan isteklerdi. Gelecekle ilgili planlarım basitti. 50 yıl sonra da yine babamın evinde uyanmak ve eğer spor yapacak -hatta yürüyebilecek- durumda olursam yine kulübe gitmekti. Dünyadaki pek çok insan binlerce hayal kurar ama sadece ufak olanları gerçekleşir... Bu gerçeği bildiğim için kendimi boş yere kandırmamayı tercih etmiştim. Bu yüzden cezalandırılmazdım herhalde değil mi?

Böyle bir yerde gelecekte neler yapacağımı bilmediğim gerçeği de vardı tabi. Belki de hayalimin olmamasının nedeni budur... Ya da geçmişte yaşadığım kırgınlıklardır...

Çünkü insan bir süre sonra kurduğu bütün hayallerin yerle bir olmasından bıkıyor ve kendi içine çekliyor.

Yıllardır kimsenin yolunun düşmediği bu güzel ve rahatlatıcı kasabanın misafirlere pek açık olduğu söylenemez. Görüp görebileceğin bütün yüzler aynıdır. Yapabileceğin şeyler pek fazla değişmez. Yaşadığın bütün günler birbirinin aynıdır.

Sadece tek bir gün... Sakin oluşundan mutluluk duyduğum bu hayatımda sadece bir gün... Beni her seferinde aynı şekilde karşılayan günlerden birine, her şey normal bir şekilde giderken, bir anda çok daha farklı şekilde devam ederken bulmuştum kendimi.

Sonra, yıllardır hiçbir beklentim olmadan yaşarken, uzun zaman sonra bir şeylerin hayalini kurmaya başlamıştım. Farklı olmayı, farklı şeyler yapmayı, kendim için çalışmayı ve kendim için mutlu olmayı... Yeni umutlarla dolmayı ve yeni başlangıçlar yapmayı düşlemiştim. Değişmeye başlıyordum ve daha bunun iyi mi yoksa kötü bir şey olup olmadığını bilmiyordum.

Nitekim önümde duran kontrat da yaşadığım bu farklı duyguların bir sonucuydu. Nereye sürüklendiğimi bilmeden sadece bir süredir tanıdığım birinin peşinden gitmek istiyordum. Ya da bu yeni duygularıma koşulsuzca karşı koymak istiyordum.

Chanyeol’ün ekibinde çalışacaktım. Chanyeol’ün yarın akşam buradan gidecekt. Gitmesine 24 saatten daha az bir süre kalmıştı ve süre dolduktan sonra onunla birlikte gidecek, şampiyonalarda ona asistanlık edecek ve yeni eğitim dönemi başladığında ise özel bir koleje sporcu kontejyanından girerek üniversiteli olacaktım.

Bunlar oldukça büyük adımlardı, oldukça cesaret gerektiren hedeflerdi. Ve ben o cesaretli ve gözü kara kişilerden değildim. Bunu nasıl yapabilirdim bilmiyorum.

Babamı bırakacak olmak bile benim için oldukça güçtü. İki gündür masamda duran bu sözleşmeye bakarken ne olacağını düşünüyordum.

Üçüncü gün olduğunda Wufan’ın bana verdiği süre dolmuş ve kararımla baş başa kalmıştım. Şimdi ise Wufan babamla birlikte karşılıklı koyu bir sohbete dalmışlardı. Ben korkudan bulunduğum yerde olabildiğince küçülerek otururken Chanyeol’ün varlığı biraz olsa da bana cesaret verebiliyordu. Zaten bu ufak cesarete güvenmemiş miydim? 

Onunla ilgili her şey harika gidiyordu. Onunla birbirimize kalplerimizi açalı kaç gün geçmişti bilmiyorum ama her şey fazlasıyla harikaydı. Bazen bunun gerçekten bir rüya olduğunu düşünüyordum. Ama değildi, her şey en az sehpanın üzerinde duran kontrat kadar gerçekti. Kısa bir sürede tanıdığım birinin peşinden gitmek çılgınlıktı. Özellikle benim için bu durum dünyanın bir anda tersine dönmesi gibi bir olaydı.

Bir yanım her an kağıt yığınını alıp yırtmak isterken diğer yanım dene diyordu. Ne olursa olsun dene ve kaçma. Yıllar sonra yaşlandığında pişman olmaktansa dene diyordu. Aklıma Chanyeol’ün dün söylediği şey geliyordu defalarca.

Ball BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin