11. sökük kumaş ve yama

110 5 3
                                    

Pek bir şey yok, küçük halka küpeler bambaşka bir hava katıyor sadece o kadar. Daha çok kendimi tembihliyorum. ''Annen ne hata yaparsa yapsın, baban aldatmak da haklı değil.'' çünkü biliyordum, babam hep bir şekilde kendi haklı yanını öyle bi gösterirdi ki karşısındakine insan cidden ''Vay be adam da haklı aslında'' derdi. Beni manipüle etmesine izin vermeyecektim.

Kapı sesiyle son bir kez üstüme baktım, siyah dar pantolon ve asker yeşili renginde bir süveter. ''Geldim!'' deyip kapıyı açtım ve yüzüne bakmadan kapının yanındaki paltomu ve çantamı alıp evden çıktım. Kapıyı kilitledikten sonra mecbur yüzüne baktım.

''Merhaba kızım.'' gülümseyerek konuştu, hevesle bana baktığını görebiliyordum. Derin bir nefes alıp tebessüm ettim ''Merhaba.'' dedim buz gibi bir sesle kısa keserek. Eliyle arabayı gösterdiğinde ön koltuğuna oturup kapıyı kapattım. O da sürücü koltuğuna oturduğunda tekrar konuştu.

''Nasılsın, okul nasıl gidiyor?'' yüzüne bakmadım, dik durup direkt karşıma baktım. ''İyiyim, her şey eskisi gibi.'' sen gittikten sonra hayatım değişmedi deyip onu kırmak istedim, bizim hissettiğimizi o da hissetsin istedim ama diyemedim.

Aslında baba, senden sonra çok şey değişti. Belki de en çok ben değiştim ama etrafımdaki kişiler de fazlasıyla değişti. Sen gittikten sonra pek bir şey aynı kalmadı, fark ettim ki hayatımdaki en büyük yer aileme aitmiş. Şimdi o yeri tekrar doldurmaya çalışıyorum ama dürüst olmak gerekirse bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum.

''Ben de bir ev kiraladım, denize yakın. Sen seversin sahilde dolaşmayı.'' alttan alttan evime de gelirsin demek istiyordu ama şu anlık bu imkansızdı. ''Artık pek önemsemiyorum.'' dedim, yüzünün düştüğünü hissettim. ''Öyle mi?'' diye sordu, daha çok kendi kendine konuşur gibiydi. Olumlu anlamda başımı salladım, kafe zaten bizim eve pek uzak olmadığından hemen gelmiştik. Babam araba için park yeri arıyordu ve o sırada benimle konuşabilmek için konu üretmeye devam ediyordu.

''Yazın sana da ehliyet alalım da artık sen götür bizi bir yerlere.'' şakayla karışık sesinden sonra gözlerimi karşımdan ayırdım ve babama baktım. ''Seni arabaya alacağımı sanmıyorum.'' o an kafamı yüzündeki hayal kırıklığını görebilmek için çevirmedim. Bir iki saniye boyunca yüzündeki hayal kırıklığını gördüm ve sonra tekrar önüme döndüm.

Seni kırmak istiyorum ama kırıldığını görmek istemiyorum.

Üzül istiyorum ama üzülme de istiyorum.

Pişman olduğunu görmek istiyorum ama bu bana acı vermesin istiyorum.

''Şuradaki araba çıkıyor.'' dedim ilerde bir yeri göstererek, hızlı gözünü benden çekip yola odaklandı ve çıkan arabanın yerine park etmeye başladı. ''Dolunay bir şey soracağım.'' dedi, arabaya park etmişti tam kapıyı açacakken sorusuyla duraksamıştım.

''Eğer annen de başka bir konuda hata yapsaydı, ona da böyle cephe alacak mıydın yoksa bu ben...'' sustu, devam etmesini beklediğim ama etmeyince ben konuştum. ''Ben adaletliyim, doğru ve yanlışı gayet iyi biliyorum ve ikinizi de eşit seviyordum. Eğer ki ortada bir hata varsa herkese aynı tepkiyi veririm.''

Başını yavaşça aşağı yukarı salladı ''Anladım.'' kapının kilidi açılınca dışarı çıktım, ani rüzgarla bir anlığına içim titrerken hızla içeriye girdik. Babamla her zaman gittiğimiz kafe. Pazar öğlenleri gelip spagetti yediğimiz, cuma akşamları gelip kahve içtiğimiz gereğinden fazla sade ama bize özel olan o mekan. Fazla temiz olmadığından annemin bize eşlik etmediği, benim babamla teke tek zaman geçirdiğim yer. Hijyen açısından buraya pek sevmezdi buralardaki mahalleler ama seven de asla bırakamazdı.  

RUH KADEHİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin