2.1

456 29 5
                                    

Biraz drary içerebilir

Harry James Potter'dan

Hogwarts'ta günün son dersini gördükten sonra her zaman yaptığım gibi Kara Göl'ün yanına gelmiştim. Şuan ise bir ağaca sırtımı yaslamış kitap okuyordum.

Aradan biraz zaman geçmişti. Kitabın son sayfalarını okuduktan sonra kitabı kapattım. Kafamı yana doğru çevirdiğimde karşımda mavi gözler ve platin sarısı saçlar görmüştüm.

Şaşkınlıkla gözlerim açılırken ondan biraz uzaklaşmıştım. O ise hiç bana bakmamış karşısına bakıyordu. Benimde şaşkınlığım geçtikten sonra kafamı ağaca yasladım.

Biraz öyle durduk. O Kara gölü izliyordu bende onu. Draco'dan hoşlanıyordum. Bunu fark edeli neredeyse 2 sene falan oluyordu.

Son zamanlarda onu biraz gözlemlemiştim. Hep huzursuzdu. Yorgun gözüküyordu ve halsizdi. Bu hâli beni biraz endişelendiriyordu doğrusu. Onu o halde gördükçe ben üzülüyordum.

Draco sonunda bana kafasını çevirdiğinde yüzünde huzur dolu bir gülümseme vardı. Onu son zamanlarda ilk defa gülümserken görmüştüm. Daha yeni fark ettiğim bir şey daha vardı. Çok güzel gülüyordu.

Biraz daha bana yaklaştı. Onun nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Biraz daha bana kafasını yaklaştırdı ve kulağıma fısıldadı.

" Potter, acaba seni burada öpsem ne olur?"

Maria Lily Riddle'dan

Babamın yanından ayrıldıktan sonra odama çıkmış, düş alıp üstümü değiştirmiştim. Şuan ise yatağının üstüne oturmuş Karanlık Sanatlar hakkında bir kitap okuyordum.

Herkezin kötülemesine rağmen Karanlık Sanatlar güzeldi. İnsanı kendine çekiyordu. Benim özel bir ilgim vardı bir aralar. Hatta takıntı derecesine getirmiştim. Ama sonra takıntılıktan çıkıp normal bir merak seviyesine inmişti.

Hogwarts'a dönmem gerekiyordu. Ama gece dönebilirdim. Ama yine de risk almaya değmezdi.

Babama haber verip evden çıktım. Cisimlenme duvarını geçtikten sonra Yasak Ormana cisimlendim. Ormanın biraz içlerine doğru çözümlenmiş olmalıyım ki o görkemli şatoyu görememiştim.

Aslında direk Bağıran Barakaya cisimlenip oradan okula dönebilirdim. Ama biraz yürümek istemiştim. Bir zaman ilerledim ama hala varamamıştım.

Artık yanlış yöne gitmeye başladığımı düşünecektim ki karşıma at adam Firenze ( umarım doğru yazmışımdır
karşıma çıktı. Firenze ile çok iyi anlaşırdık. Hatta bazen oturup çok sohbet ederdik. Tabii genellikle o gökyüzüne bakar ve iç geçirirdi.

Biliyordum ki at adamlar iyi bir kehanetçiydi ve böyle yapmaları çok normal bir şeydi ama benim kalbimi kırmıştı.

Karşımda dikilmiş bana bakan Firenze'ye baktım. Sanki bana bir şey saklıyormuşum ve sanki zihnimi okuyup bunu öğrenmeye çalışıyordu. Biliyordum ki asla böyle bir şey yapmazdı ama tedirgin olmuştum.

Merlin aşkına, kim size dik dik baksa hoşlanırdınız ki. Bence hiç birimiz hoşlanmazdık.

At adam sanki bana bir felaket geliyormuş gibi baktı ve " Kaç, geliyorlar. " dedikten sonra gitmişti. Ben daha ne olduğunu anlayamadan yine Seherbazları  eline düşmüştüm. Artık salın  yani peşimi dimi ama bu kadarıda fazla.

Diğer seferde ek yardım istememiştim. Çünkü bana verilen bir görevdi ve ben kendime güvenerek oraya gitmiştim. Ehh takviye yardım isteyip babamın diline düşmek istemezdim.

Elimde takılı duran yüzüğün taşına dokundum ve içimden ' Karanlık Orman'dayım baskına uğradım yardım istiyorum ' diye geçirdim. Umarım zamanında gelebilirlerdi.

Seherbazlarla biraz bakıştık sonra sesler çıkmaya başladı. Yardım gelmişti. 
Şuan bulunan durumum, etrafında bir çember, çemberin ortasında ben, ve etrafımdaki çemberinde etrafında ve hala gelmekte olan Ölüm Yiyenler. Ortalık fena kızışacaktı.

***
Merhabaaa. Bir bölüm dahaa.

Umarım beğenmişsinizdir, sağlıkla kalın.

KehanetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin