Kantindeki sesler kafamdakilerle yarışacak cinstendi. Kahkahalar birbirine karışıyordu ve nerdeyse herkes yüksek sesle konuşuyordu. Beyaz ışık gözümü alıyordu, kafamı boydan boya olan cama doğru çevirdim. Yağmur damlaları cama vuruyordu ve damlalar halinde aşağıya süzülüyordu. Ben bu okula ilk geldiğim gün fazla büyük olmayan ağaçlar artık büyümüştü ve rüzgarla uyumlu şekilde cama vuruyordu. Birinin omzuma çarpıp geçmesiyle ''pardon'' demesi bir oldu. Gözlerimi camdan çevirip yemek almak için bekleyen sıraya baktım, dışarıdan gelenler olduğu için yerler ıslak ayak izleriyle doluydu. İşte bundan nefret ediyordum. Bugünlük öğlen yemeğini pas geçmeye karar verip çıkışa yöneldim, diğer teneffüslerin birinde ufak tefek şeyler atıştırırdım. Siyah botlarıma bakarak yürürken düşecekmiş gibi hissettiğim kulaklığımı kulağıma doğru iteledim ve müziği başlattım.
Üzerimdeki kalın hırkanın kollarını iyice uzatıp ellerimi kapatmasını sağladım. Bu yünlü beyaz hırka beni monttan daha sıcak tutuyordu. Belki de ananem ördüğü için çıkarmak istemiyordum ve kendi kendime bahane uyduruyordum. Hırkamın altına giydiğim bol kapşonlunun şapkasını kafama geçirdim ve bahçeye çıktım. İki nöbetçi öğretmen tentenin altında durmuş, ellerinde sıcak çaylarıyla konuşuyorlardı. Dışarıda top oynayan bir iki erkek ve arkadaşlarıyla kol kola girmiş yürüyen bir iki kız vardı, hocaların gözleri arada onlara kayıyordu.
Yanlarından geçerken kafamı iyice eğdim ve genelde sadece beden derslerinde futbol oynamak için kullanılan arak bahçeye doğru gittim. Orası okuldaki kalabalıktan bir sürede olsa kurtulduğum sayılı yerlerdendi, dört yıldır bu okulda olsam da arka bahçenin fazla tercih edilmediğini sadece aylar önce fark etmiştim.
Artık benimsediğim her okulda on, on beş tane olan klasik kahverengi banka oturmayı planlıyordum ama banktan üç dört adam ötede yan vücudunu tamamen duvara yaslamış bir çocuk duruyordu. Ah tabi, öğle aralarında arka bahçeyi sigara içme yeri olarak kullanıyorlardı. Sadece tek yönlü kamera olduğundan arkalarını dönüp rahatça içebiliyorlardı, hele böyle havalarda nöbetçi öğretmenler dışarıya adım atmadıkları için iş oldukça kolaylaşıyordu. Şimdi ya onunla muhatap olmak zorunda kalacaksın ya da sınıfa çıkacaksın diye geçirdim içimden. Eğer öğle yemeğimden fedakarlık yapmış olmasıydım kesinlikle muhatap olmayıp sınıfa çıkardım.
Siyah kapşonlusunu kafasına geçirmiş, arkası bana dönük şekilde kolunu bi yukarı kaldırıyor bi indiriyordu. Sonra biraz daha bekleyip tekrar kaldırıyordu. Soğuktan ağzımdan duman çıkarken bir anlığına içimin titrediğini hissettim, hırkamı iyice çekiştirdim. Müziği durdurup beyaz kulaklarımdan birini çıkarıp elimde tuttum. Ağaçlardan düşen bir kaç yaprak yerde ıslanmıştı, tam bir sonbahar havasıydı. Ona yaklaştığımı belli ederek sert biçimde yürüdüm ama arkasını dönüp bakmadı. Ayaklarım tam yanında durduğunda sonunda yaslandığı duvardan ayrıldı ve bana döndü.
Sert yüz hatları vardı, çeneleri belirgindi. Dikkatimi ilk başta yavaş yavaş çıkmaya başlayan kirli sakalları çekmişti. Saçları da gözleri gibi siyahtı, oldukça dağınık olan saçları alnına kadar gelmişti. Sağ bileğinde siyah ince bir bileklik vardı, sigarayı aynı eliyle tutuyordu. Bilekleri nahif şekilde hareket ediyordu, boynundaki gümüş zincir üzerindeki siyahtan farklı olan tek şeydi. Ademelması oldukça belirgindi, vücudu kaslıydı ama dikkat çekecek cinsten değildi. Kırmızı dudaklarına kadar yetiyordu boyum, gözlerine tam bakabilmek için biraz kafamı kaldırdım. Sigarayı tutan parmaklarının boğumlarında kızarıklar vardı, soğuktan mıydı yoksa yara mıydı anlayamamıştım. Duruşumu biraz dikleştirdim ve çatık kaşlarıyla gözlerini kırpıştıran karşımdaki çocuğu daha fazla bekletmeden konuştum.
''Burası okul.'' sesimin yumuşak çıktığından emin olmuştum, herhangi bir atışma olmasını istemiyordum. Gözlerimi sigarasının üstüne sabitleyip neyden bahsettiğimi anlamasını sağladım. Gözlerini kısıp o da benim gibi sigarasına baktı, gözleri tekrar beni buldu. ''Biliyorum.'' konuştuğunda hareket eden ademelmasına kaydı gözüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH KADEHİ
Teen Fictionilk nefesini bir kutuya hapsettiler bu yüzdendir belki de hep esir kaldın. ikinci nefesini veremedin zehri kalbine kadar indi. üçünce nefesin sen ve ben sevgilim. bu gece birlikte yitireceğiz tüm nefeslerimizi ve sonunda hep biz kaybedeceğiz. ^...