48.Bölüm=Kumandayı Saran Tuşlar

47 8 3
                                    

"İnsanlar çok sınava girerlerdi ama en zoru şüphesiz kendileriyle yüzleşecekleri sınav olurdu."
...

Sınav kelimesinin eş anlamı aşağı yukarı belliydi.

Sınav bir engeldi, bizim kendi alanızmızla, kendi gruplarımızla, içinde bulunduğumuz bir alanda diğerlerinden ayrılarak yükseltmemizi sağlardı.

Ama şimdi yaşayacağımızı söylediği sınav bunların hiç birini barındırmıyordu.

Bizim kendimizi kanıtlamız gereken biri yoktu, olmamalıydı.

Zaten sadece kendimize zor yeten canlarımız varken birde onları bir sınav içinmi tüketecektik?

"Ne diyor bu it!?" Kahverengi hareler en az ait olduğu beden kadar öfkeye bulanmıştı. Barlas kendini zor dizginlediğini dişlerini sıkarak belli ediyordu. Çenesi neredeyse kırılacak gibi görünüyordu.

"Bu itham hoş değil delikanlı, özellikle senin gibi altın bir aile çocuğu için."

Altın bir aile çocuğu.

Barlas Keskin.

Barlas duyduğu sözlerle neredeyse donakalmış gibiydi. Kaşları boşlukta usulca havalanırken sessizliği iyiye işaret değildi.

"Altın aileyi götüne sokarım lan!" Diye birden bağırıp televizyona ilerlemeye başladığında yanı başımda duran Demirhan yapacağı hamleyi anlamış olacakki hızlı bir şekilde onun önüne geçmiş, bedenini etrafına sararak onu zar zor zapdetmeye çalışmıştı.

"Anlatmışlardı, ama gözlerinde o öfkeyi bu kadar canlı göreceğimi düşünmemiştim Barlas. Unutma öfke düşman değildir, dosttur. Öfke seni yaşatır, öfke seni hayatta tutar." Ekranımızı kaplayan adamın yeşil irislerindeki çizikleri gördük bir an, ardından sert duvarlarını geri bırakarak sözlerine devam etti.

"Sevgi değil, öfke insanı yaşatır, sevgi mutlu eder fakat onun da her şey gibi sonu vardır. Öfkenin yoktur evlat, öfken ne kadar büyük olursa, sen de o kadar büyük olursun. Bunu sakın unutma."

Barlas'ın bedeni kaskatı kesilmiş, karşısında duran adamı dinliyordu. Harelerinde gördüğümüz kaybolmuşluk bir kaç aptal sözün dizginlemeye çalıştığımız o canavara dokunduğuydu.

Barlas'ın öfkesini yaşamamıştık, sürekli her daim sorun yaşamamıza rağmen, Barlas'ın adil kontrolünü kaybettiği zaman çevremizde ki hiç bir şeyin sağlam kalmayacağını biliyorduk.

Barlas'ın öfkesini yıkım olurdu.

Barlas Keskin yıkımdı.

"Artık kes şu sesini!" Karaca dudakları arasından tıslarken ekrandaki adamın yeşil hareleri çoktan Barlas'tan uzaklaşmıştı. Bu sefer ki hedefleri ise yanı başında duran, parmakları ise hala geçmişin izlerini taşıdığı için bileğimde düğümlenen adamdaydı.

"Kaya'nın diğer yeğeninin dışarı çıktığını duymuştum, hatta evet bir kaç gün önce Türkiye'den çıktığını da duymuştum. Ama gerçekten buraya gelebileceğini düşünmemiştim Enes." Yeşil irisleri kısılırken dudağının sol kenarı usulca havalanmıştı. "Gözü kara birisin Enes Akın, bunu sevdim. Cesaretli insanları her zaman severim."

"Lan siktir git artık!" Belki sözleri ve hepimizi tek tek yorumlaması devam edecekti ama Demirhan'ın sert çıkışı ve aynı anda televizyonun tüm fişlerini sökmesi onun konuşmasını engellemişti.

Mavilerimle kara ekranda karşılaşınca kısa bir an kalakalmıştım.

Sınav demişti.

Bu ana kadar yaşadıklarımız planlı mıydı bilmiyorum ama artık öyle olacağı kesindi.

1 YILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin