15.BÖLÜM=Katil ve Geçmiş

142 10 2
                                    

"Seninle göz göze gelmek gibiydi içimdeki umut, büyük bir heyecan ve birazda gözlerini kaçırmanın korkusu..."

...

İnsanlar neden geceyi severdi? Bir insan korktuğunda neden karanlığa sarılırdı?

Asıl önemli olan şey, insan karanlığa sığınacak kadar ne yaşamış olurdu? 

Dostoyoski'nin çok sevdiğim bir cümlesi vardı. 

"Tanrının bana baş edemeyeceğim bir şey vermeyeceğini biliyorum. Sadece keşke bana bu kadar yüklenmeseydi diyorum."

Diyordu satırlarda. Hiç birimizin sırtındaki yük taşınmayacak kadar değildi, ama yoruyordu... Bazen bitiriyordu. 

 Ölümü bazen yorgunluğa tercih ediyordu insan. Ve ben yorgundum, senin gibi. Geçen saatler boyunca ne ben, ne de Efsun gözlerimizi kapatabilmiştik. Uyumuyorduk, ama gece bizi sessizleştirmişti. İçimdeki karamsar Saye yanımda yatıyordu, elimi tutuyordu. Aklım Demirhan'da kalmıştı. Dört beş gün önce hayatıma giren bu adam bu kadar çabuk içimde yer edinmemeliydi, ama engel olamamıştım, daha doğrusu engel olmam gerektiğini düşünmemiştim. 

 Hayır içimdeki duygu aşk değildi, ben sevgi kelimesine sahip olamayacak kadar karanlıktım, fakat Demirhan benim bu adada konuşabildiğim tek kişiydi. 

 Sadece o değil, Tan içinde endişeleniyordum, Tan'ı unutmam bencillik olmuştu. Tan olmasaydı biraz pozitif olmak imkansızdı. 

 Karaca ile bir konuşmamız yoktu, hoş onunla anlaşabileceğimizi de düşünüyor değilim, ama tabi ki başına bir şey gelmesini istemezdim. 

"Abi siz neredesiniz!?"

 Dışarıdan duyduğum hitap şekliyle hızla yattığım yerden doğruldum, Efsun'da benimle aynı anda doğrulunca birbirimize baktık.

"Baya gittik, ve inanmayacaksınız ama-"

 Duyduğum ses tonu rahat bit nefes almama nede olurken ikinci ses onu yarıda bıraktı. 

"Bırak şimdi onu, kızlar nerede Barlas?"

 Gelmişti, gelmişlerdi. Demirhan'ın sesini duyduğumda saatlerdir içimde yer alan yük sanki uçup gitmişti. 

"Uyuyorlar"

  Barlas'ın sesi öncekinin aksine daha sakin çıkıyordu, bana bağırırken bu ses tonuna sahip olduğunu sanmıyordum. Sorun bendeydi.

"Tamam, o zaman onlarda uyanınca konuşuruz."

 Tan'ın cümlesi bittiğinde Barlas'ın umursamaz kelimelerini duyduk.

"Anlatın şimdi, yarın öğrenir onlar."

Barlas'ın bu sert ve soğuk tavrına bir neden bulamıyordum. 

"Bu çocuğun sorunu ne?"

Efsun'un fısıltısı bana ulaştığında ellerimi iki yana açtım ve onun gibi fısıldayarak konuştum. 

"Bilmiyorum!"

Efsun tam ağzını aralayacakken dışarıdan gelen sesle sustu. 

"Ayrı ayrı uğraşmayalım, bizde yorgunuz zaten. Yatalım, sabah beraber konuşuruz. Zaten güneşin doğmasına bir saat anca vardır."

 Karaca'nın yorgun ses tonu bir süre sessizliğe neden oldu, ardından kumda ayak sesleri duyduk. Geliyorlardı. 

"Yat, bırakalım da uyuyor bilsinler bizi."

 Efsun'un cümlesiyle kafa sallayıp yattım. Çardakta hissettiğimiz nefesler geldiklerini söylüyordu. Küçük hareketlerle yattılar. Tek sorun herkesin burada olup, Demirhan'ın olmamasıydı, o nöbette mi kalmıştı?

1 YILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin