Başka biri ile dans ederken gördüğüm sevgilimin sırtına uçan tekme atmamak için kendimi zor tutuyordum, ya da niye tutuyordum ki? Şu an koşup o sırta uçan tekme atmak benim boynumun borcuydu.
Dediğimi yapmış ve kafe ortasında başka biriyle dans eden sevgilimin sırtına tekmemi atmıştım. Deli gibi hissediyordum, bu gerçek olamayacak kadar acı vericiydi.
Jisung- "Senin her gece çalıştığın ders bu mu? Başkalarıyla dans etmen için mi bekledim seni?" Bir andan hüngür hüngür ağlıyor, diğer bir yandan ise karşımdakinin sırtını çürütüyordum.
Jisung--"Bu sırtı çevirdin değil mi bana? Kırılmadık kemiğin kalmasın zaman."
Ağlayışımla aynı şiddette olan vuruşlarım daha da hızlanıyordu. Ellerimin acısı bana bunun bir rüya olmadığını bangır bangır bağırırken rüya olması için dua ediyordum.
Jisung-"Ben Minho yapmaz dedim, peki sen ne yaptın? Üniversiteye başlar başlamaz her gece ödev ayağına gelip bunu mu yaptın? Nas- nasıl yaparsın ya bunu? Bana, bize bunu nasıl yaparsın? Ben bunu hak etmedim."
Artık kollarım yorulduğu için durmuş ve hemen dibimdeki sandalyenin ayaklarına yaslanmıştım. Buraya gelirken o San denen herifin gözü önünde ellerimiz birbirine bağlı bir şekilde çıkacaktık, ben öyle umuyordum.
Dizlerimi kendime çekmiş ve başımı kucağıma gömmüştüm. İçimden sadece ağlamak, daha fazla ağlamak geliyordu.
Ben, Minho'ya bakacaklar, beğenecekler diye huzursuz olurken, o her äkşam bana yalanlar söyleyip başka birinin kucağına mı koşmuştu yani? Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir?
Göz ucuyla önümde yatan gence baktığımda hala hareketsiz yattığını görmüştüm. Acaba ölmüş olabilir miydi? Gururum yüzünden soramıyordumda, bizi nasıl bir baka sürükledin Minho.
Ağlamayı durduramasam da en azından sesimi biraz olsun kesmiştim.
İdrak etmeye çalışıyordum, gerçekten bunları yaşıyor muyum? Aldatmasına ne gerek vardı? Artık sevmiyorsa ayrılabilirdik, en azından bu kadar üzülmezdim.
Etraftaki birkaç arkadaşı Minho'nun yanına geldiğinde çekilmiş ve onlara yol vermiştim, o dans ettiği çocuk da ortada yoktu zaten, bir elime geçseydi ona da gösterirdim gününü.
"Pişt, sen mi yaptın bunu?" Çocuklardan bir tanesi Minho'yu göstererek bana döndüğünde çocuğunda ağzına çarpmamak için kendimi zor tutmuştum.
Jisung-"Daha neler neler yapacağım ben ona, bilmek istemezsin."
"Yalnız gördün de saldırdın herhalde, hayırdır derdin ne senin?" Şaka mısın be sen?
Jisung-"Arkadaşınız çok iyi biliyor derdimi, söyleyin ona, yarın sabah evine gelebilir. Boşaltacağım evi, götüne soksun."
Ardından daha fazla bu ortamda durmak istemediğim için koşarak kafeden çıkmıştım. Dışarıdan biri bu deli niye ağlayarak diye bağırdı için daha çok ağlamaya başlamıştım. Çok geçmeden yerdeki taşa takılıp düştüğümde ağlamam artmış sinirlerim daha da bozulmuştu.
Jisung-"Allah seni kahretsin, bunu bana nasıl yaptın nasıl." Tek dileğim rüya olmasıydı ama değildi işte. Ben annemi babamı kaybettikten sonra kendimi adadığım bir insanı bu şekilde kaybedemezdim. Önce annem gitti, sonra babam, şimdi Minho, ben ne yaptım da sevdiğim herkesi en acı şekilde kaybediyorum?
Tekrar kalkıp yürümeye halim yoktu, sadece oturmak istiyordum. Sonsuza kadar burada oturup kendi halime ağlayabilirdim.
"Ne oluyor burada?" Sesin geldiği yöne göz ucuyla baktığımda o piçin geldiğini görmüştüm.
![](https://img.wattpad.com/cover/264652711-288-k425223.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANGEL/MİNSUNG
Fanfic"Yüzükler sadece bir eşya, bizim kalbimiz birbirine bağlı, kaderlerimiz ise düğümlenmiş." DEVİL/MİNSUNG DEVAM KİTABI ---- +18 İÇERİK