2.0

459 30 2
                                    

Şuan da ne mi yapıyordum? Yatakhanede oturmuş ne bok yapacağımı düşünüyordum. Aslında ben hiç bir şey yapmayacaktım. Onlar yapacaktı. Şuan bana verilen bir görev yoktu.

Tek istediğim okul bitene kadar hiçkimsenin benim ne olduğumu öğrenmemesiydi.

Bir kaç sene sonra 7. Sınıfın son 2 haftası

Maria Lily Riddle'dan

Asamı kaldırıp arkama bir lanet daha gönderdim. Çok fazlalardı ve ben tek başımaydım. Kaçabileceğimden emin değildim. Her an yakalanabilirdim ve ben bunun olmasını istemiyordum.

Karanlık Lord'un verdiği görevi yarı başarılı yarı başarısız olarak yerine getirmiştim. İstediği şeyi almıştım ve şuan cübbemin gizli ceplerinden birinde duruyordu.

Başarısız olmuştum çünkü yakalanmaya yakındım. Arkamda kocaman bir Seherbaz ordusu vardı. Ve hepsi beni yakalamanın peşindeydi. Neden yanıma fazladan yardımcı almamıştım ki.

Cisimlenme sınırını hala geçememiştim. Ama içimden bir ses yakın olduğunu söylüyordu. Diğer yandan ise orada beni başka bir sürpriz bekliyordu.

Önüme bir grup daha Seherbaz çıktığında kapana kısılmıştım. Sanki aptal bakanlık tüm seherbazları buraya göndermişti. Şuan mugglerın bulunduğu yerdeydik ve kimse görüleceğini umursamadan her tarafa büyü atıyorlardı. Mugglelar kimsenin umurunda değildi şuan.

Nasıl olsa işleri bittikten sonra hafızalarını silerlerdi. Hep yaptıkları bir şeydi sonuçta.

Nefes alamamaya başlayınca bir panik vücudumu ele geçirdi. Yakalanmam an meselesiydi ve ben şuan durup arkamdaki seherbazlara ' Bir dakika durun azcık soluklanayım sonra devam ederiz ' diyemezdim.

Aslında diyebilirdim. Bakanlıkta çalıştıkları halde bakanın gerçek yüzünü görmüyorlardı. Salaklardı. Bakanlıkta çalışan herkez -başta bakan olmak üzere- salaktı.

Bakanlığın ele geçirilmesine az kalmıştı. Aslında benim görevim bir takım Ölüm Yiyen ile beraber bu aptalların dikkatini dağıtıp bakanlıktaki hortkuluğu almaktı.

Yanıma aldığım salaklar ise yakalanmışlardı. Aslında bu önceden ön görülmüştü. Yakalanmam yani nasıl ne kadar aptal olsalarda bazen bir işe yarıyorlardı.

Artık nefesim iyice bitmeye başlayınca etrafıma bakınmaya başladım. Hala ben geleceğim yere varamamışmıydım! 10 - 15 metre daha ilerlediğimde geleceğim yere az kalmıştı. Hemen sözleştiğimiz binanın içerisine girdim.

Hızla çatı katına çıkmaya başladım. Cisimlenme eşyasını arıyordum. Eğer buraya girmeseydim. Cisimlenme sınırına varsamda cisimlenemezdim. Çatı katına vardığımda bir kaç Ölüm Yiyen burada gördüm.

Ey gerizekalılar madem oradaydınızda neden yardıma gelmediniz diyecem de ama yardım ettiler şimdi. Koşarken bir anda yere yığılan adamlar vardı. Demek ki onları bunlar bayıltmıştı. Olsun yardım yardımdır.

Yanlarına doğru telaşla gitmeye başladım. Hemen biri bana doğru bir şey attı ve oradan cisimlendi. Diğerleri de hemen onun ardından cisimlendiğinde hemen bana attıkları şeye baktım.

Mendile sarmışlardı. Mendili çözüldüğünde karşımda bana ait olan kolyeyi gördüm. Tam ona dokunup buradan gidecekken kapıdan içeri Seherbaz'lar girmeye başladı hepside asasını bana doğrultmuştu.

Bir tanesi bir adım öne çıkıp konuşmaya başladı.

" Yolun sonu. At asanı ve teslim ol. "

Aynen bende senin dediğine uyacaktım. Aynen canım. Ne yapalım, ben sana çay ya da kahve falan söyleyeyim mi?

" Beni öldürsenizde - ki bu mümkün değil - ben size teslim olmam."

Yüzüm örtülüydü ve beni göremiyorlardı. Bu benim şuan en büyük avantajımdı. Ama birazdan çatışmaya gireceğim bariz bir şekilde belliydi. Şapka kafamdan çıkarsa ben bitmiştim.

Ama nasıl olsa yine de ben bir şekilde kurtulurdum ya da bir şekilde kurtulurdum işte.

Şuan o kolye benim tenime değse ben buradan gidebilirdim. Ama işte bunu yapamıyordum. Kolye mendilin içindeydi ve çıkaramadan bu salaklar gelmişlerdi.

Ben karşımdakilere belli etmeden mendili açmaya çalışırken elime soğuk bir metalin değdiğini hissettim. Ben daha ne olduğunu anlayamadan oradan bir anda cisimleni vermiştim.

Gözlerimi açıp baktığımda Riddle Malikanesinin önünde olduğumu gördüm. Hızlı adımlarla kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açıp içeri girdim.

Babam tahtında oturmuş kitap okuyordu. Kapının sesini duyduğunda kafasını kaldırıp baktı. Benim geldiğimi görümce ayağa kalktı ve yanıma geldi.

" Kızım, verdiğim görevi yerine getirdin mi? "

Kafamı yere çevirdim.

" Hem başarılı hem başarısız oldum. Ama istediğin şeyi aldım. " dedim ve cübbemin cebinden hortkuluğu çıkarıp verdim.

Eline aldığında ilk önce bir inceledi. Galiba zararı varmı diye baktı. Sonra bana biraz yaklaştı ve kolyeyi boynuma geçirdi ve şöyle dedi.

" Bunun sende durmasını istiyorum. Bunu koruyabilirsin değilmi?"

" Tabii ki de koruyabilirim. Hem bana bu kadar güvendiğin için teşekkür ederim. " deyip ona sarıldım. O da bana sarıldı.

***
Bir bölüm sonu daha geldi. Finale yakınız.

Umarım beğenmişsinizdir. Sağlıkla kalın.

KehanetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin