26.Bölüm=Uzun Yollar ve Hedefler

94 12 17
                                    

"Bazı insanlar masumluğuyla keserdi nefesleri. Ellerinde ki kan ellerinde kalmazdı, zamanla giderdi fakat bazen öyle katiller olurdu ki, Tanrı affetse de kulu onları affetmezdi..."

...

 Hızlanıyorduk, aslında hızlanan bizler değildik, hızlanan çevremizde yaşanan olaylardı, hızlanan yaşadıklarımızdı, hızlanan her an bizi kendine yaklaştıran felaketlerdi...

 Demirhan'ı tanıdığın kadarıyla kesin konuşan bir insandı, çok düşünüyordu, dilinden dökülen bir kaç kelime de olsa, aklından geçen şeyler bir hunide takılı kalıyordu, hepsini dile getirmiyordu. 

 Mirza'yı hiç sevmediğini belli etmekten asla kaçınmamıştı. Hatta ona karşı nefret duygusunu bile barındırmadığını, zira nefretin bile bir duygu olduğunu dile getirmişti. Mirza şuan yanımdaydı, Mirza bizi şelaleye götürmüştü , Mirza bizi onların yuvasına götürmüştü. 

"O şey...Mirza bunu başından beri biliyor muydun!?"

Karaca sinirle Mirza'ya doğru tıslarken Barlas bir şeyleri anlamışçasına kaşlarını çatıp kendi kendine mırıldandı.

"Şelaleye bizi götürdün çünkü onları buraya getirmeye çalıştın."

Tan Barlas'ın dedikleriyle yutkundu ve sanki tek açıklamayı o yapabilirmiş gibi bakışlarını Demirhan'a çevirdi. 

"Seni bıraktılar öyle değil mi Mirza? senin asıl amacın adada durumların ne olduğunu bildirmek olmalıydı fakat sonradan seni burada bıraktılar. Bu ilk gün sırtında bulduğumuz böceği de açıklıyor."

Ne? İlk gün Mirza'nın takip edildiğini bildikleri halde onu aramıza mı almışlardı?

"Konuşsana lan!"

Barlas sabrı kalmamışçasına bağırdığında Mirza'nın sertçe yutkunduğunu fark ettim. O sırada ayaklarımızın altında sarsılan toprakla beraber hepimizin bakışları aynı noktaya odaklanmıştı. 

"Her şeyi açıklayacağım söz veriyorum. Ama gitmemiz gerekiyor, her getirdikleri yaratık bir öncekilerin özelliklerinin bir mislini taşıyor. Ve bu şey..."

Mirza endişe dolu ses tonuyla bizi uyardığında Demirhan'ın keskin harelerine kaydı bakışlarım. Nedensizce ondan çıkan bir fikir, bir tercih bir plana ihtiyaç duyuyordum. O an Demirhan'ın bakışları da bana tutunduğunda adem elmasının hareket edişini izledim. 

"Gidiyoruz." Dedi tok bir sesle. Bakışlarını benden ayırıp Mirza'ya çevirdi. "Ama söylesene Mirza, seni neden burada yanımıza alalım?"

Mirza Demirhan'ın bu sözlerine omuz silkmekle yetindi. 

"Bu adadan ne kadar düşük bir ihtimal de olsa kurtulmanızı sağlayacak tek kişiyim."

Demirhan ve Barlas şüpheyle dolu bakışlarını buluşturduğunda ne yapacaklarını kararlaştırıyorlar gibiydi. Birden toprakta yer alan diğer darbeyle birlikte bu şeyin bize daha da yaklaştığını fark etmiştik. Birden bire olduğumuz yerde yankılanan güçlü çığlık iki metre bir hayvandan çıkacak bir sese pek de benzemiyordu. Zaten toprağın sarsılması da bu tezi anında çürütüyordu.

"Gidelim. Fazla vaktimiz yok gibi." Barlas cümlesini bitirir bitirmez arkasına dönmüş ormana doğru ilerlemeye başlamıştı. "Hadi!" Bize doğru sesini yükselttiğinde hızlıca peşine takıldık. 

Zihnimdeki siyahlara ev sahipliği yapan kadın tehlike diye bağırıyordu, kırmızıya basılmış, uyarılar verilmişti. Bundan sonrası tamamen kırmızıya boyanmış bir odada kısılan bize aitti. Adımlarımız bunu belirleyecekti. Yaşayacağımızı ve ya öleceğimizi. 

1 YILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin