Bölüm 10

32 4 2
                                    

~|10|~ Alev kıvrımı

Samandan

Üzülmüştüm. Dediklerim beni daha çok üzmüştü. Ama ne bileyim o an sanki kendimde değilmiş gibi çıkmıştı ağzımdan kelimeler. Milenayı ne kadar az tanısam da onun sözlere aşırı önem veren birisi olduğunu anlamama yetmişti.

Ve ben onu kırmıştım. Bu ha arkadaş olarak ha hoşlandığı kişi olarak- ki değil- onu kırabilecek bir şeydi yani ikisinden birisi olmam fark etmezdi.

Onun gönlünü almak istedim. Belki gönlünde birisi vardı ama en azından arkadaşı olarak bhnu ona borçluydum. Çünkü dediğim ya da ima ettiğim şeyin haddi hesabı yoktu.

Odasına doğru yürüdüm. Köprüsünü kaldırmıştı. Yüzme havuzundan yüzerek geçmeliydim, hadi ama! Bu derin bir havuzdu ve geceleyin siyah görünüyordu ve korkutucu şekilde sanki normalde o kadar derin olmamasına rağmen kilometrelerce uzanıyor gibiydi.

Aslında sadece 3.5 metreydi. Ama benim için çok büyük bir korku sebebiydi. Kim bilir onun içinde -otel ne kadar güvence vermeye çalışsada inanmamıştım- ne tür balıklar vardı. Foklar insan yer. Bence.

Ama sırf Milena için. Diyerek geçirdim içimden. O sırada arkamdaki tek açmış gülü gördüm. Nasıl açmıştı bu? Sadece bir tane vardı ve çok asil duruyordu. Ona doğdu yürüdüm. Onun yakındaki toprağı biraz kazdım ve gülü çektim. Köküyle Çekmeye çalışmıştım ve başarmıştım da.

Sırf çiçeği için hayattan koparacak değildim. (Bu sözü ve bu paragrafı unutmayın) çiçeği güzeldi ama onun çiçeğinin hayatta kalabilmesi için yaşaması gerekiyordu. Onun doğasını bozarak ona Zarar veremezdim.

Yerdeki süs tekerlerden birisini aldım ve gülü içine yetiştirdim şansıma tam sığmıştı. Ona bir ip bağladım ve ipi de koluma doladım. Sonra da onu suya bıraktım.

Normalde köprünün bulunduğu yerdeki uzana çubuktaki zile bastım 3 kez. Sonra da suya atladım. Lanet olsun. Batıyordum.

Aşağıyı düşünme

Aşağıyı düşünme

Aşağıyı düşünme

Aşağıyı düşünme—

Korkudan çırpınmaya başladım. Aşağısından öyle korkmuştumki yüzmeyi unutmuştum. Aslında lisans alabilecek kadar iyi yüzerdim ama.. Göt korkusu..

O anda Milena kapıyı açtı ve baktı. Bir anda beni görünce önce nefretle baktı sonra bulunduğum duruma bakıp çığlık attı. Elimi uzattığımda beni hızla çekti.

Tahta zemine çıkınca öksürdüm. "Bak sana be getirdim." Dedim ona dönerek. Elimdeki işi çekince yavaşça Gül geldi. "Bir özür hediyesi"

"Niye atladın oraya gerizekalı korktuğunu ilk gün söylemiştin!"

"Zile bassam köprüyü daha doğrusu iskeleyi indirmezdin"

"Haklısın indirmezdim. Özür dilemek için bu kadar uğraşmanı sevdim.." dedi ve bana sarıldı. "Şimdi içeri geçiyorsun. Üşüyeceksin."

"Hey! Mart ayının başındayız!"

"Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır. Gir içeri." Kolunun altına aldı. Sanki taşıyabileceksin demek istesem de demedim. Üzülmesin diye çok az ağırlığımı verdim.

İçeri geçtiğimizde kış misafirleri için yapılan şömineyi yaktı. Sonra da bir battaniye getirip üstüme örttü. "Ben de duştan çıkmıştım ısınırım. Battaniyeyi paylaşmamızda sıkıntı olur mu?"

"H-Hayır. Neden olsun! Gel." Dedim yanıma oturunca kolumla battaniyeyi omzuna attım. Ama kolumu geri çekmek istemedim. Kolumu omzuna atmak misali bıraktım. O da yorulmuş olduğundan kafasını koluma yasladı.

"Üzgünüm. Haber vermeliydim. Tüm suçu sana yüklemek de doğru olmaz bu da benim yanlışım."

Kafamı salladım "yani iyi miyiz?" Diye sordum. Kafamı döndürünce yüzlerimiz aşırı yakın olmuştu. "İyiyiz."

"O çocukla aranda bir şey mi var?" Diye sordum bana döndü ve "İşte bu da senin görevin Sherlock." Diyerek dudağının kenarını gülümseme misali kıvırdı.

"Bana bir söz verir misin?

Bu şöminedeki ateşin kıvrımlarını, buharını, rengini, hep izleyeceksin."

"Söz veriyorum"...

































Aşırı koşa bir bölüm oldu kusura bakmayın. Uykum geldi çünkü. Şu an saat 5:57 gece. Ve ben hala yazıyorum.

Umarım beğendiniz.

Bölüm 1-2 gün içerisinde gelir malum okullar zayıfladı artık,

Bb

İşte Şimdi Bittik Biz!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin