VOL 19

323 42 60
                                    

-----------Jisung'tan---------

Romantikleşmemizin sonu gelmeden kesilmesi sebebiyle, mecburen, yatağımızdan kalkmış ve bizi salonda bekleyenlerin yanına gitmiştik. Herkes günü geçirmeyle ilgili planlar yapıyordu. Burada yaşayan biz olduğumuz için daha çok rehber gibi takılacaktık.

Minho—"Gençler, aklınızda özellikle gezmek istediğiniz yerler varsa söyleyin yok ben bir harita oluşturayım." Mantıklı sevgilimden mantıkli bir öneri.

Jeongin—"Aklımızda var ama bizde Google'n yalancısıyız. Sana bırakmak en doğrusu bence."

Hyunjin—"Katılıyorum Jeongin'e".

Jeongin—"Tabi katılacaksın işin ne." Jeongin cümlesini bitirdikten sonra Hyunjin'e doğru yüzünü buruşturmuştu. Karşılığında ise Hyunjin suratına hafifçe vurmuştu.

Hyunjin—"Tatile geldik en küçüğümüzsün kırdırtma bir yerlerini."Jeongin bunun üzerine kolunu Chan hyungun omuzlarına atmıştı.

Jeongin—"Ama en büyüğünüzle beraberim, o el bir daha bana değerse kemiklerini yerden toplarsın söyleyeyim." Çok gururluca bir meydan okumaydı ama Chan'in böyle bir saldırı yapacağından haberi yoktu tabi.

Chan—"Köpeğin miyim ben senin de bir lafın ile saldıracağım, delirtme beni Jeongin. Ayrıca uzatmayalım ya daha kahvaltı etmedik bir şeyler yemem gerekiyor."

İşte bu konuda çok haklıydı, herkes çok açtı şuan.

Jisung—"Evet katılıyorum Chan'e."

Wooyoung—"O zaman önce kahvaltıdan başlayalım. Benim bildiğim çok iyi bir kafe var şelalenin hemen yanına kurulmuş, mükemmel bir manzara. Güzel bir serpme Van kahvaltısı edelim bence ne o öyle her gün pirinç yosun valla imanım gevredi."

Evet bir dayı gibi konuşmuştu.

Felix—"Anlatırken bile ağzım sulandı, bol bol fotoğrafta çekeriz. Yakın mı buraya?"

Wooyoung—"Yakın ya arabalara atlarız 20 dk falan sürüyor. Otururken de bir sonraki varış noktamızı konuşuruz." Gayet mantıklı bir plandı.

Minho—"Hadi o zaman gençler yavaştan çıkalım. Wooyoung o dediğin yerin konumunu atsana bana San'a atayım." Wooyoung'un gözleri fal taşı gibi açılmıştı.

Wooyoung—"San da mı gelecek?" Çok büyük bir şaşkınlıkla söylemişti. Neyine şaşırmıştı ki? Arkadaşımız sonuçta.

Minho—"Tabi davet ettim kabul etti. Ayıp olurdu davet etmesem. Bir sıkıntı mı var." Wooyoung hızla ve heyecanla başını hayır anlamında sallayıp eline telefonunu almıştı.

Wooyoung—"Yoo hayır, hemen atıyorum konumu."

Jisung—"Bu kadar heyecanlanma be, heyecanlanıyorsan da bu kadar belli etme." Wooyoung kendinin farkında varıp omuz silkmişti. Cevap dahi vermeden önden yürümeye başladı.

Seungmin—"İyi o zaman, siz kendi aracınıza biz de kendimizinkilere gidelim. Ne olur ne olmaz konumu bize de atın ama önümüzden gidin sizi takip edelim."

Onaylayıp ayakkabılarımıza doğru yöneldik. Herkes ayakkabısını giydiğinde ayrılmıştık. Onlar kendi araçlarına, ben Minho ve Wooyoung da Sooyoung ablanın aracına doğru yöneldik. Yolumuz çok uzun değildi ama çok acıktığım için gözüme çok uzun geliyordu.

Arabaya doğru ilerlerken Wooyoung'un da hali gözümden kaçmamıştı. San'ın geleceğini duyduğunda modu düşmüştü.

Kolumu omzuna atarak konuşmaya girdim, biraz rahatlamasını istiyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 18 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ANGEL/MİNSUNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin