8. Bölüm

6.4K 553 295
                                    

WARNING!

-The following chapter contains fucking rainbows-

---

Önce sabah olmak bilmemiş, sonra da kulübe giden yol bir türlü bitmemişti. Adımlarım utanç içinde geri geri gidiyor, Chanyeol’ün yüzüne nasıl bakacağımı düşünüyordum. Aklımı meşgul eden kişinin tamir ettiği bisikletimi bırakıp sabah ki işlerimi yapmak üzere gerekli malzameleri almak için binaya girdim.

Tırmığım...

Tırmığım neredeydi benim? Dışarda unuttuğumu düşünerek tekrardan bahçeye çıktığımda bilin bakalım ilk gördüğüm şey neydi?

Elindeki yaprak dolu çöp poşetiyle bana yaklaşan Chanyeol’den başkası değildi.

“Bunu mu arıyordun?” Tırmığı gösterip sabahları bile mükemmel olan gülümsemesiyle bana baktı.

“Bunu neden yapıyorsun?” Sinirime engel olamayarak hızla ona ilerleyip tırmığımı elinden kaptım. “Bu benim işim. Seni yormak ya da gereksiz işler yaptırmak gibi bir amacım yok. Bunu yapıp kendimi kötü hissetmeme neden olma.” Beni ilk defa sinirli gördüğüne emindim ama elimden gelen bir şey yoktu. 

“Seni bu şekilde yorulurken görmek de beni kötü hissettiriyor. Bu yüzden bu tatlı yüzünle kızgın görünmeye çalışmayı bırakarak bunu içeri götür. Ben de çöpü dışarı çıkartayım.” Ve bütün sinirimi saniyesinde bir köşeye atıp elimdeki tırmıkla beni baş başa bırakmıştı. Ben ise ona tepki olarak tırmığı olduğu yere atmak istesem de patronum gelip bana edeceği hakaretleri düşününce hızla gidip tırmığı yerine bırakmıştım. Dilediğimce asi bile olamıyordum...

“Beni gerçekten deli ediyorsun.” Chanyeol’le tekrar bahçede buluştuğumuzda sıkılmış bir ifadeyle bana baktı.

“Gevezelik etmeyip buraya gel ve asıl işini yap.” Eliyle yaklaşmamı işaret ettiğinde ne demek istediğini anlamamıştım.

“Asıl iş? Korta mı gideceğiz? Daha erken değil mi? Bu saatte çalışmazdın sen.” Kararsız adımlarla ona yaklaşmaya çalıştığımda sabırsızca kolumdan tutarak beni kendine çevirip omzuma kolunu atmıştı. Kalbimin bu yakınlıkla heyecanlanmasına fırsat bırakmadan boynumla kulağımın arasında bir yere bıraktığı öpücükle sersemlemiştim. En kötüsü ise oradan ayrılmayıp burnuyla kokumu içine çektiğinde olmuştu.

“Bundan sonra asıl işin erkek arkadaşım olmak.” Fısıltısı beni panik atağa sürüklerken o yerde biraz kalıp burnunu boynuma sürtmüştü. Aklımı yitirmek üzereyken bileğimden çekeleyip beni geçen oturduğumuz banka götürdü. Bankın üzerindeki poşeti açarak yiyecekler çıkarmaya başlarken ben hala hızla atan kalbimin derdindeydim.

Ben... Oldukça düşük bir seviyedeki spor kulübünde ayak işlerine koşturan Luhan, Park Chanyeol’ün erkek arkadaşıydım.

“Dün bana gösterdiğin markete gittim. Kahvaltı yapmamışsındır umarım. Hazır sandviçlerden aldım.” Paketi çıkartıp elime tutuştururken kafayı yemek üzereydim. Ya rüya görüyordum ya da biri beni çok fena işletiyordu.

“Ch-Chanyeol...” Korkulu gözlerime bakıp kıkırdadığında endişem daha da artmıştı.

“Ne o? Erkek arkadaşım olmaktan memnun değil misin? Kız arkadaşım mı olmak isterdin?” Saçlarımı karıştırarak zevkle gülmüştü.

“Şaka yapmayı bırak!” huysuzca kendimi geri çekerek saçlarımı düzeltmiştim.

“Şaka yaptığımı nereden çıkardın?” Dudaklarını büzerek bana baktı. “Sağlıksız bir erkek arkadaş istemiyorum bu yüzden şunu yer misin?” Elimdeki paketi açarak ağzıma götürdü zorla. Ben ise hala onun gerçek mi yoksa hayal mi olduğunu düşünüyordum. Şimdi...

Ball BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin